Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2020/9197
Karar No: 2021/6441
Karar Tarihi: 18.05.2021

Danıştay 6. Daire 2020/9197 Esas 2021/6441 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/9197
Karar No : 2021/6441

DAVACI : …, … Vakfı
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı- ANKARA
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
Çevre ve Orman Bakanlığınca 24.06.2011 günlü işlemle onanan Ordu-Trabzon-Rize-Giresun -Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :Dava konusu işlemde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI : Dava konusu işlemde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı ileri sürülmüştür.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda:
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda:
Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması gerektiği, dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanlarının korunması gerektiği bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu planın Açıklama Raporunun 2.1.2. bölümünde yer alan "merkezine insanı alan bir yaklaşım" ifadesi yerine "merkezine sürdürülebilirliği alan bir yaklaşım" ifadesinin daha uygun olacağı,
Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümlerine turba ve diğer sulak alanların Yönetmelikte belirtildiği şekilde korunmaya alınmalarına ilişkin eksik olan hükümlerin eklenmesi ve Yılantaş Ağaçbaşı turba alanının ve diğer sulak alanların ilgili plan paftaları üzerinde gösterilmesinin gerektiği, bu gösterimin bu alanların korunması için gerekli görsel veriyi oluşturacağı,
Plan Açıklama Raporunun 3.3.1. bölümüne ve Plan Uygulama Hükümleri 3. Bölümüne "varlıkları" kelimesi eklenerek cümlenin "Bölgedeki doğal varlıkları ve kaynakları, ekolojik denge ve doğal eşikler göz önünde bulundurarak korumak, sürdürülebilirliğini sağlamak" şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağı,
Akarsularda taşkın koruma amaçlı düzenlemelerin doğal malzeme kullanılarak yapılması, böylece ekosisteme zarar verilmemesi, beton kanal içine alma yönteminin ise sadece yerleşik alanlarda ve ancak zorunlu durumlarda kullanılmasının uygun olacağı,
Plan hükümlerine çay ve fındık alanlarının orman ve doğal bitki örtüsü aleyhine genişlemesini önlemeye ve heyelan riski taşıyan eğimli arazilerdeki çay ve fındık bahçelerinin ormana terk edilmesine yönelik hükümlerin eklenmesi heyelan riskini azaltmak bakımından uygun olacağı,
HES'ler konusunda, Plan Açıklama Raporu ve Plan Uygulama Hükümlerinde, havza bütünlüğünü kapsayan bilimsel araştırmalara dayalı olarak, su kaynaklarının havza içindeki tüm doğal varlıkların su gereksinmesini dikkate alacak, ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak, yöre halkının sosyal, ekonomik, kültürel durumunu olumsuz etkilemeyecek ve bu konulardaki her türlü koruma tedbirlerinin alındığı HES projelerine izin verilebileceği ilkelerinin yer alması gerektiği,
Fırtına Vadisi doğal özellikleri ve zenginliği ile önemli bir doğal peyzaj alanı olmasının yanı sıra sahip olduğu biyolojik çeşitlilik ile uluslararası açıdan da önemli bir alan olduğu, Fırtına Deresi'nin oluşturduğu alüvyon malzemesi üzerinde alanın mutlak tarım toprağı olduğu da dikkate alındığında burada OSB'nin yer almaması gerektiği, böyle önemli bir doğal alanın önemli bir bileşeni olan Fırtına Deresi'nin kıyısına Organize Sanayi Bölgesi önerilmesinin planlama ilkeleri açısından uygun olmadığı,
Yomra'da sahil kesimine sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan önerilmesinin Bölgeye Özel Ürün Alanı olan tarım topraklarının yok olmasına yol açacağı, bölgeye özgü doğal peyzaj dokusu bozulacağı ve kesintiye uğrayacağı için şehircilik ve planlama ilkelerine uygun olmadığı,
Doğal sit kararı alınmış olan İkizdere Vadisi'nde sit alanları sınırları gösterilmeden maden sanayii önerilmesinin planlama ve şehircilik ilkelerine uygun olmadığı,
Arhavi'nin güneyinde Kireçlik mevkiinde dere kenarında bulunan mevcut sanayi tesisi alanının büyütülmesini ve maden sanayii olarak kullanılmasını öngören plan kararlarının planlama ve şehircilik ilkelerine uygun olmadığı,
Dava konusu planda 370 km² alanın Trabzon Araklı Yeşilyurt-Yılantaş Yaylasının Turizm Merkezi olarak önerilmesinin, Doğal ve yöresel özgünlükleri bir arada eşsiz bir biçimde barındıran bu bölgede turizm bölgesi kararının plana aynen aktarılmış olmasının, buranın doğal yapısının, biyolojik özelliklerinin, yöreye özgü tarımsal üretimin, yerleşme dokusunun ve yaşam tarzının sürdürülmesi konusunda önemli belirsizlikler yarattığı ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesiyle bağdaşmayan hususlar içerdiği, bu durumun, en başta turizm merkezi ilan edilen bu alanda yaşayan ve tarımla uğraşan halk için gelecekle ilgili ciddi kaygılara dönüşebileceği, bu nedenlerle, dava konusu planda bu kadar büyük bir alanın turizm merkezi olarak belirlenmesinin ve planda yer almasının planlama ilkeleri açısından uygun olmadığı,
Plan paftalarında turizm tesis alanı, günübirlik turizm alanı, mesire alanları gibi turizm ve rekreatif amaçlı kullanımların gösterilmediği iddiası ile ilişkili olarak, doğal çevrenin korunması ve alt ölçekli planların yönlendirilmesi açısından turizm amaçlı kullanımların plan paftaları üzerinde yerlerinin gösterilmesinin gerekli olduğu, planda bu eksikliğin giderilmesi gerektiği, yönünde görüş belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda belirtilen hususlar davaya konu çevre düzeni planını şehircilik ilkeleri planlama esasları ve kamu yararı açısından kusurlandırıcı nitelikte bulunmuştur.
Belirtilen hususlar nedeniyle davaya konu planların sözü edilen kısımlarının iptaline, diğer açılardan ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ :
Dava, Çevre ve Orman Bakanlığınca 24.06.2011 günlü işlemle onanan Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının j. bendinde "Havza"; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, k bendinde "Bölge"; coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor, (d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu: Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7 nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor olarak tanımlanmış, çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde, "planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu" vurgulanmıştır.
