Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/4465
Karar No: 2012/5383
Karar Tarihi: 12.04.2012

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/4465 Esas 2012/5383 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi         2012/4465 E.  ,  2012/5383 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.05.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı, 42 ada 106 sayılı parselde miras yoluyla malik olduğunu, taşınmazın 1/2 payının da davalılardan ... adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, davalının taşınmaz üzerinde yapı ve köpek barınakları yaptığını, yapıların kal’i suretiyle oluşan müdahalenin men’ine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., taşınmazda 1/2 pay maliki olduğunu, davalının da fiilen kullanmakta olduğu bir bölüm bulunduğunu, açılan davanın reddini savunmuş, diğer davalı ... kendisine husumet düşmeyeceğini bildirmiştir.
    Mahkemece, bilirkişilerin 11.07.2011 ve 03.12.2010 tarihli raporları çerçevesinde dava kısmen kabul edilmiş, “köpek kulübelerine giden ve ana yolla ayrı bir bağlantı yolu açmak, oluşan atık suların deşarjı için ızgara ve kanal sitemi oluşturmak, oluşan katı atıkları bölgeden uzaklaştırmak, davalının bu büyüklükte bir barınağın hem veteriner hekim kontrolü, hem de diğer eksik resmi işlemleri tamamlaması için il çevre ve orman müdürlüğü ve belediye başkanlığı ile koordinasyonu sağlamak, barınakta bulunan pitbul cinsi köpekler için hayvanların korunmasına dair uygulama yönetmeliğine uygun işlemleri yapmak, mevcut köpek sayısı olan 60 sayısı makul görüldüğünden bu sayının üzerine çıkmamak, şartların yerine getirilmesi için davalıya 6 aylık süre
    verilmesine, bu 6 aylık süre içerisinde yukarıdaki işlemleri yapmaması halinde mevcut köpek barınaklarının dava konusu parselden kaldırılarak müdahalenin men’ine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
    Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.
    1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2-Dosyada bulunan 42 ada 106 sayılı parsele ilişkin tapu kayıt örneğinden taşınmazın 1/2 payının davacının mirasbırakanı olduğu anlaşılan ..., 1/2 payının ise davalılardan ... adına kayıtlı bulunduğu görülmektedir. Başka bir ifadeyle taşınmaz, paylı mülkiyet rejimine tabidir. Her ne kadar, davalı tarafından taşınmazın kullanma taksimine tabi tutulduğu savunulmuşsa da bu savunma kanıtlanmamıştır.
    Kuşkusuz, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşların payına elatmalarının önlenmesini her zaman isteyebilir. Ancak, o paydaşın taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa elatmanın önlenmesi davası dinlenemez. Yerleşik Yargıtay uygulamasına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorunu elatmanın önlenmesi davasıyla değil kesin sonuç sağlayacak taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözülebilir.
    Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazların harici veya fiili taksimi ile paylarının mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşmayla belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse; kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun resmi taksim yapılana veya ortaklığın giderilmesine kadar “ahde vefa” (söze sadakat) kuralı doğrultusunda korunması gerekir. Yukarıda belirtildiği üzere davalıların kullanma taksimi savunmaları kanıtlanmadığından, davacının da taşınmazda miras yoluyla payı bulunup buna karşılık yer kullandığı da anlaşıldığından, davacının haksız elatmanın önlenmesi isteminin dinlenmesine olanak yoktur. Ancak;
    Davada ayrıca komşuluk hukukuna aykırı kullanmanın önlenmesi de talep edilmektedir.
    Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin
    mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
    Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
    Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
    Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
    Somut olayda, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişilerden iki ayrı rapor alınmıştır. Ne var ki bilirkişiler raporlarında davalıların komşuluk hukukuna ne şekilde aykırı davrandıklarını, davacı zararının ne biçimde ortaya çıktığını duraksamasız açıklayabilmiş değildir. Yine belirtildiği üzere taşkın kullanımdan amaç, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Şayet taşkın durum varsa, somut olayın özelliğine göre bunların giderilmesini saptama görevi hakime ait olup, yöntemi bilirkişilere tespit ettirilerek komşuluk hukukuna aykırı davrananın yükümlülükleri karar yerinde tek tek gösterilmelidir.
    Temyiz konusu davada ise mahkeme genel bir ifade kullanmak suretiyle hüküm tesis etmiştir. Bu şekilde kurulan hükmün HMK’nun 297. maddesine uygun düşmeyeceği ve infazda tereddüt doğuracağı açık-seçiktir.
    Mahkemece yapılması gereken iş, 11.07.2011 tarihli bilirkişi raporunu düzenleyenlerin huzuruyla yerinde yeniden keşif yapmak, mevcut durumu Türk
    Medeni Kanununun 737. maddesi çerçevesinde inceleyip değerlendirmek, paydaş olan davalı ve eşinin taşınmazı kullanım şeklinin taşkın olup olmadığını, diğer paydaşa kullanma biçiminin bir zararı olup olmadığını duraksamasız tespit ettirmek, bir zarar varsa bunun giderilme biçimini yine hükmün infazında duraksamaya yer bırakmayacak şekilde bilirkişilerden sorup saptamak ve bu konuda ayrıntılı ve gerekçeli rapor almak, hükmü de alınacak rapora uygun kurmak olmalıdır.
    Değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak, infazda kuşku doğuracak şekilde istemin kabulü doğru olmamıştır.
    Karar, açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda (1).bentte açıklanan nedenlerle davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün (2).bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 12.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi