Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/11507
Karar No: 2015/15116
Karar Tarihi: 27.04.2015

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2015/11507 Esas 2015/15116 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2015/11507 E.  ,  2015/15116 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    DAVA : Davacı, toplu iş sözleşmesi anlaşma tutanağının 6. maddesindeki uyuşmazlığın giderilerek hafta tatilinde çalıştırılan işçilere hafta içinde bir gün izin veya ilave bir yevmiye ücret verilmesi hususunun tespiti ile genel tatil günleri çalışmalarında bir önceki toplu iş sözleşmesi uygulamasının devam edeceğinin tespiti ve davalının bu yöndeki yükümlülüklerinin sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile ifasına karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
    Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkili ve davalı arasında 03.09.2010 tarihinde imzalanan XXII. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi anlaşma tutanağının 6. maddesine göre fazla çalışma başlıklı 24. maddesi ve tatiller ile ücretler başlıklı 26. maddesinin aynı şekilde uygulanacağı, ancak 01.10.2010-01.04.2013 arası 24. ve 26. maddelere göre yapılacak çalışmalara 4857 sayılı İş Kanunu’ndaki esas ve oranlara göre ödeme yapılacağı düzenlemesinin bulunduğunu, anılan 26. maddeye göre, hafta tatilinde çalıştırılan işçilere o günkü ücretlerine ilaveten %100 zamlı ücret yani üç yevmiye ödenmesinin öngörüldüğünü, işverenlerin geçmiş uygulamalarının da bu yönde olduğunu, ancak sözleşme kapsamındaki bir kısım işverenlerin hafta tatili çalışmasını takip eden hafta içi izin kullandırılması ya da ilave yevmiye ödenmesi hususunu sözleşmeyi hatalı yorumlayarak uygulamamaya başladıklarını, oysa Ortaanadolu, ....firmalarının doğru yorumlayarak uygulama yaptıklarını, fazla çalışma halinde ücretin %50 fazlası ile ödenmesinin kabul edildiğini ancak hafta tatili çalışması halinde izin ya da zamlı ücret ödemesi ile genel tatil çalışması uygulamasını gerçeğe aykırı olarak yorumlandığını ve uygulandığını iddia ederek 03.09.2010 tarihinde imzalanan XXII. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi anlaşma tutanağının 6. maddesindeki uyuşmazlığın giderilerek hafta tatilinde çalıştırılan işçilere hafta içinde bir gün izin veya ilave bir yevmiye ücret verilmesi hususunun tespiti ile genel tatil günleri çalışmalarında bir önceki toplu iş sözleşmesi uygulamasının devam edeceğinin tespiti ve davalının bu yöndeki yükümlülüklerinin sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile ifasına karar verilmesini talep etmiştir.

    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davanın toplu iş sözleşme hakkındaki sözleşmenin yorumlanması eda davası olarak açıldığını, sonuç kısmında da “…davalının bu yöndeki yükümlülüklerinin başlangıç tarihinden en yüksek banka mevduat faiziyle ifasına…” talep edildiğini, eda davasının açılabileceği hallerde tespit davasının açılamayacağını, davacının iddia ettiği gibi XXII. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesinin 6. maddesinin ve bu maddenin atıf yaptığı önceki Toplu İş Sözleşmesinin 24. ve 26. maddelerinin yanlış yorumlandığı iddiasının doğru olmadığını, ilgili hüküm gereğince fazla çalışma sayılan hafta tatili çalışmasında çalışılan gün için o günün ücretinin %50 zamlı ücreti ile toplam bir buçuk yevmiye verildiğini, takip eden haftada da bir gün izin kullandırıldığını, izin de kullandırılmaz ise bir yevmiye daha eklenerek toplam iki buçuk yevmiye ücret ödendiğini, genel tatil çalışması halinde de o günün ücretine ek olarak bir yevmiye daha ücret ödenerek toplam iki yevmiye ücret ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı, davacı temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    Dava, dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu"nun 60. maddesi kapsamında, toplu iş sözleşmesinin yorumuna ilişkindir.
    Mülga 2822 sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasına göre “Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıkta sözleşmenin taraflarından her biri 15 inci maddeye göre yetkili iş mahkemesinde yoruma ilişkin bir tespit davası açabilir. Mahkeme en geç iki ay içinde kararını verir. Kararın temyiz edilmesi halinde Yargıtayın ilgili dairesi, bozma sözkonusu olan hallerde işin esasına ilişkin kesin kararını iki ay içinde verir.”
