Esas No: 2019/6682
Karar No: 2021/2419
Karar Tarihi: 20.05.2021
Danıştay 10. Daire 2019/6682 Esas 2021/2419 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6682
Karar No : 2021/2419
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...'e velayeten ... ve ...
2- ...l'e velayeten ... ve ...
3- ...
4- ...
5- ...
6- ...
7- ...
8- ...
9- ...
10- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Üniversitesi Rektörlüğü
VEKİLLERİ : Av. ... , Av. ...
İSTEMLERİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların yakını olan ...'nin davalı idareye bağlı hastane çalışanlarının dikkatsiz ve özensiz tedavi uygulamaları (bakımsızlık, ilgisizlik, pislik) ve ehil olmayan personelce yapılan sonda uygulaması neticesinde durdurulamayan kanama sonucunun ortaya çıkması, yatalak olan hasta için gerekli güvenlik tedbirleri alınmaması sonucu kurum çalışanlarınca sedyeden düşürülmesi neticesinde 03/11/2010 tarihinde vefatı olayında sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletildiğinden bahisle müteveffanın kızı ... için 100.000,00. TL, eşi ... için 60.000,00. TL, kızı ... için 100.000,00 TL, oğlu ... için 20.000,00 TL, kızı ... için 20.000,00 TL, torunu ... için 10.000,00 TL, torunu ... için 10.000,00 TL, torunu ... için 10.000,00 TL, torunu ... için 10.000,00 TL, torunu ... için 10.000,00 TL olmak üzere toplamda 340.000,00. TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla; Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Adli Tıp Kurumundan aldığı ... tarih ve ... sayılı raporda, "... kişinin muayene ve konsültasyonunu yapan hekimlere atfı kabil kusur bulunmadığı ancak hastanın sedyeden düşmesi sebebiyle acil gözlem odasında sorumlu tedbir almayan hekim ve yardımcı sağlık personelinin kusurlu oldukları kişinin düşme nedeniyle ölüme etki edecek ek bir patoloji olmadığından düşme olayı nedeniyle oluşan travmatik değişimlerin ölüm olayında etkisinin ve katkısının bulunmadığı" yönünde görüş bildirildiği, her ne kadar bahsi geçen Adli Tıp Kurumu raporunda ...'in sedyeden düşmesinin ölümünü etkilemediği hususu belirtilmiş ise de; davacıların, yakın oldukları kişinin ölümünden önce acil gözlem odasındaki sorumlu hekim ve yardımcı sağlık personelinin gerekli tedbir ve önlemleri almaması sonucu sedyeden düşmesi sebebiyle ağır bir elem ve üzüntü duydukları açık olduğundan müteveffanın eşi ...'in manevi tazminat isteminin 3.000,00 TL'lik kısmının kabulü, kızı ...'in manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL'lik kısmının kabulü, kızı ...'in manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL'lik kısmının kabulü, oğlu ...'in manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL'lik kısmının kabulü, kızı ...'ın manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL'lik kısmının kabulü, torunu ... için manevi tazminat isteminin 600,00 TL kısmının kabulü, torunu ...'in manevi tazminat isteminin 600,00 TL kısmının kabulü, torunu ...'in manevi tazminat isteminin 600,00 TL kısmının kabulü, torunu ...'nun manevi tazminat isteminin 600,00 TL kısmının kabulü, torunu ...'ın manevi tazminat isteminin 600,00 TL kısmının kabulü ile davacıların 340.000,00 TL manevi tazminat isteminin 10.000,00 TL'lik kısmının kabulüne, geri kalan kısmının reddine, kabul edilen 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı idare tarafından davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, hükmedilen manevi tazminatın olayın ağırlığını idarenin hizmet kusurunu tespit etmekten ve caydırıcılıktan uzak, hukuka aykırı eylemi özendirecek kadar az olduğu, kararın aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Davalı idare tarafından, Adli Tıp Kurumu raporunda hizmet kusuru olmadığı tespit edildiğinden davanın reddi gerektiğinden kararın aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyize konu Mahkeme kararının, davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin kısmı usul ve yasaya uygun olduğundan bu kısmının onanması, faiz açısından kararın düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın, kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarına işletilecek yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmı dışındaki kısımları usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Temyiz istemine konu Mahkeme kararının, kabulüne karar verilen tazminat tutarına faiz işletilmemesi ve kararın nispi karar harcının yargılama giderleri içerisinde haklılık oranında paylaştırılmasına ilişkin kısmı yönünden incelendiğinde;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, temyiz incelemesi sonunda Danıştay'ın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 13. maddesinin 1. fıkrasında, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği düzenlenmiştir. Anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye başvuru yapılmışsa yapılan başvuru tarihi, idareye başvuru yapılmadan adli yargıda dava açılması halinde ise adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 9.maddesinin 1. fıkrasında, çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği, 2. fıkrasında, adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Bu hükümlerle idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların altmış günlük dava süresi içinde dava açabilmelerine ancak görevsiz yargı kolunda açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilmesine olanak tanınmış, başka bir yargı kolundan görevsizlik üzerine gelen dosyalarda davalı idareye başvuru yapılarak ön karar alma zorunluluğu aranmamıştır.
