20. Hukuk Dairesi 2017/9498 E. , 2018/518 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ...köyü 101 ada 13 parsel sayılı 12052,93 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, zeytinlik ve incirlik niteliği ile ... adına tesbit edilmiş, kadastro komisyonu kararı ile 1937 tarih 143 tahrir nolu vergi kaydı kapsamında olup mera vasfında olduğu gerekçesiyle mera niteliği ile orta malı olarak sınırlandırılmıştır.
Davacı ... tesbitin iptalini ve taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarım arazisi vasfı ile adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tespitinin iptali ile ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26/05/2010 tarih ve 2010/3813 E- 7154 K. sayılı kararı ile “taşınmazın 143 tahrir nolu mera, fundalık ve otlak nitelikli vergi kaydı kapsamında mera niteliğinde olduğu ve bu tür yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağı gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesi” gerekçesiyle bozulmuştur. Bu kez davacı ... kararın düzeltilmesini istenmiş, Dairemizin 21.02.2010 tarih ve sayılı 2011/396-1443 sayılı kararı ile bozma kararının kaldırılarak hükmün değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan yargıtay ilamında özetle; “Mahkemece, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile ziraat uzmanı bilirkişi raporlarıyla çekişmeli parselin mera vasfında olmadığı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden de olmadığı anlaşıldığından ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, çekişmeli taşınmazın orman yada mera sayılan yerlerden olup olmadığı yöntemince araştırılmamıştır.
Orman tahdidinin kesinleştiği yerlerde bir yerin orman olup olmadığı ve hukuki durumu, orman tahdit haritasının uygulanması yoluyla belirlenmelidir.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece Devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir. O halde; mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman tahdidi yapılıp yapılmadığı araştırmalı, yapılmış ise; orman tahdidine ilişkin ilgili tüm harita ve tutanaklar ile eski tarihli memleket haritası, çekişmeli parselin bulunduğu yere ilişkin mera tahsis kararı, mera nitelikli vergi kaydı ve tapu kaydı, dosyada bulunmayan komşu parsellerin kadastro tesbit tutanakları ve dayanağı olan tapu ve vergi kayıtları ilgili yönetimlerden getirtilmeli, orman tahdidinin kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, komşu köylerden çekişmeli parseli bilen ancak tanıklığa engel hali bulunmayan yerel bilirkişiler belirlenmeli, serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte değinilen belgeler uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman tahdidi yapılmış ise orman tahdidi ile irtibatlı kroki düzenlettirilmeli, yine yukarıda değinilen diğer belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; çekişmeli taşınmazın memleket haritasına göre, konumu saptanıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, çekişmeli parselin dört yönünden çektirilecek fotoğrafları onaylanarak dosyasına eklenmeli,
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte çekişmeli taşınmazın mera yada yaylak gibi umumun kullanımına tahsis edilen yerlerden veya kadim ve geleneksel biçimde mera ve yaylak olarak kullanılan yerlerden olup olmadığı komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve aynı yöntemle belirlenecek taraf tanıklarından sorulmalı, tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, mera yaylak gibi devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı için tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Anılan yönler gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, daire bozma gerekçesi de yanılgıya dayalıdır.”gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne yenişehir köyü 101 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu,taşınmaz üzerinde 25-80 yaşları arasında değişen zeytin ve incir ağaçları ile 80-100 yaşlarında gövdeleri çürümüş yeniden sürgün vermiş incir ağaçları olduğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 25/01/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.