12. Ceza Dairesi 2020/12455 E. , 2021/5818 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Hakaret, tehdit, kasten yaralama, şantaj, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal
Suç Tarihleri : 01/05/2012, 01/08/2012
Hükümler : 1- Hakaret suçundan TCK’nın 125/2. maddesi yollamasıyla 125/1, 43/1, 62/1, 52/1-2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- Tehdit suçundan CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat 3- Kasten yaralama suçundan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat
4- Şantaj suçundan TCK’nın 106/1-1, 43/1, 62/1, 53/1-3, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet
5- Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan TCK’nın 134/2, 62, 53/1-3, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet
Hakaret, şantaj ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine, tehdit ve kasten yaralama suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A)Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK"nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL"ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanun"un Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; sanık hakkında hakaret suçundan dolayı 10.12.2015 tarihinde doğrudan hükmedilen 1.860 TL"den ibaret mahkumiyet hükmüne yönelik suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemi de bulunmadığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
B)Tehdit ve kasten yaralama suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık müdafinin sanığın beraatine dair hükümlerin gerekçesine yönelik temyiz isteminde bulunmadığı ve temyiz isteminin vekalet ücretine ilişkin olduğu tespit edilerek yapılan incelemede:
Aynı davada yargılandığı tehdit ve kasten yaralama suçlarından beraat eden, hakaret, şantaj ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından ise mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında, müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından, sanığın beraat ettiği suçlar açısından vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, sanık müdafinin sanık lehine vekalet ücreti hükmedilmemesinden dolayı beraat hükümlerinin bozulması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA,
C)Şantaj suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık ...’ın, aynı okulda öğrenci olmaları nedeniyle tanışıp, arkadaş olduğu ve çeşitli kereler buluşarak, cinsel ilişkiye girdiği mağdur ...’ı yanına çağırıp, mağdurun gelmek istemediğini söylemeye başladığı dönemde, mağdura, buluşma tekliflerini reddetmesi ve kendisiyle olan cinsel birlikteliğini devam ettirmemesi halinde, cinsel ilişkiye girdikleri esnada bilgisi dahilinde kaydettiği özel görüntülerini, ailesine ifşa edeceği tehditleriyle şantajda bulunduğu iddiasına konu olayda;
Sanığın üzerine atılı zincirleme şekilde şantaj suçunun sübut bulduğuna ve eylemin hukuki nitelendirmesine yönelik mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir.
TCK"nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. madde ve fıkrası gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi; ayrıca, şantaj suçunun yaptırımın TCK"nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrasında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası olarak belirlenmesine rağmen sanığa hapis cezası yanında adli para cezası tayin edilmemesi suretiyle eksik ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sübuta, hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına, hükmedilen hapis cezasının ertelenmemesine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Gerek gerekçeli karar başlığı ile hükmün gerekçesine gerek hüküm fıkrasındaki nitelendirmeye göre, sanığın eyleminin TCK"nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrasındaki şantaj suçunu oluşturduğu kabul edilmesine rağmen sanık hakkında temel ceza tayin edilirken uygulanan kanun maddesinin TCK’nın 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesi olarak yazılması suretiyle CMK"nın 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,
2-Sanığa zincirleme şekilde şantaj suçundan hükmedilen 1 yıl 3 ay hapis cezasından, TCK’nın 62/1. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılması sonucunda, 1 yıl 15 gün hapis cezası hükmetmek yerine, hesap hatasından dolayı 1 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası hükmolunarak, fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının C harfiyle gösterilen bölümünün 1 numaralı paragrafındaki “TCK 106/1-1.cümle” ibareleri hükümden çıkarılarak, yerine, “TCK"nın 107/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 107/1. madde ve fıkrası” ibarelerinin eklenmesi, aynı bölümün 3 numaralı paragrafındaki “1 YIL 1 AY 15 GÜN” ibarelerinin, “1 YIL 15 GÜN” ibareleri ile değiştirilmesi ve sonuç cezanın 1 yıl 15 gün hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
D)Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sübuta, hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına, hükmedilen hapis cezasının ertelenmemesine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanık ...’ın, kız arkadaşı olan mağdur ...’ı aradığında mağdurun telefonu açmadığı ve mağdurla aralarında anlaşmazlık çıktığı dönemde, mağdurun çocukluk ve okul arkadaşı olan tanık Hatice ile iletişim kurup, tanık Hatice’ye, “İncilay sizin bildiğiniz gibi değil, bunun kanıtları var.” diyerek, mağdurla cinsel ilişkiye girdikleri esnada mağdurun bilgisi dahilinde kaydettiği cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak videosunu, mağdurun ablasının elektronik posta hesabına gönderdiği ve mağdurun ablasından elektronik posta adresi ile giriş şifresini öğrenen tanık Hatice’nin de söz konusu videodaki mağdurun özel görüntülerini izledikten sonra elektronik iletiyi sildiği iddialarına dayalı olarak sanık hakkında TCK’nın 134. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesindeki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kamu davası açıldığı olayda;
Mağdur tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen 03.08.2012 havale tarihli dilekçede; “İfademde... videonun gönderildiği ablama ait mail adresini hatırlayamadığım için bildirememiştim. Videoların gönderildiği ablama ait mail adresi ...com olup, söz konusu videoyu şüpheli şahıs 2012 Mayıs ayında göndermiştir...” ibarelerinin yer alması, dosyada videonun gönderilme tarihini teknik verilerle destekleyen herhangi bir delil olmaması, sanığın videoyu gönderdiği ve tanık Hatice’nin videoyu izlediği tarihle ilgili herhangi bir açıklamalarının bulunmaması karşısında, sanık lehine yorum yapılarak, şikayete konu görüntünün 2012 yılı Mayıs ayında ifşa edildiği değerlendirilip, sanık hakkındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkin suç tarihinin 01.05.2012 olarak gerekçeli karar başlığına ayrıca yazılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle CMK"nın 232/2-c madde, fıkra ve bendine uyulmaması,
2- Mağdur tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen 03.08.2012 havale tarihli dilekçe içeriği ile dosya kapsamına göre, sanık ...’ın, kız arkadaşı olan mağdur ...’la cinsel ilişkiye girdikleri esnada mağdurun bilgisi dahilinde kaydettiği cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak videosunu, 2012 yılı Mayıs ayında ifşa ettiği dikkate alındığında; TCK"nın 134. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinde, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerinin ifşası halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, aynı madde ve fıkranın 2. cümlesinde, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 81. maddesi ile TCK"nın 134/2. madde ve fıkrasında yapılan değişiklikle temel ceza miktarı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş ve ifşanın basın ve yayın yoluyla gerçekleşmesi halinde de aynı cezaya hükmolunacağının belirtilmiş olması karşısında, TCK"nın 7/2. madde ve fıkrası gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun hükmün gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, temel cezanın asgari hadden hükmolunduğu açıklandıktan sonra, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanığın lehine olan düzenleme nazara alınmaksızın, sanık hakkında TCK"nın 134/2. madde ve fıkrası uyarınca 2 yıl hapis cezası tayin edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Kabul ve uygulamaya göre de:
TCK"nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. madde ve fıkrası gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun"un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının infazda gözetilerek saklı tutulmasına, 15.09.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.