11. Hukuk Dairesi 2017/4046 E. , 2019/3005 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :...BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 02/03/2017 tarih ve 2014/167 E. - 2017/165 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair...Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nce verilen 06/07/2017 tarih ve 2017/788-2017/747 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 16.04.2019 günü hazır bulunan davacılar vekili Av... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortağı ve bir kısmının yöneticisi olduklarını, şirket yönetim kurulunun 24.02.2014 tarihinde toplanarak olağanüstü genel kurulun toplantıya çağrılması, gündem olarak da anasözleşmenin 4. maddesinin tadil edilmesi, şirket merkezinin ..."dan İstanbul"a alınması, yönetim kurulu üyelerinin 6103 sayılı Kanun uyarınca atanması, yönetim kurulu üyelerine şirket konusuna giren işleri bizzat veya başkaları adına yapmaları, bu nevi işleri yapan şirketlerde ortak olabilmeleri ve diğer işlemleri yapabilmeleri için TTK"nın 395-396. m. göre izin verilmesinin kararlaştırıldığını, oysa şirketin 2011, 2012, 2013 yılı olağan genel kurullarının yapılmadığını, öncelikle olağan genel kurulun yapılması gerektiğini, 6103 SK"nun 22. m. göre ana sözleşmenin TTK ile uyumlu hale getirilmediğini, aynı Kanun"un 25. m. göre tüzel kişi pay sahibi Medikalpark Sağlık Hiz. A.Ş. tarafından yönetim kurulu üyesi olarak atanan..., ... ...n istifa etmiş olmaları gerektiğini, şirketin organsız kalması nedeniyle genel kurulu toplantıya çağıramayacağını, ana sözleşmenin 4. maddesinin tadil edilmesinin pay sahiplerinin kanuni ve müktesep haklarına aykırı olduğunu, 24.02.2014 tarihli yönetim kuruluna B grubu hissedarların katılmadığını, gerekli çağrı ve toplantı usulüne uyulmadığını, 25.02.2014 tarihli ihtarname ile azınlık hissedarları olarak gündeme madde konulması talebinde bulunduklarını, taleplerinin TTK"nın 411. m. aykırı olarak dikkate alınmadığını, yönetim kurulu kararının TTK"nın 391. maddesi kapsamında B grubu hissedarların müktesep ve vazgeçilmez haklarını bertaraf ettiğinden batıl olduğunu ileri sürerek, 24.02.2014 tarihli yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, B grubu ortakların sürekli olarak şirketin çalışmasını engellemeye çalıştıklarını, yapılan davete rağmen davacıların toplantıya katılmadığını, alınan kararların usulüne uygun olduğunu, ortakların haklarına zarar verecek bir karar alınmadığını, yönetim kurulu kararının batıl olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece Mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu yönetim kurulu kararının TTK"nın 391. maddesinde sınırlı olarak sayılan durumlardan birine uygun olmadığı, usulüne uygun olduğu ve batıl olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacılar vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu yönetim kurulu kararının genel kurulun toplanması ve toplantıda görüşülecek gündem maddelerine ilişkin olması, sonradan anılan gündem maddelerine ilişkin olarak genel kurulun toplanarak karar alması ve alınan kararların denetiminin genel kurul iptali davasında tartışılacak nitelikte bulunması, taraflar arasındaki benzer davalarda mahkemece davanın reddine dair kararların deracattan geçerek onanması gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde dava konusu yönetim kurulu toplantısına daveti yapan yönetim kurulu başkanı olmayıp, 6102 sayılı TTK"nın 392/7 maddesi uyarınca yönetim kurulu başkanı tarafından çağrı yapılmadan alınan yönetim kurulu kararı yoklukla malul ise de, bu yönetim kurulu kararı gereğince yapılması gereken olağanüstü genel kurul toplantısı yapılamadığından hukuki yarar şartının ortadan kalkmış olmasına göre, yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 16/04/2019 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davalı anonim şirket yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğuna karar verilmesi isteminden ibarettir.
Davalı şirket yönetim kurulu tarafından alınan ve TTK’nın 392/7. maddesi de gözetildiğinde yok hükmünde olduğunda duraksanmaması gereken karar, hukuksal açıdan bir hukuki fiil yahut işlem niteliğindedir. Karar, bu anlamda, yönetim kurulunun organ vasfı da gözetildiğinde, bu kararı alan yönetim kurulu üyelerinden bağımsızdır. Bu bakımdan, davanın, HMK’nın 106. maddesinde yer verilen ve bir hak yahut hukuki ilişkinin varlık yahut yokluğunun tespitine ilişen “tespit davaları”ndan farklılaşan niteliği gözetildiğinde, davadaki hukuksal yararın anılan usul hükmünden daha başka bir boyutu ve özelliğinin bulunduğu açıktır. Hiç kuşkusuz, bu dava açısından da, hukuksal yarar re’sen nazara alınması gereken bir dava şartı mahiyetinde ise de, yokluğun tespiti istemi, bizatihi kendi içinde bir hukuksal yararı barındırmakta olup karara bağlı olarak genel kurulun toplanıp toplanmamış olması davadaki hukuksal yararın olmadığı yahut dava sonuçlanıncaya değin varlığını muhafaza etmediği anlamına gelmez. Bir başka söyleyişle, dava konusu yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun saptanması istemi, bu kararın öngördüğü hiçbir hukuksal sonuç doğmasa dahi hukuksal yarar içermektedir.
O halde; kanımca, ilk derece mahkemesince sonuç itibariyle kararın batıl olmadığına dayalı davanın reddi gerekçesi doğru olmadığı gibi bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin gerekçesinden farklılaşan ve davada hukuksal yararın kalmadığı yahut bulunmadığı yönündeki gerekçesine de itibar edilemez. Bu nedenlerle, karara yönelik temyiz isteminin reddine yönelik çoğunluk görüşüne katılamıyorum.