(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/4250 E. , 2012/5066 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar/karşı davalılar vekili tarafından, davalı aleyhine 16.03.2009 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin meni, kal ve ecrimisil istenmesi, davalı-karşı davacı vekili tarafından 09.06.2009 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 15.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar/karşı davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, Türk Medeni Kanununun 683. maddesine dayalı haksız elatmanın kal suretiyle önlenmesi ve 4500 TL ecrimisil tahsili istemleriyle açılmıştır.
Karşı davada Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayanarak temliken tescil isteminde bulunulmuştur.
Mahkemece asıl davanın reddine karşı davanın kabulüyle bilirkişi krokisinde A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne ait tapu kaydının iptali ve davalının 145 parseline eklenmek suretiyle karşı davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, asıl davanın davacısı temyiz etmiştir.
Gerçekten, Türk Medeni Kanununun 683. maddesi gereğince bir şeye malik olan kimse o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Şayet mülkiyet hakkına haksız bir elatma olursa malik her türlü haksız elatmanın önlenmesini dava edebilir. Diğer taraftan aynı yasanın 719. maddesine göre de taşınmazların sınırlarını haritası tayin eder. görülüyor ki asıl davadaki istemin dayanağı Türk Medeni Kanununun 683. maddesidir.
Karşı davanın dayanağı ise Türk Medeni Kanununun 725. maddesidir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanunu m. 684/1 ve 718/2 hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup, anılan hüküm;
"Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir" şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bunun için:
1-Tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır.
2-Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur.
3- Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyi niyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 5.7.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyi niyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyi niyet iddia ve savunması def"i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
4- Bu tür davalarda üzerinde önemle durulması gereken diğer bir koşul da halin icabından taşkın inşaatın yıkılması gerekip gerekmediğinin saptanmasıdır. Uygulama ve doktrinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen bu şarttan inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması halinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının mukayese edilmesi anlaşılmalıdır. Değer kaybı, sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Bu değerin içinde arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da vardır. Arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 4. Borçlar Kanununun 42. maddesi uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi önleyecek biçimde en uygun şekilde tespit ve takdir edilmeli, önceden ödenen bedel var ise mahsup edilmek suretiyle arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmelidir.
5-Aranacak diğer bir koşulda taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşturacak şekilde veya ait olduğu taşınmazla birleştirilerek ifrazen tescilinin mümkün olması koşuludur.
Somut olayda;
Karşı davacı davalının 146 sayılı parseli üzerindeki taşkın yapıyı 1990 yılında yaptığını ileri sürmüştür. Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden gerek 145 gerek 146 sayılı parsellerin kadastro işlemlerinin 1981 yılında tamamlandığı başka bir ifadeyle o tarihte çapa bağlandığı anlaşılmaktadır. Dairemizin öteden beri uygulamasına göre çapa bağlı bir taşınmaza taşkın yapı yapan kişinin iyi niyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Dolayısıyla olayda iyi niyet unsuru gerçekleşmiş değildir. Diğer yandan, dava konusu taşınmaz köy yerleşim alanında bulunmaktadır. İfrazın olanaklı olup olmadığının sorulup saptanacağı mercii belediye değil, il özel idaresidir.
Yapılan bu açıklamalara göre iyi niyet unsuru gerçekleşmediğinden karşı davanın reddi yerine bu istemin hüküm altına alınması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 04.04.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.