10. Hukuk Dairesi 2020/6333 E. , 2021/2752 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
...
Dava, davacının davalıya ait ... plaka sayılı araçta 2000 yılının başından 2010 yılının sonuna kadar 10 yıl boyunca sigortasız olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece Yargıtay (kapatılan) 21.Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanakları 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.Yargılama sırasında resmi belge veya yazılı delil esas ise de; somut bilgilere dayanması ve inandırıcı olmaları koşuluyla tanık beyanları ile de ispatı mümkündür.
Diğer yandan, davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır.
Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur.
Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki, uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Eldeki dava dosyasında, davacının hizmet tespiti isteminde bulunduğu dönem içerisinde davacı adına 25/09/2002-13/03/2003 tarihleri arasında toplam 169 gün, ...s.s. no lu dava dışı ... ünvanlı mobilya satışı faaliyetinde bulunan işyerince hizmet bildirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, dava dışı işyerince bildirilen bu dönem içerisinde de davacı adına kesilen 31/10/2002 tarihli trafik ceza tutanağının bulunmasına istinaden davacının 31/08/2001-12/01/2010 tarihleri arasında tam zamanlı olarak çalıştığının, dava dışı işyerinde geçen çalışmasının dışlanması gerektiğinin kabulü ile yazıldığı şekilde hüküm kurulmuştur.
Somut olayda, davacının dava dışı işyeri nezdinde geçen çalışmasının gerçek ve eylemli bir çalışma olup olmadığı, çalışmanın niteliği (tam zamanlı- kısmi zamanlı), gerçek ve eylemli bir çalışma olmaması halinde bu hizmet sürelerini iptal etmek isteyip istemediği ve bu amaçla işvereni davaya dahil etmek isteyip istemediği açıklattırılmadan ve sonucuna göre de bu işyerinde geçen çalışma süreleri öncesi için talep edilen hizmet süreleri yönünden hak düşürücü süre değerlendirilmeden varılan sonuç hatalı olmuştur. Bununla birlikte ihtilaf konusu dönemde (31/08/2001-12/01/2010 tarihleri arasında) davacının müteveffa davalıya ait minibüste şoför olarak geçen hizmetine ilişkin olarak çalışmanın niteliği (tam zamanlı- kısmi zamanlı ), gerçek ve eylemli olup olmadığına yönelik duruşmalarda dinlenen yetersiz tanık beyanları esas alınarak kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklandığı şekilde davacıya dava dışı işyeri nezdinde geçen çalışmalarını ve niteliğini açıklatmak, bu işyerinde geçen hizmetlerini iptal etmek isteyip istemediğini sormak, hizmetin iptalini istemesi halinde, açılan hizmet tespiti davası, dava dışı işyeri sahibinin de hak alanını ilgilendirdiğinden ve davanın kamu düzenine ilişkin niteliği gereği HMK.124. maddesi dikkate alınmak suretiyle, adı geçen işyeri sahibine karşı husumet yöneltmesi için davacıya mehil vermek, davaya katılımı sağlanan işyeri sahibinin göstereceği bütün delilleri toplamak, sonucuna göre bu işyeri öncesi talep edilen hizmet süreleri yönünden hak düşürücü süre bakımından bir değerlendirmede bulunmak ve ihtilaf konusu dönem (31/08/2001-12/01/2010 tarihleri arasında) yönünden davacının müteveffa davalıya ait minibüs ile çalıştığı tüm hatları tespit etmek, bu hatlarda (aynı duraklarda) şoför, kâhya (değnekçi) gibi çalışanlar ve komşu işyerleri sahipleri ile çalışanları Kurumdan, Emniyet, Belediye, Şoförler-Minibüsçüler Odasından tespit edilerek bu kişilerin çalışmanın gerçek bir çalışma olup olmadığı, çalışmanın niteliği (tam zamanlı- kısmi zamanlı) yönünde bilgi ve görgülerine başvurmak ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre infaza elverişli bir karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; dava kısmen kabul edildiği takdirde davalılar lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiği de ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ... mirasçılarına iadesine, 04/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.