9. Hukuk Dairesi 2012/3424 E. , 2014/7624 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 6. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2011
NUMARASI : 2009/899-2011/992
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 08.12.2007 tarihinden itibaren pompacı olarak periyotlar halinde 1. gün 08.30-17.00, 2. gün 17.00-10.00 saatleri arasında çalıştığını, 10.00’dan sonra tatil verildiğini, ertesi gün 08.30-21.00 saatleri arasında 17.08.2009 tarihine kadar davalıya ait işyerinde çalıştığını, ulusal bayram ve genel tatillerde 24-24 usulü çalıştığını, sözleşmesinin haksız ve ihbarsız olarak feshedildiğini, hafta sonları çalışıldığını, fazla çalışma yapıldığını, tatil günleri çalışıldığını, net ücretinin 700 TL olduğunu, alacaklar için ihtar çekildiğini fakat ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, hafta tatili, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının belli bir döneme kadar pompa görevlisi, daha sonra saha temizlik görevlisi olarak çalıştığını, kendisine verilen görevleri yerine getirmediğini, savunma alınmak istenmesine rağmen yapmadığını, son brüt ücretinin 720 TL olduğunu, sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, çalışma saatlerine ilişkin iddianın doğru olmadığını, alacakların ödendiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında davacının tespit edilen hizmet süresi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı vekili müvekkili işçinin 08.12.2007 tarihinde işe başladığını fakat işe girişinin daha sonraki bir tarihte Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirildiğini iddia etmiştir. Davalı taraf vekili ise davacı işçinin 27.05.2008 tarihinde işe girdiğini, sunulan işe giriş bildirgesinde davacının imzası olduğunu savunmuştur. Davacı tanıklarından Osman; davacının kendisinden önce çalışmaya başlamış olduğunu, 2007 yılında işe girdiğini beyan etmiştir, diğer davacı tanığı ise davacının işe giriş tarihi konusunda beyanda bulunmamıştır. Davalı tanığı Murat; kendisinin 2008 yılı Mayıs ayından beri çalıştığını, davacının kendisinden önce çalışmaya başladığını beyan etmiştir. Mahkemece davalı tanığı Murat’ın 2008 yılı Mayıs ayında işe başladığı beyanı ve davacının bilirkişi raporuna göre belirlenen süreye itiraz etmemesi gerekçeleri ile davacının 27.05.2008 tarihinde işe başladığının kabul edildiği, Mahkemece kurulan kararın hüküm kısmından ilk bilirkişi raporuna dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bu rapora davacı taraf açıkça 14.03.2011 havale tarihli dilekçesi ile itiraz etmiş, itirazında hizmet süresinin hatalı hesaplandığını, işe giriş bildirgesindeki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığını iddia etmiştir. Davalı tanığı Murat’ın beyanına gelince; bu tanık kendisinin 2008 yılı Mayıs ayında çalışmaya başladığında davacının işyerinde çalıştığını beyan ettiğine göre davacının bu tanıktan daha evvel çalışmaya başladığı da açıktır.
Mahkemece karşılaştırmaya esas şekilde, davacının imzasının bulunabileceği belgeler taraflardan sorulup, ilgili yerlerden celp edilip sahteliği iddia edilen imzanın davacının eli ürünü olup olmadığına yönelik grafoloji uzmanı bir bilirkişiden rapor alınarak oluşacak sonuca göre davacının hizmet süresinin ve usuli kazanılmış haklar nazara alınarak davacının hak ve alacaklarının tespiti gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
3- Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 330, Avukatlık Kanunu’nun 169 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin; haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 326. Maddesi de bu ilkeye dayanmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve 298. maddeleri uyarınca hükmün taraflara yönelik olarak kurulması gerekir. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki tarafta vekâlet ücretinden sorumlu tutulacak, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır.
Vekâlet ücretinin, her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan ve Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan Avukatlık Ücret Tarifesindeki hükümlere ve oranlara göre belirlenmesi gerekir.
4667 Sayılı Yasa"nın 77. maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 164/son maddesinde dava sonunda, karar ile tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinde de "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti ..." biçiminde anılan yasa hükme koşut bir düzenlemeye de yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere gerek Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dâhil bulunan vekalet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasası’ndaki, "vekâlet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki düzenleme ile de doğrulanmaktadır.
Avukatlık (vekâlet) ücreti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 323/I.ğ maddesinde açıkça belirtildiği yargılama giderlerindendir. Vekâlet ücreti de, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 12. maddesinde, "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Belirlenen bu ücret Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre tespit edilen ücretten az olamaz." hükmü yer almaktadır. Buna göre hükmedilecek vekalet ücreti -dava miktarı itibariyle 1.100 TL’nin aşağısında kalmasına rağmen- anılan madde gereği 1100 TL’den az olamayacaktır. Ancak, 30.06.2011 tarihli YD İtiraz No: 2011/321 numaralı kararı ile konusu para ile değerlendirilen davalarda hükmedilecek nispî avukatlık ücretinin Tarifeye göre belirlenen maktu avukatlık ücretinin altında kalması durumunda, hükmedilecek maktu vekâlet ücretine de asıl alacağı geçmeyeceği yönünde bir sınırlandırma getirilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden, asıl alacak tutarından fazla maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi sonucunu doğuracak şekilde asgari sınır getirilmesine yönelik tarife kuralının tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenecek nispî avukatlık ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre tespit edilen ücretten (maktu avukatlık ücreti) az olamayacağına ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığından Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 12. Maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı, tarifenin 12. Maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmektedir. Mahkemece verilen yürütmeyi durdurma kararı dikkate alınarak nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.