Somut olayda davacılar tarafından faiz talebinde bulunulmasına rağmen faiz talebinin kararda karşılanmadığı tespit edilmiştir. Davanın ilk önce 02/11/2011 tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E: ... esasına kayden açıldığı, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı görevsizlik kararının 01/04/2013 tarihinde kesinleşmesi üzerine 09/04/2013 tarihinde İdare Mahkemesinde davanın açıldığı, başka bir yargı kolundan görevsizlik kararı ile gelen dava dosyasında 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinin 2. fıkrası uyarınca idareye başvurularak bir ön karar alınması gerekmediği, davacılar tarafından davalı idareye yapılmış bir başvurunun dosyada mevcut olmadığı, hükmedilen tazminat miktarına görevsiz mahkemede açılan davanın açılma tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda; Mahkeme kararının hüküm fıkrasının " kabul edilen 10.000,00 TL'lik manevi tazminata ... Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açma tarihi olan 02/11/2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Öte yandan 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tâbi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olduğu; 21. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği; 28. maddesinde ise, (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren bir ay içinde ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanunun, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden, binde 68,31 oranında nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Bu doğrultuda; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç, keşif ve bilirkişi ücreti ile posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, hükmedilen miktar yönünden haksız çıkmış olan davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, İdare Mahkemesince, nispi harç dahil tüm yargılama giderlerine haklılık oranı uygulanması suretiyle hüküm kurulmasında mevzuata uyarlık görülmemiştir.
Bu itibarla, İdare Mahkemesi kararında, harçlara ilişkin olarak, nispi karar harcı da toplama dahil etmek suretiyle "Aşağıda dökümü yapılan 821,10 TL yargılama giderinin davada haklılık oranına göre (1/33) hesaplanan 796,95 TL'lik kısmının davacı üzerinde bırakılmasına, 24,15 TL'lik kısmının davalı idare tarafından davacıya verilmesine" yönünde hüküm kurulmuş ise de; bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın anılan hüküm fıkrasının "hükmolunan tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 683,20 TL nispi karar harcının davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, başvuru harcı, vekalet harcı, dosya ücreti ve posta giderinden oluşan 137,90 TL yargılama giderinin davada haklılık oranına göre (1/33) hesaplanan 4,178, TL'lik kısmının davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, 133,72 TL'lik kısmının davacılar üzerinde bırakılmasına,peşin yatırılan 1.16130 TL nispi harçtan 683,20 TL mahsup edildikten sonra kalan 478,10 TL'nin davacılara aidesine," olarak düzeltilerek onanması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı temyize konu kararının, hüküm fıkrasının "kabul edilen 10.000,00 TL'lik manevi tazminata ... Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açma tarihi olan 02/11/2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine" şeklinde, lehine hükmedilen manevi tazminat tutarına isabet eden nispi karar harcına ilişkin kısmı yönünden ise yukarıda belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/05/2021 tarihinde temyize konu Mahkeme kararının davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin kısmı yönünden oy birliğiyle, faize ve nispi karar harcına ilişkin kısım yönünden oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Temyiz istemine konu Mahkeme kararında, kabul edilen manevi tazminata davacılar tarafından dava dilekçesinde faiz isteminde bulunulmasına rağmen faize hükmedilmemesinde ve hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan nispi karar harcının yargılama giderleri içerisinde haklılık oranına göre paylaştırılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararın düzeltilerek onanmasını gerektiren, "yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hata ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlık" kapsamında bulunmayıp; anılan maddenin 2. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararın bozulmasını gerektiren "hukuka aykırılık" teşkil ettiğinden, İdare Mahkemesi kararının bu kısımlarının, Mahkemece yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına bu yönden katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.