Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/806
Karar No: 2020/4228
Karar Tarihi: 17.09.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/806 Esas 2020/4228 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/806 E.  ,  2020/4228 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, 5737 sayılı Vakıflar Kanunun 17. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Asıl davada davacı, dava konusu 678 ada 2 parsel sayılı 478,00m2 miktarlı Sultan Beyazıt Vakfından mukataalı taşınmazın tamamının, mutasarrıflarının gaipliği sebebiyle 10.06.1968 tarihinde Hazine adına tescil edildiğini, 17.01.2011 tarihinde yapılan ihalede 3.000.000,00TL bedelle ...ve ..."e satıldığını, 750.000,00 TL"nin peşin alındığını, geriye kalan 2.250.000,00 TL"nin de 25.02.2011 tarihinde düzenlenen taksit tablosunda belirlenen taksitler halinde kanuni faizi ile birlikte Hazine adına tahsil edileceği hususunda sözleşme düzenlendiğini Arazi Kanunnamesi"nin 4/2 madde ve fıkrası ile Ahkam-ül Evkafın 137.maddesi gereği aşar ve rüsumu vakfedilmiş olan arazilerden mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü halinde son mirasçı olan devlete intikal etmesi ve devletin kendisine intikal etmiş olan taşınmazı satışa çıkartıp üçüncü kişilere devretmesi halinde elde edilecek bedelin mahlulat bedelini oluşturduğunu ve bu bedelinde vakfına ait olduğunu ileri sürerek peşin tahsil olunan 750.000,00 TL satış bedeli ile taksit tablosu gereğince tahsil olunan 562.500,00 TL"nin toplamı 1.312.500,00 TL mahlulat bedelinin ve işlemiş 94.037,67 TL faizin toplamı 1.406.537,67 TL"nin tahsil tarihlerinden itibaren işleyecek kanuni faizleriyle birlikte davalı Hazine"den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Birleştirilen davalarda davacı, 25/11/2011 tarihli ve 25/02/2012 tarihli iki taksit bedelinin toplamı olan 562.500,00 TL mahlulat bedeli ile, yine taksit tablosu gereğince tahsil olunan 70.181,50 TL faizinin toplamı olan 632.681,50 TL, 25/05/2012 tarihli ve 25/08/2012 tarihli iki taksit bedelinin toplamı olan 562.500,00 TL mahlulat bedeli ile yine taksit tablosu gereğince tahsil olunan 44.106,16 TL faizinin toplamı olan 606.606,16 TL ve 25/11/2012 ve 25/02/2013 tarihli iki taksit tutarı olan 562.500,00-TL mahlulat satış bedelinin ve 19.140,41-TL faizi ile birlikte toplam 581.640,41-TL"nin tahsil tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Asıl ve birleştirilen davalarda davalı, 1983 yılından önce yapılan tescilin hukuka uygun bulunduğunu, faiz hesabının doğru olmadığını belirterek davaların reddini savunmuştur.
    Mahkemece, sûbut bulan davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 678 ada 2 parsel sayılı 478m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın 30.06.1949 tarihli kadastro işlemi ile Artin kızı Arusyak adına tescil edildiği, taşınmazın nevi hanesinde Sultan Beyazıt Vakfından olduğuna ilişkin şerh bulunduğu, Hazine tarafından açılan Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 04.02.1963 tarih 1963/80Esas 1964/347Karar sayılı karar ile kayıt maliki Arusyak’ın gaipliğine, dava konusu taşınmazın 10 yıllık kayyımla idare süresi dolduğundan Hazine’ye intikaline karar verildiği, kararın 14.09.1966 tarihinde kesinleştiği ve 10.06.1968 tarihinde taşınmazın Hazine adına tescil edildiği, davalı Hazine’e tarafından 03.05.2011 tarihinde 2/3 payını dava dışı...’a ve 1/3 payını dava dışı Şaziye’ye satış suretiyle devredildiği, vakıf şerhinin 02.05.2011 tarihinde terkin edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Vakıf Hukukumuzda, İcareteynli ve mukataalı vakıfların kuru mülkiyeti (rekabesi) vakfa, kullanma (tasarruf) hakkı ise mutasarrıfa ait bulunmakta, mutasarrıfın bu hakkı ölmesi üzerine mirasçılarına intikal etmekteydi. Mutasarrıfın mirasçısının bulunmaması halinde ise vakıf mal mahlulen vakfına dönmekteydi. Ne var ki, Medeni Kanunun kabulünden sonra aynı taşınmaz üzerinde kuru mülkiyet (rekabe) hakkı ile mirasçılara kalan, nesilden nesile geçen tasarruf hakkı gibi iki hakkın varlığı getirilen yeni mülkiyet kuralları ile bağdaşı görülmemiş, vaki vakıf hukukumuzu yeniden düzenleme, Medeni Kanunun kabul ettiği mülkiyet rejimine uyarlama zorunluluğu doğmuştur. Bu amaçla 2762 sayılı Vakıflar Yasası 5.6.l935 tarihinde kabul edilmiş, 13.6.1935 tarihinde yayınlanmış, 6 ay sonra 13.12.1935 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun ile vakıf taşınmazların icareteyn ve mukataya bağlanması yasaklanmış, daha önce kurulmuş bu tür vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Söz konusu yasanın özellikle 27, 29 ve 30 maddelerinde özetle (.. mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetinin yirmi misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçirileceği on yıl içerisinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanların mülkiyetinin ise on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza dönüşeceği ) hükme bağlanmıştır. Görülen lüzum üzerine 13.6.1945 tarih 4755 sayılı Yasa ile bu süre 13.12.1955 tarihine kadar on yıl daha uzatılmıştır. Anılan bu vakıf yasalarının hükümlerine göre taviz bedeli ödendikten veya taviz bedeli ödenmese dahi öngörülen yirmi yıllık süre geçtikten sonra vakıf taşınmazların tam mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş, diğer bir söyleyişle vakıf taşınmaz özel mülk, mutasarrıf malik olmuştur. Mutasarrıf iken malik olan kişilerin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 501. (eski 448.md.) maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalmıştır. Ancak, yasa koyucu öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına)dönmesini daha uygun görmüş,bazı ayrıcalıklar dışında, Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. İşte bu nedenle 22.9.1983 tarih 2888 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 2762 sayılı yasanın 29. maddesini değiştirip ayrıca ikinci bir fıkra ekleyerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 501.maddesinin Hazinenin mirascı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmış " mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği " kuralını getirmiştir. Yukarıda belirtilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 2888 sayılı Yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan Yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
    Somut olayda, taşınmazın davalı Hazine adına 24.09.1983 tarihinde önce tescil edildiği anlaşılmakla vakfına rücu olanağı kalmadığı açıktır.
    Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davalı Hazinenin bu yönlere değinen ve yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi