(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/1785 E. , 2012/5260 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.03.2006 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.09.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 10.04.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklaması dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı, huzurevlerinde kalan yaşlı bir kişi olduğunu, davacının hile ve gabinle sözleşme düzenlediğini, vekili olan kişiyi de azlettiğini ve sözleşmeyi de feshettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Sulh hukuk mahkemesince dava kabul edilmiş, davalının temyizi üzerine karar Dairemizin 24.01.2008 tarihli ilamıyla görev noktasından bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmuş, dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Hukuk dilinde farklı tanımlansa da gabin sözcük olarak “aldatmak” anlamındadır. Belirtmek gerekir ki, kural olarak taraflar sözleşmenin konusu ve koşullarını tayinde serbesttir. Ne var ki, bazı durumlarda taraflardan biri diğerinin içinde bulunduğu zor durumdan (müzayaka halinden), işi hafife alışından (hiffetinden) ya da toyluğundan (tecrübesizliğinden) yaralanarak onu
adeta sömürebilir. İşte kanun hem dürüstlük kurallarına ve hem de ahlaka aykırı sonuçlar meydana getirecek olan bu gibi durumlarda sözleşme serbestisine bir sınırlama koymuştur. Gabine dayalı iddialarda iradeyi sakatlayan nedenler yoktur. Sınırlama aktin konusunu tayindeki serbestiye getirilmiştir. Kısaca bir tanımlama yapmak gerekirse gabin, taraflardan birinin borçlandığı edimin diğerinin ediminden açık bir şekilde fazla veya az olması durumudur.
Gabin sebebiyle aktin konusunu tayindeki serbestiye getirilen sınırlamanın kabul edilebilmesi için, aşağıda belirtilecek üç unsurun aynı anda bulunması gerekir.
1-Objektif unsur (ivazlar arasındaki açık ve aşırı oransızlık, tarafların edimleri arasındaki aşırı dengesizliği ifade eder. Aşırı dengesizliğin var olup olmadığı her olayın özelliğine göre tayin edilebilir).
2-Sübjektif unsur (zarar görenin müzayaka, hiffet veya tecrübesizlik içinde olması. Müzayaka hali, kelime olarak “darda kalmayı” anlatır. Daha çok ekonomik bir kavram olmakla beraber, kişiden kişiye değişen bir kavramdır. Hiffet (işi hafife alma) bir kişinin yaptığı işlemin muhtemel sonuçlarını düşünememesi. Belli bir konudaki eksikliğinden zarar görmesini ifade eder. Böyle bir durumda olan kişi, genele göre aldatılmaya daha elverişlidir. Karşı tarafın hilesi olmasa da bu durumda olan kişi zararına bir sözleşme yapmış kabul edilir. Tecrübesizlik ile de yapılan sözleşmeden yeterli deney yoksunluğu nedeniyle zarar görme anlatılmaktadır).
3-Gabinde önemli bir unsur da sözleşmede zarar görenin özel durumunu bilerek ve bu durumundan yararlanmak kastı ile (sömürme) sözleşmenin yapılmış olmasıdır.
Gabinin hükümleri Borçlar Kanununun 21.maddesinde gösterilmiş bulunmaktadır. Anılan bu hükme göre “mutazarrır bir sene zarfında akti feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir.” Demek oluyor ki, gabinden zarar gören dilerse sözleşme tarihinden itibaren bir yıl içinde beyanda bulunarak sözleşmenin kendisini bağlamadığını ifade edebilir ve sebepsiz zenginleşme nedeniyle de verdiklerini geri isteyebilir. Bu hak, yasanın öngördüğü sürede kullanılmadığı takdirde sözleşme her iki taraf için hükümlerini sürdürür.
Gabine ilişkin bu genel açıklamalardan ve Borçlar Kanununun 21.maddesi hükmünün öngördüğü kuralı belirttikten sonra, somut olaya gelince;
23.02.2006 tarihli sözleşme davacı ile davalının vekil ettiği dava dışı İbrahim Körükçü arasında yapılmıştır. Sözleşmede bir bedel ödenmediği, bedelin sözleşmede kararlaştırılan biçimde sonradan ödeneceği yazılıdır.
Bundan dolayı, sözleşme vekil marifetiyle yapılmış olsa dahi davalı gabin savunmasında bulunabilir. Kaldı ki, sözleşmenin yapıldığı 23.02.2006 tarihinden sonra davalı 03.03.2006 tarihinde vekilini azletmiş, aynı tarihte de davacıya sözleşmenin feshini ihbar etmiştir. Dolayısıyla, Borçlar Kanununun 21. maddesinde öngörülen bir senelik süre içinde akitten dönen davalı koşulların bulunması halinde gabin iddiasına dayanarak sözleşmenin feshini isteyebilir.
Bütün bu anlatılanlardan sonra mahkemece yapılması gereken iş, yukarıda belirtilen kurallar doğrultusunda gabinde aranan tüm unsurların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleyip değerlendirmek ve davayı bunun sonucuna göre bir karara bağlamak olmalıdır.
Değinilen yönlerin gözardı edilmesi ve sözleşmenin kanunun öngördüğü bir yıllık süre içinde feshedildiğinin diğer tarafa bildirilmiş olduğu gözden kaçırılarak istemin yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmadığından, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 10.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.