7. Hukuk Dairesi 2014/15408 E. , 2015/806 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili; davacının davalı ..."nin alt işvereni üzerinden davalıya ait işyerinde çalıştığını ve iş sözleşmesinin haklı bir nedene dayanmaksızın işverence feshedildiği, bunun üzerine alt işveren olan ... karşı işçilik alacaklarına tahsiline ilişkin dava açtıklarını, davanın lehlerine sonuçlandığını, hüküm altına alınan alacaklarla ilgili icra takibi yaptıklarını, icra dosyasına kısmi ödeme yapıldığını ancak tüm alacaklarının ödenmediğini bu sebeple asıl işveren sıfatıyla davalıya karşı işçilik alacaklarına dair dava açmak zorunda kaldıklarını belirterek bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı şirket çalışanı olmadığını, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu edilen alacakların zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı def"ini, ne surette değerlendirilmesi gerekeceği noktalarında toplanmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanununun 32/8. maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
Borçlar Kanununun 133/2. maddesi (6098 Sayılı TBK 154) uyarınca, alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur.
Borçlar Kanununun 133/2. maddesi (6098 Sayılı TBK 154/2) hükmü uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Yasanın 135. maddesi ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Madde açıkça düzenlemediğinden ihtiyati tedbir istemi ile mahkemeye başvurma veya işçilik alacaklarının tespiti ve ödenmesi için Bölge Çalışma İş Müfettişliğine şikâyette bulunma zamanaşımını kesen nedenler olarak kabul edilemez. Ancak işverenin, şikâyet üzerine Bölge Çalışma Müdürlüğünde alacağı ikrar etmesi, zamanaşımını keser.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Borçlar Kanununun 134. maddesi hükmü, "Müruruzaman müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmayan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşı da katedilmiş olur" kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser. Benzer bir düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanununun 155. maddesinde yer almaktadır.
Somut olayda; davalı şirket ile dava dışı ... arasında asıl–alt işveren ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. İş Kanununun 2/6. maddesine göre gerek davalı şirket gerekse de dava dışı alt işveren ... işçilik alacaklarından davacıya karşı müteselsilen sorumludurlar. Davacı tarafında daha önce alt işveren ... karşı iş bu davaya da konu edilen işçilik alacakları ile ilgili dava açmış olduğu keza bu davanın lehlerine sonuçlanması sonrası alacakların tahsili bakımından adı geçen şirkete karşı icra takibi yaptığı anlaşılmaktadır. Yukarıda değinilen yasal düzenlemelere göre müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser ki dava açılması, icra takibinde bulunulmasının zamanaşımını keseceği Türk Borçlar Kanununun 155. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Zamanaşımının kesilmesine göre yapılacak değerlendirme ile davacının talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığı araştırılmalı iken bu yönde bir değerlendirme içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması isabetsizdir.
3-Anayasanın 141"nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297"nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekir.
Somut olayda; karar gerekçesinde bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verildiği belirtilmiş ve bilirkişi raporunda yukarıdaki bentte değinilen eksik değerlendirme ile de olsa 21.75 TL hafta tatili ücreti hesaplanmış olmasına karşın hüküm kısmında söz konusu alacak talebinin reddine karar verilmesi suretiyle karar gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır. Karar bu hata sebebi ile de bozulmalıdır.
4-Davacı tarafın da kabulünde bulunduğu üzere, dava dışı alt işverene karşı başlatılan icra takibinde kısmi ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mükerer ödemenin önüne geçilmesi amacıyla söz konusu ödemenin hangi alacağa tekabul ettiği belirlenmeli ve ödemenin mahsubu suretiyle hüküm kurulmalıdır. Eksik Araştırma ile karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 29.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.