5. Hukuk Dairesi 2017/7494 E. , 2017/9112 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu taşınmaz bedelinin tespiti ve davacı idare adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne temyiz isteminin reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi, davalı ... yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- K A R A R –
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu taşınmaz bedelinin tespiti ve davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiş ise de; temyiz süresi geçtikten sonra temyiz edildiğinden bahisle 31.03.2015 tarihli ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiş, bu karar yine davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 30. maddesinin birinci fıkrasında;
“Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama
sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” denildiği, Tebligat Kanunu"nun 23.maddesinin 7.bendinde ""21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebin,"" tebligat mazbatasına yazılmasının emredildiği, Tebligat Yönetmeliği"nin 35.maddesinin (f) bendinde ise; ""30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebin,"" tebligat mazbatasına yazılacağının hüküm altına alındığı görülmektedir.
Davalıya gerekçeli kararın, “Adres kapalı olduğundan Tebliğ evrakı Tebligat Kanununun 21.maddesine göre mahalle muhtarına tebliğ edilerek iki nolu haber kağıdı kapıya asıldı, kamşusuna haber verildi” kaydı ile 03.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmekte olup; tebligat parçasında muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının belirlenmediği ve muhatabın tevziat saatinden sonra adrese döneceğinin tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Bu haliyle, tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu"nun 21/1. ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliği"nin 30. ve 35. maddeleri koşullarına göre usulüne uygun yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bu durumda tebligat usulüne uygun olmadığından, tebliğ tarihi öğrenme tarihi olup, temyiz isteminin reddine ilişkin 31.10.2014 günlü ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra yapılan incelemede;
Arazi niteliğindeki ... köyü, ... ada .... parsel sayılı taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak ;
1) 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince açılan tespit ve tescil davalarında değerlendirmenin; aynı Kanunun 15/son maddesi uyarınca dava tarihi itibariyle yapılması gerekir.
Belirtilen nedenle; dava konusu taşınmaza dava tarihi olan 2014 yılı verileri esas alınmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden 2013 yılı resmi verilerine göre değer biçen bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulması,
2)Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre sulu tarım arazilerinde kapitalizasyon faiz oranının % 4 alınması gerekirken % 5 alınmak suretiyle az bedele hükmedilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı ..."un temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 27/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.