20. Hukuk Dairesi 2017/8776 E. , 2018/540 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine temsilcisi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ...köyü, 122 ada 12 parsel sayılı, 15.563,42 m² yüzölçümündeki taşınmaz 8.11.1937 tarih ve 1, 18, 104 sayılı 50.000 m2 yüzölçümlü tapu kaydı ve ...mevkii 1938 tarih, 91 numara, 6 hektar yüzölçümlü vergi kaydına dayanılarak tarla vasfı ile ... adına; 122 ada 13 parsel sayılı 12.379,52 m2 yüzölçümündeki taşınmaz aynı tapu ve vergi kaydına dayanılarak tarla vasfı ile ölü ... adına; 122 ada 14 parsel sayılı 17.797,272 m2 yüzölçümündeki taşınmaz aynı tapu ve vergi kaydına dayanılarak iki adet ev, besi ahırı, samanlık ve tarla vasfı ile 1/2 şer hisse ile ... ve ... adına; 122 ada 16 parsel sayılı 14.252,53 m2 yüzölçümündeki taşınmaz aynı tapu ve vergi kaydına dayanılarak tarla vasfı ile ... adına; 122 ada 19 parsel sayılı 10.866,61 m2 yüzölçümündeki taşınmaz aynı tapu ve vergi kaydına dayanılarak tarla vasfı ile ... adına tespit edilmiştir.
Davacı temsilcisi, asıl ve birleşen davalarda dava konusu taşınmazların imar-ihya edilmediğini, genelde taşlık, kayalık, çalılık ve boş yerlerden olduğunu, tarım arazisi olmadığını, zilyetlik ile iktisap için gerekli yasal şartların hiçbirinin oluşmadığını, kadastro ekibince yeteri kadar araştırma yapılmadan şahıslar adına tespit yapıldığını belirterek davalılar adına yapılan tespitin iptali ile taşınmazların Hazine adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddi ile dava konusu taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş, kurulan hüküm davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Yörede 1939 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 31.05.1988 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile 07.03.2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesine göre yapılan fennî hataların düzeltilmesi çalışması bulunmaktadır.
Mahkemece eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporları esas alınarak hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; keşfe katılan ziraat mühendisinin 10.03.2014 havale tarihli raporunda dava konusu parsellerle ilgili genel olarak “Dava konusu taşınmazların düz olan kısımları halen ekilen veya ekilmeye müsait olan yerlerden olup taşınmazların eğimlerinin arttığı sırt bölgelerinde de yaklaşık 10-15 yıl öncesinde hayvan gücü ile toprak işlemesinin yapıldığı fakat tarımda alet makine çıkıp hayvanlar yardımı ile toprak işlemesi terk edildiğinden bu yana toprak işlemeli tarımın bu bölümlerde yapılmadığı tespit edilmiştir. Dava konusu taşınmazın eğiminin
yüksek olan bölümlerinde 10-15 yıldır toprak işlemesi yapılmadığı için çevredeki diğer çam ağaçlarından gelen tohumlar nedeni ile sadece bu bölümlerinde kızılçam yoğunluğu gözlemlenmiştir.” denmiş, raporunun devamında da dava konusu her bir parselle ilgili ayrı ayrı tespitlere yer verilmiştir. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporlarında 10-15 yıldır kullanımın bulunmadığı ve kızılçam yoğunluğunun bulunduğu kısımlar ayrıca ve açıkça tespit edilmemiş, dayanak tapu kaydının gayri sabit sınırlı olduğu dikkate alınarak tapu kaydı uygulaması yapılmamış, parsellerde iradi terk durumunun bulunup bulunmadığı tartışılmamıştır.
O halde; mahkemece, dayanak tapu ve vergi kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, dayanak tapu ve vergi kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, komşu parsel ve dayanakları, kadastro çalışmalarının yapıldığı 2007 yılından 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte bu belgeler ile kadastro paftası komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, taşınmazlar üzerindeki bitki örtüsünün ve bitki örtüsünü oluşturan unsurların sayı olarak tarif edildiği, ağaçların cinsi, yaşı, kapalılık oranı, hakim ağaç türü, kullanım durumu ve tasarruf sınırlarının detaylı olarak belirtildiği, dava konusu parsellerde kullanılmayan yerlerin ve yüzölçümlerinin açıkça tespit edildiği bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte krokili rapor düzenlettirilmelidir. Ayrıca, taşınmazların öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, taşınmazın ne kadar zamandır kullanılmadığı, kullanmama durumunun neden kaynaklandığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, bu kullanmama durumunun iradi terk anlamı taşıyıp taşımayacağı tartışılmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmelidir.
Dava konusu taşınmazların tamamında veya bir kısmında zilyetliğin bulunmayıp iradi terk durumunun gerçekleşmiş olması halinde dayanak tapu kaydının gayrisabit sınırlı olduğunun kabulü gerektiğinden dayanak tapu kaydının revizyon gördüğü ve tespiti kesinleşen taşınmazların yüzölçümleri de dikkate alınmalı ve ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25/01/2018 günü oy birliği ile karar verildi.