(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/4503 E. , 2012/5504 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.11.2010 ve dahili davalı ... ... aleyhine 26.07.2011 gününde verilen dilekçeler ile geçit hakkı tesisi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalı ve dahili davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 133 ada 7 parsel sayılı taşınmazın genel yol olan ...-... Karayoluna ulaşımın sağlanması amacıyla fen bilirkişilerinin 10.06.2011 tarihli rapor ve eki krokide gösterilen 133 ada 5 numaralı parselin 20,78 m2"lik kısmı üzerinden 133 ada 4 parselin 17,77 m2"lik kısmı üzerinden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı 133 ada 7 parselin maliki olduğunu, taşınmazının genel yola bağlantısı bulunmadığını belirterek davalı ..."e ait olduğunu bildirdiği 133 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulması için dava açmış, keşif sonucunda fen bilirkişilerinin düzenlemiş olduğu raporda geçit yeri olarak belirlenen güzergah üzerinde bulunan 133 ada 5 parsel maliki ... ..."yı harçsız dilekçe ile davaya dahil etmiştir. Mahkemece de davacının istemi kabul edilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir. Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmeli, davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmelidir. Dosyada mevcut fen bilirkişilerinin 10.06.2011 tarihli raporu ve ekindeki kroki incelendiğinde dava konusu taşınmazın zemindeki meyili nedeniyle 4 ve 5 sayılı parseller bölünerek geçit hakkı tesisinin uygun olacağının belirtildiği anlaşılmaktadır. Oysa güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken husus aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Davacı bu belirlenen güzergahın dava dışı 133 ada 5 sayılı parselden geçmesi nedeniyle bu parselin malikini 26.07.2011 havale tarihli harçsız dilekçe ile davaya dahil etmiştir. Bu durumda 5 sayılı parselin malikine yönelik usulünce açılmış bir dava bulunmamaktadır. 133 ada 4 sayılı parsele ait tapu kaydı da dosyada mevcut değildir. Davanın doğru malike yöneltilip yöneltilmediği denetlenememektedir.
Ayrıca kurulan geçit hakkı ... - ... Devlet Karayoluna bağlanmaktadır. Geçit hakkı kurulurken bağlanılan genel yolun Devlet karayolu olması durumunda, trafik güvenliği açısından bu durumun uygun olup olmadığı ve yolun erişme kontrollü yol olup olmadığının Karayolları Genel Müdürlüğüne fen bilirkişisinin krokisi gönderilerek sorulmalıdır.
Diğer taraftan saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmazın malikine ödenmesi gereken bedel hükümden önce depo ettirilmelidir. Geçit hakkı tesisine ilişkin davalarda bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, hükümde hangi taşınmaz lehine, hangi taşınmaz veya taşınmazların aleyhine geçit hakkı kurulduğu hükmün infazında tereddüt yaratmamak için açıkça belirtilmelidir.
Mahkemece, tüm bu hususlar ve yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınmadan eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuştur. O halde
mahkemece, yeniden uzman bilirkişi veya kişilerin katılımı ile keşif yapılarak, davacı parselinin doğu ve batı yönlerinde paftasında görülen yollara bağlantı sağlanıp sağlanamayacağı araştırılmalı, alternatif yollar tespit edilemezse, 4 sayılı parselin doğu sınırından tek başına geçit kurulup kurulamayacağı hususu üzerinde durulmalı, bilirkişilerden keşfi izlemeye elverişli rapor ve kroki alınmalı, kurulan geçit hakkının devlet karayoluna bağlanması durumunda bilirkişilerce tanzim edilen kroki Karayolları Genel Müdürlüğüne gönderilerek görüşü alınmalı, belirlenecek geçit güzergahında dava dışı parsellerin bulunması durumunda bu parsellerin maliklerine karşı dava açması için davacıya süre verilmeli, dava açıldıktan sonra eldeki dava ile birleştirilip, birleştirilen dosya davalılarının da savunmaları alındıktan, delilleri toplandıktan ve belirlenen güzergah bedeli de hükümden önce depo ettirildikten sonra sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir. Belirtilen hususlar nazara alınmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 13.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.