Esas No: 2021/3028
Karar No: 2022/5636
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/3028 Esas 2022/5636 Karar Sayılı İlamı
12. Ceza Dairesi 2021/3028 E. , 2022/5636 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi:Ceza Dairesi
Dava: Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hükme yönelik, ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 04.05.2017 tarihli, 2017/1421 Esas, 2017/1512 Karar sayılı "istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine" ilişkin karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: Tazminat davasının dayanağını oluşturan ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/205-2013/289 sayılı ceza dava dosyası kapsamında davacının gasp etmek amacıyla kasten öldürme suçlarından 09/01/2008-03/04/2013 tarihleri arasında 1911 gün tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonucunda davacının beraatine hükmedildiği, hükmün 25/11/2015 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK'nın 142. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla; Davacının 300.000 TL maddi, 700.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, yerel mahkemece, 46.733,74 TL maddi, 250.000 TL manevi tazminatın tutuklama tarihi olan 09.01.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine hükmedilmesi üzerine davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda maddi tazminat miktarının 31.907,80 TL, manevi tazminat miktarının ise 70.000 TL olarak düzeltilmesi suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinde, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin vekalet ücretine ve tazminat miktarlarının fazla olduğuna yönelik, temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-CMK'nın 144/1-a. maddesinin yürürlükten kaldırılması nedeniyle mahsup durumu tazminata engel oluşturmamakla birlikte, haklarında mahsup işlemi yapılmayan kişilerle tutukluluğu başka mahkumiyetinden mahsup edilenler arasındaki dengenin, hak ve nesafetin sağlanması gerektiği dikkate alınarak, davacının tutuklu kaldığı sürenin başka mahkumiyetinden mahsup edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre de;
1-Maddi tazminatın, davacının tutuklu kaldığı döneme ilişkin net asgari ücret üzerinden hesaplanan “38,029,93’’ TL yerine, bu miktarın altında kalacak şekilde “31.907,80’’ TL olarak tayin edilmesi suretiyle, davacı lehine eksik maddi tazminata hükmolunması,2-Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda eksik manevi tazminata hükmolunması,
3-Davacının dava dilekçesinin sonuç kısmında başlangıç tarihi belirtilmeksizin yasal faiz talebinde bulunmuş olmasına ve bu nedenle dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekmesine rağmen davacı hakkında hükmedilen tazminata ilişkin faiz başlangıç tarihinin tutuklama tarihi olan 09.01.2008 tarihinin esas alınması, Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak, ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 04.05.2017 tarihli, 2017/1421 Esas, 2017/1512 Karar sayılı "istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine" dair hükmünün 5271 sayılı CMK'nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA; bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere 5271 sayılı CMK'nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 304/2. maddesi uyarınca, dosyanın gereği için ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE; 13.09.2022 tarihinde faiz tarihi konusunda oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacının gasp etmek amacıyla kasten adam öldürme suçundan 1911 gün tutuklu kaldığı, yargılama sonucunda beraat ettiği, hükmün kesinleşmesi üzerine davacı vekilince Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat davası açıldığı, davada davacının 300.000,00 TL maddi 1.000.000,00 TL manevi tazminat talep ettiği saptanmıştır. Davacı vekilince verilen dilekçesinin 14. maddesinde hükmedilecek tazminata haksız gözaltının gerçekleştiği, 01.03.1981 tarihinden itibaren (gözaltı değil, tutuklama, tutuklama tarihi 01.03.1981 değil 09.01.2008) yasal faiz istediği anlaşılmıştır. Bu talep neticesinde; ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesinin davacı lehine hükmedilen tazminata tutuklama tarihi olan 09.01.2008 tarihinden itibaren yasal faiz uyguladığı izlenmiştir.
Davacı ve davalı vekilince kararın temyizi üzerine inceleme yapan Dairemiz; kararın bozulmasına hükmetmiş, 3 nolu bozma sebebi olarak da “davacının dava dilekçesinin sonuç kısmında başlangıç tarihi belirtilmeksizin yasal faiz istenilmiş olmasına ve bu nedenle dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekmesine rağmen, davacı hakkında hükmedilen tazminata ilişkin faiz, başlangıç tarihinin tutuklama tarihi olan 09.01.2008 tarihinin esas alınması” gerekçesini göstermiştir.Hukuki süreçte asıl gözetilmesi gereken bir eylemden dolayı mağdur olan kişilerin hukukunun ve şahsi haklarının en üst düzeyde korunmasıdır. Kişiler dava açarken dava dilekçelerinde yanlış yorumlanabilecek ya da tarih, isim gibi bir takım yanlış belirlemelerde bulunabilirler, mahkemelere ve Yargıtay’a düşen ise kişilerin hukukunun üstünlüğü gereği bu tür yanlış değerlendirme ve ifadeleri gerekirse taraflara sorarak açıklattırmak ya da kişiler lehine değerlendirerek kişilerin şahsi haklarının en üst düzeyde korunmasını sağlamak olmalıdır.Olayımızda; davacı ..., bir suç isnatı sebebiyle 1911 gün tutuklu kalmış, cezaevinde iken ciddi bir ... sorunu yaşamıştır. Neticede davacı müsnet suçtan beraat etmiş, verilen kararda Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Davacı vekili her ne kadar davacının gözaltına alındığı 01.03.1981 tarihinden itibaren faiz istemiş ise de, ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi bu talebi tutuklama tarihi olarak algılamış ve bu yönde karar vermiştir. Dairemizin çoğunluk görüşü ise; bunun davacının gözaltına alınmayıp doğrudan tutuklandığı tarih olarak değerlendirip talebi dar yorumlayarak dava dilekcesinin sonuç kısmında tarih belirtilmediği gerekçesiyle kişi hukunun korunması yerine, davacı vekilinin ihmalinin yanlışlığın davacının aleyhine olarak değerlendirmiş. Faizin dava tarihinden verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Oysa; dava tarihi ile tutuklama tarihi arasında (tutuklanma tarihi: 09.01.2008, dava tarihi: 22.02.2016) sekiz yılı aşkın bir zaman vardır. Tereddüt edilmesi halinde davacı ve vekilinin çağrılarak faiz başlangıç tarihindeki şüphenin giderilmesinin istenilmesi yerine, dava dilekçesinde bahsedilen ancak talep ve sonuç kısmında bahsedilmediği savıyla davacının tazminat hakkını olumsuz biçimde etkileyen Dairemiz ilamının faiz başlangıç tarihini belirleyen 3 nolu bentte belirtilen bozma hükmündeki çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.