17. Hukuk Dairesi 2014/12474 E. , 2014/10504 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/02/2011
NUMARASI : 2010/4-2011/47
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı tarafa ait aracın sebebiyet verdiği kazada, müvekkillerinin murisinin öldüğünü ve murise ait aracın hasarlandığını, davalı sürücünün olayda tamamen kusurlu olduğunu, davalı sürücü aleyhinde Gebze Asliye Ceza Mahkemesinde açılan dosyasında alınan ATK raporu ve mahkemenin 2005/329 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporlarında da davalıya tam kusur verildiğini, tespit raporuna göre araçta 24.741,49 TL. hasar olduğunu belirterek bu meblağın olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiş; 20.07.2010 tarihli duruşmada ZMSS"den 5.000,00 TL. tahsil edildiğini beyan etmiştir.
Davalılar, davanın 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, zamanaşımına uğradığını, tespit raporunu kabul etmediğini maktülün ehliyetsiz araç kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat (araç hasarı) istemine ilişkin olup, davalılar karşı aracın işleteni ve sürücüsüdür.
Somut olayda, 19.08.2005 tarihinde saat 18.00 de meydana gelen iki araçlı trafik kazasında, davacıların murisi sürücü Ş. B.. ölmüş, murisin aracında bulunan Hatice ve G. A.. ile karşı aracın sürücüsü davalı B.. K.. ile, o araçta yolcu olarak bulunan S. H.. yaralanmışlar, araçlarda hasarlanmıştır. Dava ve karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun 41 (6098 Sayılı TBK"nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK"nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK"nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 Sayılı KTK"nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, BK"nun 60 ve 2918 Sayılı KTK"nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldi. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK"nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 Sayılı Kanun"un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nun 10.10.2001 gün 2001/19-652 ve HGK"nun 16.04.2008 gün ve 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, kaza sonucu 1 kişi ölmüş, birden fazla kişi yaralanmıştır. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 Sayılı TCK"nun 66. maddesine göre, birden fazla ölü ile bir ölü ve bir veya birden fazla yaralı olması halinde zamanaşımı süresi 15 yıldır. Gebze Ağır Ceza Mahkemesinde sanık (davalı) B.. K.. hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan dava açılmış; yaralanan şahısların şikayetçi olmaması sebebiyle TCK"nun 85/1 maddesi gereğince neticeten 3 yıl 4 ay hapis cezası ile mahkumiyetine karar verilmiş; derecattan geçerek 13.05.2013 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
Davaya konu trafik kazası 19.08.2005 tarihinde meydana gelmiş, davacılar vekili tarafından ceza zamanaşımı süresi içinde 05.01.2010 tarihinde iş bu dava açılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davada uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması ve davanın süresi içinde açıldığının kabulü ile işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 03.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.