Yönetmeliğin "Planlama alanının tespiti" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde Planlama alanı; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlenmiş istatistikî bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde belirlenir hükmü yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu planın şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi için Danıştay Altıncı Dairesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle, dava konusu planın Açıklama Raporunun 2.1.2. bölümünde yer alan "merkezine insanı alan bir yaklaşım" ifadesi yerine "merkezine sürdürülebilirliği alan bir yaklaşım" ifadesinin daha uygun olacağı, plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümlerine turba ve diğer sulak alanların Yönetmelikte belirtildiği şekilde korunmaya alınmalarına ilişkin eksik olan hükümlerin eklenmesi ve Yılantaş Ağaçbaşı turba alanının ve diğer sulak alanların ilgili plan paftaları üzerinde gösterilmesinin gerektiği, bu gösterimin bu alanların korunması için gerekli görsel veriyi oluşturacağı, plan Açıklama Raporunun 3.3.1. bölümüne ve Plan Uygulama Hükümleri 3. Bölümüne "varlıkları" kelimesi eklenerek cümlenin "Bölgedeki doğal varlıkları ve kaynakları, ekolojik denge ve doğal eşikler göz önünde bulundurarak korumak, sürdürülebilirliğini sağlamak" şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağı, akarsularda taşkın koruma amaçlı düzenlemelerin doğal malzeme kullanılarak yapılması, böylece ekosisteme zarar verilmemesi, beton kanal içine alma yönteminin ise sadece yerleşik alanlarda ve ancak zorunlu durumlarda kullanılmasının uygun olacağı, plan hükümlerine çay ve fındık alanlarının orman ve doğal bitki örtüsü aleyhine genişlemesini önlemeye ve heyelan riski taşıyan eğimli arazilerdeki çay ve fındık bahçelerinin ormana terk edilmesine yönelik hükümlerin eklenmesi heyelan riskini azaltmak bakımından uygun olacağı, HES'ler konusunda, Plan Açıklama Raporu ve Plan Uygulama Hükümlerinde, havza bütünlüğünü kapsayan bilimsel araştırmalara dayalı olarak, su kaynaklarının havza içindeki tüm doğal varlıkların su gereksinmesini dikkate alacak, ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak, yöre halkının sosyal, ekonomik, kültürel durumunu olumsuz etkilemeyecek ve bu konulardaki her türlü koruma tedbirlerinin alındığı HES projelerine izin verilebileceği ilkelerinin yer alması gerektiği, Plan Uygulama Hükümlerinde katı atık depolama ve bertaraf tesislerinin yer seçiminde Katı atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümlerine uyulacağının belirtilmesi gerektiği, Fırtına Vadisi doğal özellikleri ve zenginliği ile önemli bir doğal peyzaj alanı olmasının yanı sıra sahip olduğu biyolojik çeşitlilik ile uluslararası açıdan da önemli bir alan olduğu, Fırtına Deresi'nin oluşturduğu alüvyon malzemesi üzerinde alanın mutlak tarım toprağı olduğu da dikkate alındığında burada OSB'nin yer almaması gerektiği, böyle önemli bir doğal alanın önemli bir bileşeni olan Fırtına Deresi'nin kıyısına Organize Sanayi Bölgesi önerilmesinin planlama ilkeleri açısından uygun olmadığı, Yomra'da sahil kesimine sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan önerilmesinin Bölgeye Özel Ürün Alanı olan tarım topraklarının yok olmasına yol açacağı, bölgeye özgü doğal peyzaj dokusu bozulacağı ve kesintiye uğrayacağı için şehircilik ve planlama ilkelerine uygun olmadığı, Doğal sit kararı alınmış olan İkizdere Vadisi'nde sit alanları sınırları gösterilmeden maden sanayii önerilmesinin planlama ve şehircilik ilkelerine uygun olmadığı, Arhavi'nin güneyinde Kireçlik mevkiinde dere kenarında bulunan mevcut sanayi tesisi alanının büyütülmesini ve maden sanayii olarak kullanılmasını öngören plan kararlarının planlama ve şehircilik ilkelerine uygun olmadığı, dava konusu planda 370 km² alanın Trabzon Araklı Yeşilyurt-Yılantaş Yaylasının Turizm Merkezi olarak önerilmesinin, Doğal ve yöresel özgünlükleri bir arada eşsiz bir biçimde barındıran bu bölgede turizm bölgesi kararının plana aynen aktarılmış olmasının, buranın doğal yapısının, biyolojik özelliklerinin, yöreye özgü tarımsal üretimin, yerleşme dokusunun ve yaşam tarzının sürdürülmesi konusunda önemli belirsizlikler yarattığı ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesiyle bağdaşmayan hususlar içerdiği, bu durumun, en başta turizm merkezi ilan edilen bu alanda yaşayan ve tarımla uğraşan halk için gelecekle ilgili ciddi kaygılara dönüşebileceği, bu nedenlerle, dava konusu planda bu kadar büyük bir alanın turizm merkezi olarak belirlenmesinin ve planda yer almasının planlama ilkeleri açısından uygun olmadığı, Plan Uygulama Hükümleri Bölgesel Hedefler kapsamında yaylalar arası entegrasyondan, Plan Açıklama Raporunun 4.1.1.4.1. bölümünde ise yaylaları birbirine bağlayan yayla yollarından söz edildiği, yaylaları birbirine bağlayan bir yol yapılıp yapılmayacağı, çok önemli çevresel etkileri olabilecek bir karar olduğu için, dava konusu plan ölçeğinde değerlendirilmesi, bu kararlar alt ölçekli planlara bırakılmaması gerektiği, yaylaların entegrasyonu nedeniyle yol yapımı gündeme gelirse, bölgenin topografık yapısının oluşturduğu denize dik ve derin vadilerin denize paralel yollarla birbirine bağlanması gerekeceğinden, büyük bir çevre tahribatına yol açılabileceği, yaylaların çok önemli çevresel tahribata neden olabilecek vadileri aşan yollarla birbirine bağlanması yerine, bugünkü gibi her yaylaya mevcut güzergahlardan (gerekli görüldüğü durumlarda yolun zemin kalitesi iyileştirilerek) erişilmesi doğru bir yaklaşım olacağı, bu nedenlerle planda gösterilmeden plan notlarında yer alan yaylalar arası entegrasyon önerisinin, yol inşaatlarıyla çok özgün doğal özellikleri olan vadilerin ve doğal çevrenin tahribatına neden olabileceğinden şehircilik ve planlama ilkeleri açısından uygun olmadığı, plan paftalarında turizm tesis alanı, günübirlik turizm alanı, mesire alanları gibi turizm ve rekreatif amaçlı kullanımların gösterilmediği iddiası ile ilişkili olarak, doğal çevrenin korunması ve alt ölçekli planların yönlendirilmesi açısından turizm amaçlı kullanımların plan paftaları üzerinde yerlerinin gösterilmesinin gerekli olduğu, planda bu eksikliğin giderilmesi gerektiği, Plan Hükümlerinin 5.18 nolu maddesinin çok genel bir madde olduğu, bu nedenle çevre düzeni planında değişiklik gerektirecek yatırım kararlarının gerektirmeyeceklerden ayrılarak maddenin yeniden düzenlenmesinin gerekli olduğu, yürürlükteki planın bazı kararlarını geçersiz hale getiren yasal değişikliklerin plana işlenmeden planın değişmiş sayılmasını öngören Plan Uygulama Hükümleri'nin 5.27. maddesinin planlama ilkelerine uygun olmadığı, plan paftalarında sahil boyunca karayolunun güneyinden geçmesi öngörülen demiryolu ile vadiler boyunca yer alması öngörülen demiryollarının konumlanacağı kesin güzergahların belirsiz olduğu ve yaratabileceği çevresel etkiler dikkate alınmadığı, Plan Uygulama Hükümleri'nin 5.21. maddesinin " Güzergahlar şematik olup, ilgili kurum ve kuruluşça yapılacak teknik etüt çalışmaları ve ÇED raporundan sonra kesinlik kazanacaktır. Bu planın onayından sonra gündeme gelebilecek demiryolu, karayolu, havayolu, liman v.b yatırımları. Çevre Düzeni Planı'nda değişik yapılmadan uygulamaya konulamaz" şeklinde değiştirilmesinin, ayrıca doğal çevre tahribatını önlemeye yönelik hükümlerin eklenmesinin planlama esaslarına daha uygun olacağı yönünde görüş belirtilmiştir.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin bölgesi bütünlüğünde yapılmış üst ölçekli fiziki bir plan olan dava konusu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında, bu bölgede meydana gelebilecek taşkın riskini önlemek amacıyla dere ve akarsu yataklarının ıslah edilmesine yönelik makro politikaların somut bir biçimde oluşturulması ve buna yönelik temel ilkelerin plan hükümlerinde açık bir biçimde yer alması gerektiği halde, dere ıslah çalışmalarının niteliklerini, uygulama yapma biçimlerini, bu faaliyetlerin nehir içindeki ve vadideki ekosisteme zarar vermemesine ve doğal çevre üzerinde zarara yol açmamasına yönelik düzenleme ve gerekirse sınırlandırmaları öngören plan hükümlerinin oluşturulmadığı, hidroelektrik santraller yoluyla elektrik üretilmesi kararının, çevresel etkilerin havza bütünlüğü dikkate alınarak ayrıntılı bir araştırma ve değerlendirilmeye dayalı olması ve HES'lerde kullanılacak su debisi hesaplamaları yapılırken bölgenin ekosistem dengesinin olumsuz yönde etkilenmemesi için bu yönde gerekli koruma tedbirlerinin alınması gerekmekte olup, dava konusu planda bu hususlara yönelik olarak alt ölçekli planları yönlendirecek nitelikte temel ilke ve politikaları içeren hükümlerin yer almamasında hukuka uyarlık bulunmadığı, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere Doğu Karadeniz bölgesine özel ürün alanı olan tarım topraklarının yok olmasına, bölgeye özgü doğal peyzaj dokusunun bozulmasına ve kesintiye uğramasına, çok özgün ekolojik değerlere sahip, tarım alanı niteliğinde olan söz konusu alanların yapılaşmaya açılmasına yol açacak nitelikte, Yomra'da sahil kesimine sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan önerilmesi yolundaki planlama kararında, mevzuata, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uyarlık bulunmadığı, doğal sit kararı alınmış olan İkizdere Vadisi'nde sit alanları sınırları gösterilmeksizin ve buna yönelik plan hükümleri oluşturulmaksızın maden sanayii önerilmesinde kamu yararına, planlama ve şehircilik ilkelerine uyarlık bulunmadığı, diğer taraftan uyuşmazlık konusu plan uygulama hükümlerinin bölgesel hedefler kapsamında ve Plan Açıklama Raporu'nun 4.1.1.4.1. maddesinde öngörülen entegrasyon ifadesinin belirsizlik taşıyan bir kavram olduğu ve dava konusu plan hükümlerinde de söz konusu entegrasyonun niteliğini, amacını, temel ilke ve hedeflerini ortaya koyan düzenlemelere de yer verilmediğinden yayla turizmi kapsamında yaylalar arası entegrasyona yönelik dava konusu plan kararlarında hukuka uyarlık bulunmadığı, Fırtına Vadisinin doğal özellikleri ve zenginliği ile önemli bir doğal peyzaj alanı olmasının yanısıra sahip olduğu biyolojik çeşitlilik ile uluslararası açıdan da önemli bir alan olması ve Fırtına Deresinin oluşturduğu alüvyon malzemesi üzerinde yer alan alanın mutlak tarım toprağı olduğu gözönüne alındığında, niteliği gereği alt ölçekteki planlara yol gösteren ve arazi kullanım kararlarının birbiriyle ilişkili olarak belirlendiği en üst plan olması gereken çevre düzeni planında sadece burada yer seçimi kesinleşmiş bir organize sanayi bölgesi kararının yer aldığından bahisle kullanım kararı getirilmesinin planın niteliği şehircilik ilkeleri ve planlama esasları organize sanayi bölgesi ile bağdaşmadığı organize sanayi bölgesi yer seçiminin uygun olmadığı, planın …nolu paftasında Arhavi'nin güneyinde Kireçlik'te özel ürün alanı yanında maden sanayi ve … nolu paftasında İkizdere'nin güneydoğusunda maden sanayi önerilmesinin plan açıklama raporu ile getirilen planlama öngörüleri ile çeliştiği, sanayi kullanımındaki belirsizlik ve plan kararları ile çevreye getirilen kullanım kararları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı, Trabzon Araklı Yeşilyurt-Yılantaş Yaylasının Turizm Merkezi olarak önerilmesine yönelik dava konusu plan kararında şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı, Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte ve davaya konu planın lejantlarında yer almasına karşın, turizm tesis alanı ve günübirlik turizm alanlarının plana işlenmemesinin planlama esaslarına aykırı olduğu, Plan Hükümlerinin 5.18 nolu maddesinde, plan hükümlerinin hangi yatırım kararlarının çevre düzeni planında değişiklik gerektireceği hangilerinin getirmeyeceği konusunda net bir çerçeve çizilecek şekilde yeniden oluşturulması gerektiği, Plan Uygulama Hükümleri'nin 5.27. Maddesinde Çevre Düzeni planının onanmasından sonra yürürlüğe girecek hukuki metinler veya mevzuatta olabilecek değişiklikler ile idari sınır değişikliklerinin, plan değişikliğini gerektirmesi halinde, bu hususun plana işlenmesi ve plan hükmü haline gelmesi gerektiği, bu hususların plan kararı haline gelmeden planın değişmiş sayılmasını öngören hükmün şehircilik ilkelerine planlama esaslarına uygun olmadığı, dava konusu planın diğer hükümleri yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, dava konusu Plan Uygulama Hükümlerinin 4.2.40 maddesi itirazlar sonrasında düzeltildiği anlaşıldığından, davanın bu hususa ilişkin kısmının konusu kalmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, Plan Uygulama Hükümlerinin 4.2.40 maddesi açısından konusu kalmaması nedeniyle davanın bu kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davaya konu Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının dere yatakları ıslah çalışmaları, HES'ler, … nolu paftasında Yomra'da sahil kesiminin sanayi alanı ve kentsel yerleşik alanlar olarak gösterilmesi, … nolu paftasında İkizdere'nin güneydoğusunda önerilen maden sanayi, yayla turizmi kapsamında yaylalar arası entegrasyona ilişkin Sulak Alanlar-Turbalara ilişkin kısmının, … sayılı paftada Arhavinin Güneyinde maden sanayi önerilmesi, plan paftalarında turizm tesis alanı, günübirlik turizm alanı gibi rekreaktif amaçlı kullanımların gösterilmemesi, Trabzon Araklı Yeşilyurt-Yılantaş Yaylasının Turizm Merkezi olarak önerilmesi, 5.18. sayılı plan uygulama hükmü ile 5.27 sayılı plan uyulama hükmü, … sayılı paftada Ardeşende organize sanayi önerilmesi, İkizdere Vadisinde sanayi alanı gösterilmesine ilişkin kısımlarının iptaline, davanın davaya konu Çevre Düzeni Planının diğer kısımlarına ilişkin kısmının reddine karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, Danıştay Altıncı Dairesinin 29.05.2017 tarih ve E:2011/9150 K:2017/4139 sayılı kararının, dava konusu çevre düzeni planının "5. Dere Yatakları Islah Çalışmaları Konusu", "9. HES'ler konusu", "11.2. Yomra'da sahil kesiminde sanayi alanı ve kentsel yerleşik alanlar olarak gösterilen bölümler" ile "11.3. İkizdere'nin güneydoğusunda önerilen maden sanayi"ne ilişkin hüküm fıkrasının bozulması, diğer kısımlarının onanması yolundaki 21/02/2019 tarih ve E:2018/1676, K:2019/700 sayılı kararının bozmaya ilişkin kısmı uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava, Çevre ve Orman Bakanlığınca 24.06.2011 günlü işlemle onanan Ordu-Trabzon-Rize-Giresun -Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte "Havza"; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, "Bölge"; coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesi (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor, (d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu: Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7 nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor olarak tanımlanmış, çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesi (e) bendinde, "planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu" vurgulanmıştır.
Yönetmeliğin "Planlama alanının tespiti" başlıklı 6. maddesinin 1/a bendinde Planlama alanı; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlenmiş istatistikî bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde belirlenir hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
24.06.2011 tarihli işlemle onaylanan Ordu-Trabzon-Rize-Giresun -Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına karşı açılan bu davada, dava konusu planın; ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Naip Üye … tarafından resen seçilen …, … ve …'nin katılımıyla mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine itirazlar sunulmuştur.
Bu bağlamda Uyuşmazlığın, dosyadaki bilgi ve belgeler davacının dava dilekçelerindeki iddiaları, davalı idarenin savunması, bilirkişi raporu ve bilirkişi raporuna yapılan itirazlar sonucunda, madde madde başlıklar altında incelenmesine geçilmiştir.
1- Dere Yatakları Islah Çalışmaları Konusu
Davacı tarafından bu hususa ilişkin olarak "Plan Açıklama Raporu 4.2.2. bölümde ve Plan Uygulama Hükümleri 6.20.6. maddesinde yer alan "Ayrıca taşkın önlemek amacıyla dere ve akarsu yatakları ıslah çalışmalarının ivedilikle tamamlanması gerekmektedir." ifadesinin değişmesi gerektiği, şu ana kadar uygulanan taşkın önleme çalışmalarının genelde akarsuların kanal içine alınması, şedde ve baraj yapılmasını kapsadığı düşünülürse, bu gibi faaliyetlerin nehir içindeki ve vadideki ekosistemlere zarar vererek, doğal çevre üzerinde tehdit oluşturacak sonuçlar doğuracağının açık olduğu; bu tip yapıların yerleşim alanları dışında yapılmasının bölgedeki dengelerin bozulmasına, değişmesine, dolayısıyla doğal çevre üzerinde geri dönüşü imkansız zararlara yol açacağı; dolayısıyla söz konusu ifadenin "ayrıca taşkın önlemek amacıyla yerleşim alanları içindeki dere ve akarsu yatakları ıslah çalışmalarının ivedilikle tamamlanması gerekmektedir." şeklinde değiştirilmesi gerektiği," şeklinde itirazda bulunulmaktadır.
Davalı İdarece "Plan Açıklama Raporunun 4.2.2. bölümünde ve Plan Hükümlerinin 6.20.6. nolu başlığında yer alan dere ve akarsu yatakları ıslah çalışmalarının yerleşim alanları içinde yapılması gerektiği iddiasına yönelik olarak, talep edilen düzenlemenin yürürlükteki mevzuata uygun olmadığı, ilgili mevzuat gereği taşkın önleme çalışmalarının yerleşim alanı dışında da gerekli görülebildiği ve yapılabildiği" savunulmuştur.
Bilirkişi kurulunca yapılan değerlendirme:
"Bu konu ile ilgili 27499 sayılı ve 20 şubat 2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Başbakanlık genelgesinin birinci maddesinde:
"Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün (DSİ) görev, yetki ve sorumluluk alanı dahilindeki bütün akarsu ve dereler, havzaları bazında taşkın riski ve muhtemel taşkın zararları yönüyle değerlendirilerek, acil, kısa, orta ve uzun vadede ıslah edilmesi gerekli olanlar tespit edilecektir. Bu çerçevede hazırlanacak akarsu ve dere yatakları ıslah programı Çevre ve Orman Bakanlığının onayına sunulacaktır."ifadesi bulunmaktadır.
