Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
İİK.nun 150/ı maddesine göre “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığı ile…..borçluya tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti ibraz ederse icra müdürü 149. madde gereğince işlem yapar”, yani borçluya icra emri gönderir. Borçlu kendisine gönderilen ihtara 8 gün içinde itiraz etmezse, hesap özetinde bildirilen alacak kesinleştiğinden icra mahkemesinde alacağın esası yönünde bir inceleme yapılamaz. Borçlu, ihtara 8 gün içinde itiraz etmek sureti ile icra mahkemesinde şikayette bulunmak hakkını kazanır. Bu takdirde alacaklı taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, borçlunun şikayeti reddedilir. İcra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında borçlu borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez.
Somut olayda alacaklı banka, her iki borçluya gönderdiği 21/10/2009 ve 23/10/2009 tarihli ihtarlarında, kullandırılan tüketici kredisinin taksitlerinin ödenmediği için, alacağın tamamının 23/10/2009 tarihinde muaccel olduğunu, 71.326,71YTL borç bakiyesinin tebliğ tarihinden itibaren sözleşme hükümleri uyarınca ödenmesinin gerektiğini borçlulara bildirmiştir. Borçlu U. Y.. adına gönderilen ihtarnamenin borçlu yana 30/10/2009 tarihinde tebliğ edildiği, adı geçenin bu ihtarnameye yasal 8 günlük sürede itiraz etmediği, diğer borçluya ise, ihtarnamenin tebliğ edilemediği ihtarname arkasına verilen 26/10/2009 tarihli şerhten anlaşılmaktadır. Bu durumda ihtara konu olan borç İİK"nun 4949 Sayılı Kanunla değişik 150/ı maddesi uyarınca kesinleşmiştir. Alacaklının borçlular aleyhinde 220.000 TL miktarlı limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatarak borçlulara icra emri tebliğ ettirdiği, borçluların süresi içerisinde icra mahkemesine verdikleri dilekçeleri ile, öncelikle yetki itirazında bulundukları, ayrıca borçlu Makbule"ye İİK"nun 150/ı maddesi uyarınca usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığı ve alacak miktarının da çelişkili bulunduğu iddiasıyla takibin iptalini istedikleri, mahkemece 4077 Sayılı Kanun"un 10/B maddesinin 5. fıkrası gerekçe gösterilerek takibin iptaline karar verildiği görülmektedir.
4077 Sayılı Kanunun 10. maddesinin 1. fıkrasında “Tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde, kredi verenin borcun tümünün ifasını isteme hakkını kazanabilmesi için, en az bir hafta süre vererek muacceliyet ihtarında bulunması" gerekli görülmüştür. Anılan Kanunun 23. maddesi ise “Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağını" öngörmektedir.
Alacaklı vekili yukarıda belirtildiği üzere İİK.nun 150/ı maddesi koşullarında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatmış olup, takip öncesi gönderilen ihtara borçlular tarafından 8 gün içinde itiraz edilmediğinden kesinleşen alacakla ilgili olarak icra mahkemesinde bir inceleme yapılamaz. Bu nedenle 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin olayda uygulama yeri olmayıp, bu hükümlerin ancak tüketici mahkemesinde açılacak dava sırasında ele alınıp tartışılması mümkündür. Bu nedenlerle icra mahkemesince şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, olayda 4077 Sayılı Kanunun 10. maddesi şartlarından olan muacceliyet ihtarının bulunmadığı gerekçesi ile istemin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 29/11/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.