19. Hukuk Dairesi 2017/55 E. , 2018/5701 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki malın iadesi ve alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı malın iadesi davası hakkında konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, alacak davası hakkında davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, taraflar arasında 31/12/2004 başlangıç tarihli 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, daha sonra 07/02/2008 başlangıç tarihli 5 yıl süreli ikinci bir akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında davacı şirket tarafından bayilik sözleşmesi süresince kullanılmak üzere davalıya kurumsal kimlik ve bir kısım malzemenin ariyet olarak verildiğini, davalının 31/12/2004 tarihinde verdiği taahhüt ile yılda 1000 m³ beyaz ürün alacağını aksi takdirde davacının mahrum kalacağı karın cezai şart olarak ödeyeceğini taahhüt ettiğini, davalının haksız olarak sözleşmeyi feshettiğini, davacının bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile hesaplanacak kar mahrumiyetinden doğan alacağın şimdilik 10.000,00 TL kısmını, davacı tarafından davalıya ariyet olarak verilen alet ve teçhizatın haksız olarak kullanılmaya devam edilmiş olması, davacının kurumsal kimlik, teçhizatının iade edilmemesi ve davacı şirketin kurumsal kimliği altında başka bir dağıtım şirketinin ürünlerini satması sebebiyle sözleşme uyarınca şimdilik 1.500,00 USD cezai şartın, sözleşmenin haksız olarak feshedilmiş olması nedeniyle sözleşme uyarınca şimdilik 1.500,00 USD cezai şartın davalıdan tahsiline, davalıya ariyet olarak verilen ve bayilik sözleşmesi süresince kullanılmak üzere tahsis edilen ve teçhizat ve kurumsal kimliğin davacıya teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile davalı arasında 31/12/2004 tarihinde 5 yıl süreli sözleşmenin davacı ile davalı şirket adına ... arasında imzalandığını, davacı ile davalı arasında imzalanmış 07/02/2008 tarihli ikinci bir sözleşmenin bulunmadığını, 31/12/2004 tarihinde imzalanan ancak tarih kısmı boş bırakılan sözleşmenin aradan 5 yıl geçtikten sonra davacı tarafından kullanıldığını, sözleşmedeki imza sahibi ..."un 11/01/2005 tarihinde vefat ettiğini, sahip olduğu şirket hisselerinin devredildiğini, davacı tarafın ariyet olarak verdiği malların iade edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı ile davalı şirket arasında ilk kez 31/12/2004 tarihli ve 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi düzenlendiği, ancak bu sözleşmedeki süre sona ermeden yine aynı işletmeyi konu alan, 07/02/2008 tarihli 5 yıllık ikinci bir sözleşmenin imzalandığı, devam eden bayilik ilişkisinin davalı tarafından 17/02/2011 tarihli ihtarname ile feshedildiği, her iki bayilik sözleşmesindeki imzaların ve kaşelerin aynı olmasına rağmen imza sahibi ve şirket yetkilisi ..."un 11/01/2005 tarihinde ölmüş olduğunun tespit edildiği, 07/02/2008 tarihli sözleşmenin taraflar arasında bağlayıcı olmadığının kabul edildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığa 31/12/2004 tarihli ilk sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, bunun da ancak sözleşme süresi için söz konusu olduğu, sözleşme bitiminden itibaren fesih tarihine kadar geçen süre için ise taraflar arasında fiili bir bayilik ilişkisinin bulunduğu ve bu dönemle ilgili uyuşmazlıklara sözleşme hükümlerinin değil bayilik süresince fiilen uygulanmakta olan kuralların uygulanması gerektiği, davacının ilk sözleşme dönemi ile ilgili talebinin değerlendirilmesi konusunda, davacı her ne kadar asgari alım miktarı konusundaki taahhüde uyulmadığı için 2005-2010 yılları için kar kaybından kaynaklanan tazminat ve cezai şart alacak talebinde bulunmuş ise de taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi çerçevesinde davalı şirketin imzaladığı taahhütnamedeki cezai şart düzenlemesinin TBK’nın 179/2. maddesinde yer alan ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olduğu, alacak şartları oluştuktan sonra, alacaklının vazgeçmesi ya da herhangi bir çekince ileri sürmeden karşının edimlerini kabul ederek ya da kendi edimini yerine getirerek sözleşme hükümlerinin uygulanmasına devam edilmesi halinde artık cezai şart istenemeyeceği, davalının sözleşme başından itibaren taahhüt ettiği ürünü alamadığı halde davacının herhangi bir çekince ileri sürmeden fesih tarihine kadar ödemeleri kabul ederek davalıya ürün teslimine devam ettiği, bu durumda, uzun süre istenmemiş olan ceza koşulunun sözleşme süresi bittikten sonra dava tarihi itibariyle istenebilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle davacının ilk sözleşme süresi ile ilgili kar kaybı ve ceza koşulundan kaynaklanan alacak talebinin yerinde olmadığı, davacının ikinci sözleşme dönemi ile ilgili olarak, 07/02/2008 tarihli sözleşme geçerli olmadığından taraflar arasında 31/12/2004 tarihli sözleşme süresinin sona ermesinden itibaren sonraki yıllarla ilgili olarak davalıya karşı kar kaybı ya da ceza koşulu talebinde bulunmasının bir yasal ya da sözleşmesel dayanağının olmadığı, sözleşme dayanağı bulunmaksızın devam eden bir bayilik ilişkisinin erken feshinden söz edilemeyeceğinden, erken ya da haksız fesih nedeniyle davacı şirketin zararından da bahsedilemeyeceği, davacının kar kaybı ve ceza koşulu taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle kar kaybı ve cezai şart taleplerinin reddine, ariyet konusu malzemelerin yargılama sırasında davacıya teslim edilmiş olması gerekçesiyle bu konudaki talep konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.