DSİ tarafından taşkın mevzuatı bu genelge esasına göre hazırlanmıştır. Mevzuatta ve dolayısı ile ilgili Genelgede kesin bir ifade bulunmamakla birlikte taşkın riski bulunan bölgenin yerleşim yeri dışında olması halinde de İslah çalışması yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak İslah çalışmasının ne şekilde yapılacağı belirtilmemektedir.
Doğal yatağı içinde akan dere ve akarsuların bölge yeraltı suyu ile direk ilişkisi ve bağlantısı vardır. Yapılacak İslah projelerinin bu ilişkiye zarar vermeyecek şekilde tasarlanması gereklidir. Ayrıca her dere ve akarsuyun doğal akış ile meydana getirdiği "taşkın alanı" bulunmaktadır. Bir başka deyişle dere ve akarsuların taşkın zamanı kullandıkları alan bellidir ve dere akarsu taşkın zamanı bu alanı kullanacaktır. Dolayısı ile dere yatağının doğal akış çevresinden uzaklaştırılması ve ilişkisinin kesilmesi tüm sistem için olumsuz gelişmeler yaratabilecektir. Bu çerçeveden bakıldığında yerleşim alanları dışında yapılacak İslah çalışmalarının "akarsuların kanal içine alınması, şedde ve baraj yapılması gibi faaliyetlerin nehir içindeki ve vadideki ekosistemlere zarar vererek, doğal çevre üzerinde tehdit oluşturacak sonuçlar doğuracağı" görüşüne katılmak gerekir. Bu nedenle, akarsularda taşkın koruma amaçlı düzenlemelerin doğal malzeme kullanılarak yapılması, böylece ekosisteme zarar verilmemesi, beton kanal içine alma yönteminin ise sadece yerleşik alanlarda ve ancak zorunlu durumlarda kullanılmasının uygun olacağı görüşündeyiz." şeklindedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede,
Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin bölgesi bütünlüğünde yapılmış üst ölçekli fiziki bir plan olan dava konusu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında , bu bölgede meydana gelebilecek taşkın riskini önlemek amacıyla dere ve akarsu yataklarının ıslah edilmesine yönelik makro politikaların somut bir biçimde oluşturulması ve buna yönelik temel ilkelerin plan hükümlerinde açık bir biçimde yer alması gerektiği halde, dere ıslah çalışmalarının niteliklerini, uygulama yapma biçimlerini, bu faaliyetlerin nehir içindeki ve vadideki ekosisteme zarar vermemesine ve doğal çevre üzerinde zarara yol açmamasına yönelik düzenleme ve gerekirse sınırlandırmaları öngören plan hükümlerinin oluşturulmadığı görülmektedir.
Bu durumda, doğal ve coğrafi yapısı itibarıyla, dava konusu Ordu--Giresun-Trabzon-Rize Gümüşhane-Artvin planlama bölgesinin, taşkın riski yönünden özellikli bir alan olduğu göz önünde bulundurulduğunda, planda alt ölçekli planları yönlendirecek nitelikte, taşkın riskini önlemek amacıyla dere ve akarsu ıslah çalışmalarına yönelik temel ilke ve politikaları içeren plan hükümlerinin yer almamasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
2-Ordu-Giresun-Trabzon-Rize-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının "9. HES'ler konusu"na ilişkin kısmı yönünden;
Bu konu ile ilgili olarak davacı dilekçesinde "Plan Uygulama Hükümlerinin 3. Bölümünde bölgenin enerji ihtiyacının öncelikle alternatif enerji kaynaklarından karşılanacağının belirtildiği; Karadeniz Bölgesinde alternatif enerji kaynağı olarak su varlıklarının kastedildiğinin açık olduğu; bölgede faaliyete geçen HES lerin bölgenin ihtiyacından çok fazlasını ürettiği ve yüzlercesinin de yapımının planlandığı; ayrıca plan paftalarında HES lere yer verilmediği, yer seçimi ve sınırlandırmaların belirtilmediği; örneğin Atasu Baraj Havzasında yapılması planlanan 6 adet HES projesinin planda konu edilmediği; bölgede 500 'den fazla HES Projesi olduğu, bu projelerin suları kaynağından denize kadar tünellere alarak, yatağı ile çevresindeki ekosistemle ilişkisini kestiği; dava konusu planda bu konuda açık ve net hükümlere ve plan kararlarına yer verilmediğinden, bu maddenin yargı veya değişik nedenlerle durdurulan HES projelerinin önünün açılmasına neden olacağı; söz konusu maddenin bu tür olumsuzluklara yol açmaması için, bütün canlıların su hakkının kabul edildiği, ekosistemlerin devamlılığının sağlandığı, yöre halkının sosyal, ekonomik, kültürel durumunun dikkate alındığı, son derece sınırlı projelere izin verilebilmesine yönelik plan hükmünün eklenmesi gerektiği," belirtilmektedir.
Davalı tarafca cevap dilekçesinde bu hususa ilişkin olarak "Plan Uygulama Hükümlerinin 3. Bölümünde enerji ihtiyaçlarının öncelikle alternatif enerji kaynaklarından karşılanması ilkesine yer verildiği, ancak planın HES projelerinin önünün açılmasına neden olacağı, sınırlı projelere izin verilmesine yönelik plan hükmünün eklenmesi gerektiği iddiasına yönelik olarak, HES yatırımlarının ÇED sürecinden geçerek mevcut yasal prosedür doğrultusunda kurum ve kuruluşların görüşleri de alındıktan sonra alt ölçekli planların onaylanması kaydıyla planın veri tabanına işlendiği (muhtemel iptal kararları da göz önünde bulundurularak HES'lerin plana değil, veri tabanına işlendiği); dolayısıyla mahkeme kararlarına aykırı bir durum olmamakla birlikte, DOKAP 'la eşgüdüm içinde ekolojik değerleri ön planda tutan bir planlama yaklaşımının benimsendiği" şeklinde cevap verilmiştir.
Bilirkişi Raporunda, " davacı tarafın dilekçesinde belirtmiş olduğu "bölgede faaliyete geçen HES'lerin bölgenin ihtiyacından çok fazlasını ürettiği" ve "yer seçimi ve sınırlandırmaların belirtilmediği" konuları ve bunlara karşı davalı tarafın cevabında "HES yatırımlarının ÇED sürecinden geçerek mevcut yasal prosedür doğrultusunda kurum ve kuruluşların görüşleri" nin alındığı şeklinde ifadelerin bulunduğu, HES'lerin alternatif enerji kaynağı olarak değerlendirilebileceği, ancak bu yolla elektrik üretilmesi kararının, çevresel etkilerin havza bütünlüğü dikkate alınarak ayrıntılı araştırma ve değerlendirilmesine dayalı olması gerektiği, diğer taraftan bu tür araştırmalar yapılırken bölgenin enerji potansiyelinin sürdürülebilir bir planlama ile değerlendirilmesinin geleceğe yönelik yatırım planlamaları için son derece önemli olduğunun bir gerçek olduğu, bu çerçevede HES planlamaları için son derece önemli konulardan birisi de akarsuların su toplama havzalarının koruma altına alınması olduğu, ayrıca HES'lerde kullanılacak su debisi hesaplamaları yapılırken bölgenin ekosistem dengesinin olumsuz yönde etkilenmemesi ve bu yönde gerekli koruma tedbirlerinin alınmasının gerektiği, bahsedilen bu konular hakkında dava konusu planda ve plan hükümlerinde bilgi bulunmadığı,
Yapılan değerlendirmeler sonucunda Plan Açıklama Raporu ve Plan Uygulama Hükümlerinde, havza bütünlüğünü kapsayan bilimsel araştırmalara dayalı olarak, su kaynaklarının havza içindeki tüm doğal varlıkların su gereksinmesini dikkate alacak ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlayacak ve yöre halkının sosyal, ekonomik, kültürel durumunu olumsuz etkilemeyecek ve bu konulardaki her türlü koruma tedbirlerinin alındığı HES projelerine izin verilebileceği ilkelerinin ver alması gerektiği" görüşüne yer verilmiştir.
-Dairemizce yapılan değerlendirmede, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, "HES'lerin alternatif enerji kaynağı olarak değerlendirilebileceği, ancak bu yolla elektrik üretilmesi kararının, çevresel etkilerin havza bütünlüğü dikkate alınarak ayrıntılı araştırma ve değerlendirilmesine dayalı olması gerektiği, diğer taraftan bu tür araştırmalar yapılırken bölgenin enerji potansiyelinin sürdürülebilir bir planlama ile değerlendirilmesinin geleceğe yönelik yatırım planlamaları için son derece önemli olduğu, bu çerçevede HES planlamaları için son derece önemli konulardan birisi de akarsuların su toplama havzalarının koruma altına alınması olduğu, ayrıca HES'lerde kullanılacak su debisi hesaplamaları yapılırken bölgenin ekosistem dengesinin olumsuz yönde etkilenmemesi ve bu yönde gerekli koruma tedbirlerinin alınmasının gerektiği, bahsedilen bu konular hakkında dava konusu planda ve plan hükümlerinde bilgi bulunmadığı" belirtilmiştir.
Söz konusu raporda yer verilen tespitler, Kurulumuzca hükme esas alınabilecek nitelikte görülmüştür.
Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere hidroelektrik santraller yoluyla elektrik üretilmesi kararının, çevresel etkilerin havza bütünlüğü dikkate alınarak ayrıntılı bir araştırma ve değerlendirilmeye dayalı olması ve HES'lerde kullanılacak su debisi hesaplamaları yapılırken bölgenin ekosistem dengesinin olumsuz yönde etkilenmemesi için bu yönde gerekli koruma tedbirlerinin alınması gerekmektedir.
Bu durumda, dava konusu planda bu hususlara yönelik olarak alt ölçekli planları yönlendirecek nitelikte temel ilke ve politikaları içeren hükümlerin yer almamasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
3- Dava konusu planın … nolu paftasında Yomra'da sahil kesiminde sanayi alanı ve kentsel yerleşik alanlar olarak gösterilen bölümleri konusu;
Davacı tarafca, hususun bölgedeki verimli tarım topraklarının geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görmesine neden olacağı; sanayi taleplerinin organize sanayi bölgelerine yönlendirilmesi yerine, tarım alanlarında sanayi alanı önerilmesinin tarım alanlarının yok edilmesi ile çevre kirliliğini de beraberinde getireceği; sahil kesimi birinci sınıf taban arazilerinin hiç bir inceleme ve sınırlamaya tabi tutulmadan tamamen kentsel yerleşik alan olarak belirlendiği; Doğu Karadeniz'de en az bulunan tarım toprağı sınıfı olan taban arazi topraklarının korunarak vadi içlerini mümkün olduğunca yeşil alanlar ve kentsel hava koridoru olarak ayıran planlama yaklaşımlarının göz ardı edildiği; G43 nolu paftada Yomra'da sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan olarak gösterilen bölümlerin, sürüdülebilir yaşam öncelikli planlama ilkeleri doğrultusunda revize edilmek üzere iptal edilmesi gerektiği; bu önerinin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin 7. ve 8. maddelerine aykırı olduğu belirtilmektedir.
Davalı idarenin savunmasında ise, planda gösterilen sanayi alanlarının ilgili kurum görüşleri doğrultusunda ve onaylanmış planlar göz önünde bulundurularak planda gösterildiğini; ancak sanayi alanlarının yerinde bir sıkıntı var ise çevre düzeni planının yeni yer seçimi yapmaya engel olmadığını; çünkü söz konusu yer "Trabzon-Rize Kıyı Kesimi Planlama Alt Bölgesi" içinde yer aldığından Plan Hükümlerinin 6.1.1. maddesi gereğince "Planlama alt bölgelerine ilişkin hazırlanacak planlar, ... alt bölgeye ilişkin belirlenmiş özel hükümler ile bu planın diğer kararları ve hükümleri doğrultusunda bütüncül 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı veya 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı şeklinde hazırlanacaktır" dendiğini; OSB'lerin Bakanlıkça oluşturulan komisyonlar marifetiyle belirlendiğini; dolayısıyla planda yer seçimi kesinleşmiş OSB'ler haricinde OSB önerilmediği; ancak planın sanayi alanlarının OSB alanına dönüştürülmesine destek olduğu (Plan Hükümleri 6.6.1.4.) savunulmaktadır.
Bilirkişi Kurulu Değerlendirmesi:
Dava konusu planın … nolu paftasında yer alan bu önerilerin planlama ilkeleri açısından uygun görülmesi olanaklı değildir. Bu durum sadece Yomra'nın hemen batısı için değil, Arsin'e uzanan koridor boyunca geçerlidir. Çavuşlu-Arsin arasında da kentsel yerleşik alan önerisinin Çavuşlu güneyini içerecek şekilde yapıldığı görülmektedir. Söz konusu bölgede var olan durumdaki seyrek yerleşim dokusu, alanın tarımsal özelliğini ortadan kaldıracak şekilde yoğun kentsel kullanıma dönüştürülmemeli ve tarım alanlarına doğru genişletilmemelidir. Doğu Karadeniz Bölgesinde dava konusu alanlar tarım olmalarının yanında daha önceki bölümlerde de söz edilen çok özgün ekolojik değerlere sahip alanlardır. Bu alanların yapılaşma koridoru şeklinde planlanmasıyla, kara ve deniz arasındaki doğal sistem ilişkilerinin kesintiye uğratılacak olması da Kurulumuz tarafından bir olumsuzluk olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle söz konusu alanların mevcut niteliklerinin korunması gerekmektedir.