    Hukukumuzda, toplu iş sözleşmelerinin, normatif ve borç doğurucu hükümlerden oluştuğu kabul edilmektedir. Nitekim, mülga 2822 sayılı Kanun"un 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasına göre “Toplu iş sözleşmesi, hizmet akdinin yapılması, muhtevası ve sona ermesi ile ilgili hususları düzenlemek üzere işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmedir. Toplu iş sözleşmeleri, tarafların karşılıklı hak ve borçlarını, sözleşmenin uygulanmasını ve denetimini, uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yolları düzenleyen hükümleri de ihtiva edebilir.”
    Toplu iş sözleşmesi hükmünün yorumu için öncelikle uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesi bulunmakla beraber, ayrıca toplu iş sözleşmesinin yoruma muhtaç bir hükmü söz konusu olmalıdır.
    Bu genel açıklamalar ışığında inceleme konusu davayı değerlendirmek gerekmektedir.
    1-Mahkemece eda davasının açılabileceği hallerde yorum davasının açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin 19.04.2012 tarihli ilâmıyla araştırmaya yönelik olarak bozulmuş, mahkemece bozmaya direnilmesi sonrasında ise, bu kez Hukuk Genel Kurulu"nun 23.10.2013 tarihli ilâmıyla da bozma ilamına uyulması gerektiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
    Somut olayda mahkemece verilen ilk karar, Dairemizce “...Öncelikle taraflar arasında Toplu İş Sözleşmesinin yorumu istenen maddelerinin uygulanmasında gerçekten yoruma yönelik bir uyuşmazlık bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Bunun için XXII. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi yerine geçmek üzere imzalanan protokolün grup içinde yer alan işverenler tarafından ne şekilde uygulandığının belirlenmesi bakımından söz konusu toplu iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönemde yapılan ödemelere ilişkin yeter sayıda ücret ödeme belgeleri getirtilmelidir. Ayrıca XXII. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi yerine geçen protokolün 2. maddesinde yapılan atıf uyarınca XXI. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesinin 57. maddesinde öngörülen yorum uyuşmazlığına ilişkin prosedürün işletilip işletilmediği, başka bir anlatımla uygulamaya ilişkin anlaşmazlığın ne şekilde giderildiği araştırılmalı ve varsa buna ilişkin belgeler getirtilip dosya kapsamına dahil edilmelidir. Bundan sonra yorum davası konusu olabilecek şekilde bir yorum uyuşmazlığı bulunup bulunmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ile yorum davasının koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmelidir. Eğer yorum davasının şartları oluşmuş ve yorum uyuşmazlığı mevcut ise Toplu İş Sözleşmesinin yorumu yoluna gidilmeli, aksi takdirde yani yorum davasının şartları oluşmamış veya yorumu gerektirecek bir anlaşmazlık mevcut değilse buna göre karar verilmelidir...” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, ancak herhangi bir araştırma yapılmadan yeniden davanın reddine karar verilmiş, bu suretle bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir.
    Bu maddi ve hukuki olgular ışığında mahkemece yapılacak iş, bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapmak, toplu iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönemde yapılan ödemelere ilişkin yeter sayıda ücret ödeme belgeleri getirtilerek yorum davasının şartlarının oluşup oluşmadığını tespit etmek ve oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret iken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
    2-Mahkeme kararlarının kapsamı ve içermesi gerektiği unsurlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c maddesinde düzenlenmiştir.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun’un “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre;
    “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
    A)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
    B)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
    C)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
    Ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
    D)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
    E)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
    (2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
    Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir.
    Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun sebeplerini gerekçede açıklar.
    Hakim, gerekçe sayesinde, verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s.472)
    Anayasanın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
    Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi sebeple o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    Nitekim, 07.06.1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun"un 297. (Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    Somut olayda, mahkeme kararının gerekçesinde, bozma ilamına uyulduğu ve yorum davasının şartları oluşmamış olduğundan davanın reddine karar verildiği belirtilmiş ise de, hangi sebep yahut sebeplerle davanın şartlarının oluşmadığına dair hiçbir ifadeye yer verilmediği görülmüştür. Bu cümleden olarak, yukarıda ayrıntılı olarak ifade edilen kanuni düzenlemeler ile ilkelere aykırı olarak, gerekçesiz, yazılı şekilde hüküm tesisi de isabetsiz olup, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
    Sonuç:
    Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.04.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi