23. Hukuk Dairesi 2016/6958 E. , 2019/4349 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan Mart 2008 tarihli sözleşmeyle davalı firmanın müvekkiline ait ... Alışveriş Merkezine yerleştireceği plazma ekranlarda reklam siparişi alınması, reklamların yaratılması ve yayınlanması işini üstlendiğini, davalının reklam verenlerle ve diğer firmalarla yapacağı anlaşmalardan elde ettiği gelirlerden ajans komisyonları, damga vergileri, ilan reklam vergileri, elektrik giderleri, her türlü resim, harç ve pulları vs düşüldükten sonra kalan net gelirin % 50"sinin müvekkili şirkete ödeneceği hususunu kabul ve taahhüt ettiği halde sözleşmeye aykırı hareketle reklam gösterimi için anlaştığı firma reklamlarının müvekkiline ait alışveriş merkezi ile birlikte başka noktalarda da gösterimini yaptığını ve tahsil ettiği reklam gelirlerini kendi tespit ettiği oranlarda paylaştırdığını ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere müvekkiline noksan ödenen sözleşmeye dayalı 10.000,00 TL alacağın avans faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı arasında yapılan sözleşme ile üçüncü kişilerle yapılan anlaşmalar arasında herhangi fiili ya da hukuki bir bağ bulunmadığını, müvekkili şirketin elde ettiği net gelirin %50"sini davacı ile paylaşmak suretiyle sözleşme gereği üstlenmiş olduğu edimi yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki Mart 2008 tarihli sözleşme kapsamında davalı şirketin davacı işyerine yerleştirdiği plazma ekranları işleterek, reklam alınması ve pazarlanması işini yaptığını, sözleşme kapsamına ve alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete fatura ettiği ekran gösterim hak ediş bedeli 47.627,50 TL’nin mahsubundan sonra davacının 3.373,10 TL bakiye alacağının olduğu sübut bulduğu gerekçesiyle bu alacağın davalının temerrüde düştüğü 25.07.2009 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası"nın kısa vadeli krediler için öngördüğü avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, ticari defterlerin incelenmesi ile yetinilmiş davacının talep ettiği davalı tarafın üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmeler ticari sır kapsamında olduğu gerekçesiyle dosyaya sunulmamıştır.
Öncelikle ""Ticari sır"" kavramı üzerinde durulması gerekmektedir. Ticari sır konusu doğrudan pozitif mevzuatta düzenlenmiş ve tanımlanmış olmayıp bu konuda Bilgi Edinme Hakkındaki Kanun"un 23. maddesine ""Ticar sır"" başlığı altında ""Kanunlarda ticari sır olarak nitelenen bilgi veya belgeler ile kurum ve kuruluşlar tarafından gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler bu kanun kapsamı dışında yer almaktadır"" hükmü bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ancak henüz kanunlaşmayan Ticari Sır, Banka Sırrı ve Müşteri Sırrı hakkındaki Kanun Tasarısının 2. maddesi a) bendinde ticari sır, bir ticari işletme veya şirketin faaliyet alanıyla ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, özellikle rakipler tarafından öğrenilmesi halinde zarar görme ihtimali bulunan ve 3. kişilere ve kamuya açıklanmaması gereken; iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, mali, iktisadi, kredi ve nakit durumu araştırma ve geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakları, imalatının teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve parakendeci müşteri potansiyeli ve ağları, izne tabii veya tabii olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin veya bu gibi bilgi ve belgeleri"" ifade etmek üzere tanımlanmıştır.
Bu geniş tanım yanında dar anlamda ticari sır; gerçek ya da tüzel kişi tacire, rakiplerine karşı ekonomik anlamda menfaat sağlayan, sır olarak saklanan ve gizli kalması için gerekli önlemlerin sahibi tarafından alındığı bilgi olarak tanımlanmaktadır. Yine haksız rekabet ilkeleride gözönünde bulundurularak bir başka tanım olarak ticari sır; ""Tacirin ticari faaliyetleri esnasında kullandığı, aynı olanağa sahip olmayan veya kullanamayan rakiplerine karşı kendisi için avantaj teşkil eden herhangi bir formül, düzen, model vs. toplam bilgiler şeklinde"" tanımlanabilir.
Yargıtay uygulamasında ise, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 02.06.2005 tarih ve 2004/7827 Esas, 2005/5755 Karar sayılı ilamında ""Ticari sır kavramının en önemli unsurunun toplumun bilgisi dahilinde olmama veya ilgili alanda rakip firmalarca bilinmeme şartının olduğunu"" belirterek verdiğimiz son tanımı desteklemiştir.
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında Mart 2008 tarihli sözleşme ile davacının maliki bulunduğu alışveriş merkezi içinde davacı tarafça onaylanmış noktalara davalı tarafından yerleştirilecek ve mülkiyeti davalıya ait olacak 15 adetten az olmayan muhtelif boyutlardaki plazma ekranların, bir mecra kuruluş olan davalı tarafça işletilmesi ve pazarlanması suretiyle reklam siparişlerinin edinilmesi, reklamların yaratılması, yayınlanması ve reklam gelirlerinin paylaşılması konulu sözleşme yapıldığı, Sözleşmenin 4. maddesinde ise ""Davalı ..."nin reklam verenlerle ve diğer firmalarla yapacağı anlaşmalardan ajans komisyonları, damga vergileri, ilan reklam vergileri, elektrik giderleri, her türlü resim, harç ve pulları vs. düşüldükten sonra elde ettiği net gelirin 3 yıl süre ile %50"sini, 3. yıldan sonra 5. yıla kadar 2 yıl süre ile %60"ını davacı ..."ın bildireceği banka hesabına ödeyeceğinin"" kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Dolayısıyla davacının alacağının belirlenmesi davalının reklam verenlerle ve diğer firmalarla yapacağı sözleşmelere bağlanmıştır. Bu durumda davacının davalı ile rakip firma ya da 3. kişi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yukarıda yer verilen tanımlardan da anlaşılacağı üzere taraflar arasındaki sözleşme ile davacının alacak hakkı ve miktarı davalının 3. kişilerle yaptığı sözleşmelerden elde ettiği gelire göre belirlenceğinden 3. kişilerle yapılan sözleşmelerin akdi ilişkinin tarafı olan davacı yönünden ticari sır olarak kabulü mümkün değildir.
Bu nedenlerle, HMK"nın 219. ve 220. maddeleri gereğince uyuşmazlık konusu döneme ilişkin davalı tarafa reklam veren diğer firmalarla davalının yaptığı sözleşmelerin ibrazının usulüne uygun olarak emredilerek tüm ticari kayıt ve belgeler üzerinde gerekli inceleme ve araştırmaların yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.