Bilirkişi Kurulumuz Yomra'da sahil kesimine sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan önerilmesinin Bölgeye Özel Ürün Alanı olan tarım topraklarının yok olmasına yol açacağı, bölgeye özgü doğal peyzaj dokusu bozulacağı ve kesintiye uğrayacağı için şehircilik ve planlama ilkelerine uygun değildir " yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede, Bilirkişi raporunda, dava konusu planın … nolu paftasında yer alan bu önerilerin planlama ilkeleri açısından uygun görülmesinin olanaklı olmadığı, bu durumun sadece Yomra'nın hemen batısı için değil, Arsin'e uzanan koridor boyunca geçerli olduğu, Çavuşlu-Arsin arasında da kentsel yerleşik alan önerisinin Çavuşlu güneyini içerecek şekilde yapıldığı, söz konusu bölgede var olan durumdaki seyrek yerleşim dokusunun, alanın tarımsal özelliğini ortadan kaldıracak şekilde yoğun kentsel kullanıma dönüştürülmemesi ve tarım alanlarına doğru genişletilmemesi gerektiği, Doğu Karadeniz Bölgesinde dava konusu alanların tarım alanı olmalarının yanında daha önceki bölümlerde de söz edilen çok özgün ekolojik değerlere sahip alanlar olduğu, bu alanların yapılaşma koridoru şeklinde planlanmasıyla, kara ve deniz arasındaki doğal sistem ilişkilerinin kesintiye uğratılacak olması, Yomra'da sahil kesimine sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan önerilmesinin bölgeye özel ürün alanı olan tarım topraklarının yok olmasına yol açacağı, bölgeye özgü doğal peyzaj dokusu bozulacağı ve kesintiye uğrayacağı için şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı olduğu belirtilmiştir.
Söz konusu raporda yer verilen tespitler, Kurulumuzca hükme esas alınabilecek nitelikte görülmüştür.
Dava konusu planın onaylandığı tarihte yürürlükte bulunan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik'in 6. maddesinde çevre düzeni planı sınırları içerisinde kalan alanlarda, tarım alanlarının, sit alanlarının, orman alanlarının, özel çevre koruma alanlarının, ekolojik açıdan korunması gerekli alanların, sulak alanların, uluslararası sözleşmelere konu alanların, kıyı alanlarının ve benzeri alanların, ilgili mevzuatında öngörülen kurallar çerçevesinde kullanımı ve korunmasının esas olduğu kurala bağlanmış olup, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere Doğu Karadeniz bölgesine özel ürün alanı olan tarım topraklarının yok olmasına, bölgeye özgü doğal peyzaj dokusunun bozulmasına ve kesintiye uğramasına, çok özgün ekolojik değerlere sahip, tarım alanı niteliğinde olan söz konusu alanların yapılaşmaya açılmasına yol açacak nitelikte, Yomra'da sahil kesimine sanayi alanı ve kentsel yerleşik alan önerilmesi yolundaki planlama kararında, mevzuata, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
4- Davacı taraf, planın … sayılı paftasında İkizdere'nin güneydoğusunda öngörülen maden sanayi konusu:
Davacı taraf, maden sanayi önerilen bölgenin doğal değerinin ve Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulunun bölgeyi sit ilan etmesinin bu plan kararı ile bağdaşmadığını; öte yandan bu önerinin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin 7. ve 8. maddelerine aykırı olduğunu iddia etmektedir.
Davacı idare cevaben, sanayi alanları gösterilirken ilgili kurumların görüşleri ve onaylanmış planların göz önünde bulundurulduğunu, planda sanayi simgelerinin bulunduğunu, bu doğrultuda sanayi alanının yerinin kesin olarak belirlenmediğini, ama bu alanın bu tip sanayi için uygun olduğunun vurgulanmak istendiğini, yer seçimi için alt ölçekte detaylı analiz yapmak gerektiğini ifade etmektedir.
Bilirkişi Kurulu Değerlendirmesi:
Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu 22.10.2010 tarihinde İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan etmiştir.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 19.Haziran.2007 tarihli Doğal (Tabii) Sitler, Koruma Ve Kullanma Koşulları ile İlgili İlke Kararında (… sayılı ilke kararı ile değiştirilen … nolu ilke kararı) doğal sit alanlarına ilişkin kararlar getirilmiştir.
Dava konusu planın lejantında Korunacak alanlar başlığı altında "Doğal Sit Alanı" isminde bir lejant maddesi bulunmasına karşın, İkizdere Vadisi … nolu plan paftasında bu lejant işareti ile gösterilmemektedir. Vadinin bu statüsünün ilgili plan paftasında gösterilmemesi, Kurulumuz tarafından önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Doğal sit alanı lejant gösteriminin, ilgili paftada söz konusu doğal sit alanı üzerine konulması gerekmektedir.
Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarının Vadi'ye ilişkin doğal sit kararında I, II. ve III. Derece doğal sit statüsünden söz edilmektedir. Ancak tarafımıza iletilen dosyada İkizdere Vadisi'ndeki koruma statülerinin tam olarak yerlerini gösteren bir şema/plan bulunmamaktadır. Dava konusu maden sanayii önerilen alan, I. ve II. Derece sit alanı sınırları içinde kalıyorsa, yukarıdaki 728 nolu ilke kararına göre burada kesinlikle maden sanayii yer alamayacağı açıktır. Aynı ilke kararında III. Derece sit alanlarında "Doğal peyzaj ve siluet dikkate alınarak koruma kurulunca belirlenecek koşullar doğrultusunda kum, çakıl, taş, maden ve benzeri malzeme alınabileceğine, bu amaçla ocak açılabileceğine, toprak, cüruf, çöp, sanayi artığı ve benzeri dökülmemesine, " karar verildiğinden söz edilmektedir. Bu ifadeler maden sanayiine izin verildiği anlamına gelmemektedir; alanın doğal sit özelliğine zarar vermeden, doğal peyzaj ve silueti koruyarak belli ölçülerde maden alınması gibi faaliyetlere izin verilebilecektir. Ancak yukarıdaki ilke kararına göre öncelikle koruma kurulunun faaliyetin ne şekilde yapılabileceğine ilişkin koşulları belirlemesi gerekmektedir. Fakat, daha önce de söylendiği gibi, dava konusu alan I. ve II. Derece doğal sit alanı içinde kalıyorsa söz konusu faaliyet kesinlikle yapılamaz.
