1. Hukuk Dairesi 2019/1649 E. , 2020/4248 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın taşınmazın mülkiyetinin davacıya aidiyetine ve bu surette mülkiyetin tespitine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, 297 ada 2 parsel sayılı taşınmazın zilyet ve tasarruflarında olduğunu, Osmanlı döneminde azınlık vakıfları mal edinemediği için dava konusu taşınmazın "Tebaai Devleti Aliyenin ermeni milletinden Meryem kadın ibnetiği ..." adına kayıt ve tescil edildiğini, taşınmazın tasarruf ve zilyetliğinin vakıfta olduğunu, bütün vergilerinin de vakıf tarafından ödendiğini, 30.04.1948 tarihinde Sarıyer Tapu Sicil Muhafızlığı"na yazılan dilekçe ile dava konusu taşınmazın her ne kadar "Meryem kadın ibneti ..." adına kayıtlı ise de gerçek malikinin vakıf olduğunun bildirildiğini, resmi kayıtlara göre dava konusu taşınmazın vakfa ait olmasına, vakfın zilyet ve tasarrufunda bulunmasına rağmen kadastro tespiti sırasında her nasılsa taşınmazın metruk olduğu iddiasıyla davalı ... adına kayıt ve tescil edildiğini, yapılan tespitin hatalı ve gerçeğe aykırı olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile vakıf adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada mülkiyetin vakıf adına tesciline engel bir durum olması halinde taşınmazın vakfa aidiyetine ve bu suretle mülkiyetin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine, dava konusu taşınmazın 1936 beyannamesinde yer alması gerektiğini, 1950 yılında kadastro çalışmaları sırasında sahipsiz ve kayıtsız yerlerden olduğu için taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, yasada belirtilen sürede taşınmaz için beyanname verilip verilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, taşınmazın iadesi gereken taşınmazlardan olmadığını belirterek; davalı ..., Vakıflar İdaresinin davacının talebini reddettiğini, öncelikle bu ret kararının iptali için dava açılması gerektiğini, dava konusu taşınmazın vakfın 1936 beyannamesinde beyan edilen taşınmazlardan biri olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın kadastro öncesinde tapulu bir yer olduğu ve davacının zilyetliğinde olduğu, ancak imar planında trafo alanında kaldığı gerekçesiyle taşınmazın mülkiyetinin davacıya aidiyetine ve bu surette mülkiyetin tespitine karar verilmiştir.
Somut olayda, mahkemece davacı vakıf tarafından sunulan belgelerin (Senedi Hakani Kaydı, 1936 beyannamesi, vergi kayıtları vs) doğruluğunun araştırılmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacı tarafça sunulan 1936 beyannamesindeki taşınmaz ile dava konusu taşınmazın aynı taşınmaz olduğunun nasıl tespit edildiğinin denetime elverişli bir şekilde açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, Vakıflar Genel Müdürlüğünden davacı vakfa ait 1936 beyannamesinin getirtilmesi, davacı vakfın dayandığı belgelerin doğruluğunun araştırılması, mevcut bilirkişi raporunda yapılan tespitlerin hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşıldığından mahalinde alanında uzman kişilerce tekrar keşif yapılarak dava konusu taşınmazın davacı vakfın 1936 beyannamesinde bulunup bulunmadığının tereddütten uzak bir şekilde tespit edilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Tarafların, değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.