13. Ceza Dairesi 2018/6800 E. , 2019/1122 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme, iftira, resmi belgede sahtecilik, kamu malına zarar verme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
1-)Sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan ... ve mağdur ...’na yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan hükümlere yönelik incelemede;
Sanık ...’ın adli sicil kaydında gözüken ve daha ağır olan Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/47 Esas ve 2007/110 Karar sayılı iftira suçuna ilişkin ilamının tekerrüre esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi"nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanık ... ve ... müdafii, sanık ... müdafii, sanık ...’ın temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
2-)Sanıklar ..., ... ve ... hakkında katılan ... ve mağdur ...’na yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından, sanık ... hakkında resmi belgede sahtecilik ve kamu malına zarar verme suçlarından, sanık ... hakkında iftira suçundan kurulan hükümlere yönelik incelemede;
Sanık ...’ın adli sicil kaydında gözüken ve daha ağır olan Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/47 Esas ve 2007/110 Karar sayılı iftira suçuna ilişkin ilamının tekerrüre esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa
Mahkemesi"nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının sanıklar, kamu malına zarar verme suçunun sanık ... tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-)Mağdur ...’a ait ikametden gerçekleştirilen hırsızlık eyleminde; mağdurun soruşturma aşamasında alınan beyanında çalınan 800 TL değerindeki eşyanın bulunamadığını ifade etmiş olması karşısında mağdura yönelik gerçekleştirilen hırsızlık eyleminin tamamlandığı gözetilmeden teşebbüs hükmü uygulanmak suretiyle sanıklar hakkında eksik cezalar tayin edilmesi,
2-)Mağdur ...’a yönelik gerçekleştirilen hırsızlık eyleminde; mağdurun çalınan eşyasının bir kısmının olay mahallinde görevli polis memurları tarafından sanıkların üzerinde ele geçirilmiş olduğu, hırsızlık suçuna konu kalan zararın ise soruşturma aşamasında sanıklar tarafından karşılanmış olması karşısında kısmi iadeye muvafakatı bulunup bulunmadığı mağdurdan sorularak sonucuna göre sanıklar hakkında TCK’nın 168/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-)Katılan ... soruşturma aşamasında vermiş olduğu beyanında harici hard diski dışındaki tüm hırsızlığa konu eşyalarının görevli kolluk personelince iade edildiğini söylemiş ise de yargılama aşamasında; tüm eşyasının soruşturma aşamasında iade edilmiş olduğunu ifade etmiş olması karşısında katılan duruşmaya celbedilerek yeniden dinlenilmesi ve mevcut beyanları arasındaki çelişki giderilerek, şayet suça konu harici hard diskin kolluk personeli tarafından iade edilmemiş ve suç tarihinde olay mahallinde veya yakalanan sanıkların üzerlerinde ele geçirilememiş olduğunun tespiti halinde katılana karşı işlenen hırsızlık suçunun tamamlanmış olacağı ve katılanın tüm zararlarını kapsayan 1.800 TL paranın sanıklar tarafından katılana gönderilmiş olması dikkate alınarak kısmi iadeye muvafakatı bulunup bulunmadığı mağdurdan sorularak sonucuna göre sanıklar hakkında TCK’nın 168/1. maddesinin değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4-)Katılan ... ve mağdur ...’a yönelik mala zarar verme suçlarından oluşan zararların dosyada mevcut dekont tarihlerinden soruşturma aşamasında giderildiği anlaşılmakla sanıklar hakkında TCK’nın 168/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
5-)Sanık ... hakkında kamu malına zarar verme suçundan kurulan hükümde: 4.041.00 Tl olarak tespit edilen kamu zararının sanık ... tarafından yargılama aşamasında giderildiği ve giderilecek başkada zarar kalmadığının anlaşılması karşısında, sanık ... hakkında TCK"nın 168/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
6-)Sanık ...’ın... sayılı araç tescil plakalarını sahte olarak düzenlemek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; 18.07.1997 tarih ve 23053 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 30. maddesine göre; tescil plakalarında, işlemi yapan tescil kuruluşu ile plaka basım işlemini gerçekleştiren kuruluşun mühürlerinin bulunmasının, anılan maddede 09.09.2011 tarih ve 28049 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesiyle yapılan değişiklikle de bu tarihten itibaren yalnızca tescil kuruluşunun mührünün bulunmasının zorunlu olduğunun hüküm altına alındığı; 08.04.2013 tarihli ekspertiz raporunda ve mahkeme gözleminde suça konu 34 HB 7444 sayılı sahte plakalarda herhangi bir soğuk mühür izinin bulunmadığının tespit edilmesi karşısında;
suça konu plakaların belge niteliğinin bulunmadığı, dolayısıyla atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek sanığın unsurları oluşmayan atılı suçtan beraati yerine, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
7-)Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 gün ve 542-153 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun işlenme şekillerinden birisi de kişilerin işledikleri suç nedeniyle haklarında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla kendisiyle ilgili belge düzenleyen kamu görevlisine kimlik bilgilerine ilişkin olarak yalan beyanda bulunmasıdır. Ancak bu halde kimlik bilgileri kullanılan kişinin gerçekte var olmayan hayali veya hayatta olmayan bir kişi olması gerekir. Aksi halde sanığın eylemi "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu değil "başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" suçunu oluşturacaktır
İftira suçunun özel bir halini düzenleyen ve TCK"nun 268. maddesinde tanımlanan “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunun oluşabilmesi için, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması gerekmektedir.
Suç, hakkındaki soruşturma ve kovuşturmayı önlemek amacıyla işlendiğinden, fiil sonucunda soruşturma veya kovuşturmanın kimliği kullanılan kişiye yöneltilebilme imkanı olmalıdır. Bu bakımdan, kullanılan kimlik veya bilgilerin gerçek ve hayatta olan bir kimseye ait bulunmalıdır. Hayali ve hayatta olmayan kişilere ait kimlik veya bilgilerin kullanılması durumunda TCK"nun 268. maddesindeki suç değil, koşulları varsa TCK"nın 206. maddesindeki Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan suçu oluşacaktır.
Somut olayda, sanık ...’ın başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmış olduğu kişinin gerçek kişi olup olmadığının denetime olanak verecek şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması,
Kabule göre de:
TCK"nın 267/1. maddesi uyarınca hükmedilen 1 yıl hapis cezasından, anılan yasanın 269/1. maddesi uyarınca 4/5 oranında indirim yapılması sonucu, netice hapis cezasının 2 ay 12 gün yerine 2 ay 13 gün olarak tayini ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve ... müdafii, sanık ... müdafii, sanık ...’ın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle istem gibi BOZULMASINA, 1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesi uyarınca ceza süresi yönünden sanıkların kazanılmış hakkının korunmasına, 23.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.