Bu noktada planlama ilkeleri açısından şu konuyu değerlendirmek de önemli görülmektedir: Planın Açıklama Raporu'nda İkizdere Vadisindeki doğal sit statülerine yönelik bir bilgiye ve değerlendirmeye; ayrıca … nolu paftadaki dava konusu alanın maden sanayii açısından uygun olup olmadığı konusunda yapılmış bir araştırmaya rastlanmamıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi, söz konusu alan 1. veya 2. Derece doğal sit ise bu alanda maden sanayii kesinlikle yer alamayacaktır; 3. Derece doğal sit ise doğal peyzaj ve siluetin dikkate alınması ve öncelikle koruma kurullarınca madecilik faaliyetinin ne şekilde yapılabileceğine dair koşulların belirlenmesi gerekecektir. Plan Açıklama Raporu bu değerlendirmelerden yoksundur. Kurulumuz, planlama ilkeleri açısından, plana altlık oluşturması gereken bu araştırma ve değerlendirme bulunmamasını önemli bir eksiklik olarak değerlendirmektedir.
Davalı idarenin savunmasında, İkizdere'nin güneydoğusunda teklif edilen maden sanayiinin iptal edilmesi gerektiği iddiasına yönelik olarak, sanayi alanları gösterilirken ilgili kurumların görüşleri ve onaylanmış planların göz önünde bulundurulduğundan; dava konusu planda sanayi simgeleri bulunduğundan ve sanayi alanının yerinin kesin belirlenmediğinden söz etmektedir. Söz konusu onaylanmış planların neler olduğu, hangi ölçekte yapıldığı bilgisi tarafımıza iletilen dosyada bulunmamaktadır. Davalı savunmasından söz konusu önerinin tam yerinin düşünülmediği anlaşılmaktadır. Doğal sit alanı olduğu bilinen bir yerde maden sanayii yer alacaksa bu faaliyetin I. ve II. Doğal sit alanına düşmeyeceğinin, III. Derece Doğal Sit içinde ve alanın doğal özelliklerini bozmayacak biçimde yer alacağının Plan Açıklama Raporunda ve Plan Hükümlerinde yer alan kararlarla garanti altına alınması gerekmektedir. Dava konusu planda bunların yapılmadığı görülmektedir.
Bilirkişi Kurulumuz, doğal sit kararı alınmış olan İkizdere Vadisi'nde sit alanları sınırları gösterilmeden maden sanayii önerilmesini planlama ve şehircilik ilkelerine uygun olmadığı görüşündedir." şeklinde görüş belirtilmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede, Dosyanın incelenmesinden, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun … günlü, … sayılı kararıyla, İkizdere Vadisi'nin doğal sit alanı olarak ilan edildiği, ancak söz konusu kararda alanın sit derecesine yönelik herhangi bir husus yer almadığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda, dava konusu planın lejantında korunacak alanlar başlığı altında "Doğal Sit Alanı" isminde bir lejant maddesi bulunmasına karşın, İkizdere Vadisi'nin … nolu plan paftasında bu lejant işareti ile gösterilmediği, doğal sit alanı lejant gösteriminin, ilgili paftada söz konusu doğal sit alanı üzerine konulması gerektiği, Planın Açıklama Raporu'nda İkizdere Vadisindeki doğal sit statülerine yönelik bir bilgiye ve değerlendirmeye; ayrıca … nolu paftadaki dava konusu alanın maden sanayii açısından uygun olup olmadığı konusunda yapılmış bir araştırmaya rastlanmadığı, söz konusu alan I. veya II. derece doğal sit ise, bu alanda maden sanayinin kesinlikle yer alamayacağı, III. derece doğal sit ise doğal peyzaj ve siluetin dikkate alınması ve öncelikle koruma kurullarınca madencilik faaliyetinin ne şekilde yapılabileceğine dair koşulların belirlenmesi gerekeceği, plan açıklama raporunun bu değerlendirmelerden yoksun olduğu, doğal sit alanı olduğu bilinen bir yerde maden sanayii yer alacaksa bu faaliyetin I. ve II. Doğal sit alanına düşmeyeceğinin, III. Derece Doğal Sit alanı içinde ve alanın doğal özelliklerini bozmayacak biçimde yer alacağının plan açıklama raporunda ve plan hükümlerinde düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Söz konusu raporda yer verilen tespitler, Kurulumuzca hükme esas alınabilecek nitelikte görülmüştür.
Yukarıda yer verilen bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda, doğal sit kararı alınmış olan İkizdere Vadisinin bu özelliği dikkate alınmaksızın, alanda kullanım kararı getirilirken, sit özelliğine yönelik plan hükümleri oluşturulmaksızın alanda maden sanayi önerilmesinde kamu yararına, planlama ve şehircilik ilkelerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Dava konusu işlemin 5. Dere Yatakları Islah Çalışmaları Konusunun, 9. HES'ler konusunun, 11.2. Yomra'da sahil kesiminde sanayi alanı ve kentsel yerleşik alanlar olarak gösterilen bölümlerin,11.3. İkizdere'nin güneydoğusunda önerilen maden sanayi olarak önerilen bölümünün İPTALİNE,
2.Uyuşmazlığın sonuç olarak kısmen dava konusu işlemin iptali, kısmen davanın reddi ile sonuçlanması, İdari Dava Daireleri Kurulu kararıyla bozulan Dairemizin 29.05.2017 tarih ve E:2011/9150 K:2017/4139 sayılı kısmen dava konusu işlemin iptali kısmen de davanın reddi yolunda verilen kararda yargılama giderleri hakkında hüküm kurulması ve yeni verilen kararın sonucu değiştirmemesi nedeniyle bu konuda (davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti de dahil olmak üzere) yeniden hüküm kurulmamasına,
3. Davacının temyiz aşamasında yatırdığı harç ile posta gideri miktarı olan … TL'nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, (hesaplamaya, İdari dava daireleri kurulunca temyiz hakkında verilen karara karşı karar düzeltme kanun yolu kapalı olmasına rağmen davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunurken yatırılan … TL lik kısım dahil edilmemiştir)
4. Posta giderleri avanslarından artan tutarların kararın kesinleşmesinden sonra davalıya ve davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 18/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi