(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2019/6233 E. , 2020/2037 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesiyle, ... ili, Merkez ilçesi, ... köyü 697 parsel sayılı taşınmazın ilk malikinin Hazine olduğunu, taşınmazı 1997 yılında müvekkili ..."in satın aldığını, daha sonra ..."ye devrettiğini, müvekkili ..."in taşınmazı tekrar 28.06.2012 tarihinde ..."den satın aldığını, müvekkili ..."in satın aldığı taşınmazın sınırlarını koordinatlı olarak zeminde ölçtürmek için kadastro müdürlüğüne müracaat ettiğinde kadastro müdürlüğünün 697 sayılı parselin iptal edildiğini beyan ederek ölçüm yapılmadığını, müvekkilinin tapu kayıtlarına güvenerek ve iyi niyetle satın alan davacıların zarara uğradıklarını ve davalı Hazinenin sebepsiz olarak zenginleştiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla müvekkilinin uğramış olduğu maddi zararın değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda arttırılmak üzere 2.000 TL. tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 2.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 15/04/2016 tanzim tarihli ziraatçi bilirkişi raporu ile tespit edilen miktarlarla sınırlı olmak üzere davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm davacı ... Karaalp vekili tarafından temyiz edilmiş, mahkemece 31/08/2016 tarihli ek karar ile davacının temyiz istemi kararın kesin verilmiş olması nedeniyle reddedilmiş, davacılar vekilince ek karar temyiz edilmiştir.
Dava TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından ... köyünde 1985 yılında yapılan tapulama çalışmasında 697 sayılı parselin 2000 m² yüzölçüm ve ham toprak niteliğiyle senetsizden Hazine adına tescil edildiği, davacı ... Karaalp"in taşınmazı 05/05/1997 tarihinde satın alma ile edindiği, sonrasında taşınmazı 06.11.1998 tarihinde 3. kişiye sattığı, 28.06.2012 tarihinde ise satın alma yoluyla yeniden edindiği, taşınmazın tapu kaydına 19.06.2012 tarihli "3402 sayılı Kanunun 6. maddesiyle değişik 22. maddesine göre iptal kararı vardır" şerhinin işlendiği, kadastro müdürlüğünce gönderilen şerhin dayanağı yazıda ise "... köyünde kadastro çalışmalarının 1985 yılında bitirildiği, Karahayıt bölgesinde ise 1968 yılında bitirildiği ve ... köyü 697 sayılı parselin Karahayıt beldesi 183 nolu mera parseli içinde kaldığı 697 sayılı parselin 3402 sayılı Kanunun 6. maddesinin 22. maddesine göre resen iptal edilmesi gerektiği yazılı" olduğu, taşınmazın tapuda hala davacı adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır.
Yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacı dava dilekçesinde 2.000 TL tazminat talep etmiş ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Hükme esas alnan ziraatçi bilirkişi tarafından taşınmazın değeri 2.116 TL olarak belirlenmiştir. Ziraatçi bilirkişi tarafından taşınmazın mera parseli olduğu ve mera bitkileriyle kaplı bir arazi olduğu, arazinin şimdiye kadar otlatma amacıyla kullanıla geldiğinden değerinin mera arazisi olarak, kuru ottan elde edilecek net gelir yöntemine göre belirlendiği ve kapitalizasyon faiz oranının
mera arazisi olduğu için % 12 olarak kabul edildiği görülmüştür. Davacının satın aldığı taşınmaz tapuda ham toprak niteliğiyle kayıtlıdır. Taşınmazın bugüne dek işlenmemiş olması ve mera olarak kullanılagelmiş olması sebebiyle taşınmazın mera olarak değerinin belirlenmeye çalışılması doğru değildir. Davacı bilirkişi raporuna bu yönleriyle itiraz etmiş ve mahkemece itirazları yerinde görülmediğinden reddedilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de 15/04/2016 tanzim tarihli ziraatçi bilirkişi raporu ile tespit edilen miktarlarla sınırlı olmak üzere davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, miktar yönüyle kesin olarak karar verilmiştir. Davacının temyiz talebi de ek karar ile reddedilmiştir. Ancak, zirai bilirkişi tarafından yapılan değerlendirme hatalı olduğuna göre kararın kesin olarak verilmiş olması doğru görülmediğinden, ek kararın kaldırılarak işin esasına girilmesi gerekmiştir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali yahut iptal edilecek olması nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen yahut edilecek olan gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir. Nitekim taşınmazın tarım arazisi olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmadığından, mahkemece değerlendirme tarihi olan 10.06.2013 tarihi itibariyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmi verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak en az iki ziraat bilirkişisinin yer aldığı bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, çekişmeli taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, yerleşim alanına uzaklığı, iklim şartları, toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle değerlendirme tarihindeki gerçek değerinin hesaplattırılması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmesi, bu şekilde taşınmazın zemin değeri, var ise üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri esas alınarak davacının gerçek zararının saptanması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi, tapu müdürlüğünce davacı üzerine kayıtlı bulunan taşınmaz tapudan re"sen terkin edilmemiş ise de tapunun iptaline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi raporuna dayalı verilen karar usûl ve kanuna aykırı olup hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/06/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.