(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/3848 E. , 2012/5464 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.06.2009 gününde verilen dilekçe ile sulh sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine bozma ilamına da uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, sulh anlaşmasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı, sulh sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sulh anlaşması resmi biçim koşuluna uyularak yapılmadığından bahisle dava reddedilmiştir.
Hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine yerel mahkeme kararı Dairemizce;
"...Sulh, mevcut bir çekişmenin tarafların anlaşmaları ile sona erdirilmesi işlemidir. Kuşkusuz sulh anlaşmasının, hüküm ve sonuç doğurması, tarafların dava konusu üzerinde yetkilerinin bulunmasına bağlıdır. Sulh anlaşması mahkeme önünde yapılabileceği gibi, mahkeme dışındaki bir işlemle de yapılabilir. Eğer orta yerde sulh anlaşması varsa, davanın bu anlaşmaya göre sonlandırılması, mahkemenin de sulh anlaşmasının varlığını tespit etmesi gerekir.
Somut olaya gelince; davada dayanılan 16.04.2007 tarihli sulh sözleşmesi haricen tanzim edilmiş, ancak sulh sözleşmesinin varlığını taraflar mahkeme huzurunda tekrar ederek ikrar etmiştir. Nitekim, mahkemece de sulh anlaşmasının varlığı tespit edilerek hüküm kurulmuştur. 16.04.2007 tarihli sulh
sözleşmesi, açıklanan nedenlerle hüküm ve sonuç meydana getirir. Kaldı ki, İcra ve İflas Kanununun 38.maddesi uyarınca, mahkeme huzurunda ikrar edilen sulh sözleşmeleri ilam hükmündedir. Bütün bunlardan dolayı, sulh sözleşmesinin biçim koşuluna uyulmayarak yapıldığından bahisle davanın reddi doğru olmamıştır. Ancak;
16.02.2010 tarihli belediye başkanlığı yazısında, kamuya ayrılan alanların terkininden sonra taşınmazın ifrazının mümkün olduğu bildirilmiştir. Bu haliyle sulh sözleşmesinin ifa olanağı yoksa da, davacı kendisine ait 955 sayılı parselle tevhit suretiyle ifrazın yapılabileceğini ileri sürdüğünden, mahkemece yetkili merciden bu şekilde bir ifrazın mümkün olup olmadığı sorulmalı, istem bunun sonucuna uygun olarak karara bağlanmalıdır..." gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, mahkemece ifrazın imar yolu ve park alanına gelen kısımların terkininden sonra mümkün olabileceği, davalının taşınmazından terkine olur vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Yukarıda da açıklandığı gibi taraflar arasındaki sulh sözleşmesinin hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır. Ancak, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığı hususunda çekişme bulunmaktadır. Dairemizce dava konusu taşınmazın sulh anlaşmasına konu olan bölümünün davacının taşınmazı ile tevhit edilmesi suretiyle ifrazın mümkün olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma ilamında belirtildiği şekilde sulh anlaşmasına konu taşınmaz parçasının davacı taşınmazıyla tevhidli halini gösterir bilirkişiye hazırlattırılmış kroki ile birlikte ifraz olanağının bulunup bulunmadığı araştırılmamış kroki eklenmeden sadece taraf taşınmazlarında ifrazın olanaklı olup olmadığı sorulmuştur. Bu durumda bozma gereğinin yerine getirildiğinden söz edilemeyeceğinden eksik incelemeye dayalı hükmün yeniden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.