Esas No: 2021/1481
Karar No: 2021/2420
Karar Tarihi: 20.05.2021
Danıştay 10. Daire 2021/1481 Esas 2021/2420 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/1481
Karar No : 2021/2420
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
4- ...
5- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
Av. ...
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLLERİ : ...
TEMYİZ EDEN
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : ...
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMLERİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'nin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların murisi ...'nin rahatsızlığı nedeniyle başvurduğu Urla Devlet Hastanesi'nde gerekli tıbbi müdahalenin zamanında yapılmaması nedeniyle vefat etmesi ile sonuçlanan olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle oluşan zararlara karşılık 10.000,00 TL (destekten yoksun kalma) maddi (08/04/2019 tarihli miktar arttırım dilekçesi ile 660.292,44 TL artırarak toplam 670.292,44 TL) ve müteveffanın eşi ... için 150.000,00 TL, oğlu ... için 200.000,00 TL, oğlu ... için 200.000,00 TL, kızı ... için 150.000,00 TL, kızı ... için 150.000,00 TL olmak üzere toplam 850.000,00 TL manevi (08/04/2019 tarihli miktar artırım dilekçesi ile 350.000,00 TL daha arttırılarak toplam 1.200.000,00 TL) tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararla; Urla Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ... Soruşturma No'lu dosyasında başlatılan soruşturmada, vefat eden kişinin tedavi sürecinde görev alan müdahil Dr. ...'ın kusuru olup olmadığının tespiti amacıyla alınan Adli Tıp Kurumu Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulunun ... tarihli, ... sayılı raporda; "Adli dosyada mevcut belgelere göre, ...'nin 27 haftalık ikiz gebe olduğu, kişinin ölümünün patolojik (travmatik olmayan) beyin kanaması ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, 21/09/2016 tarihinde Urla Devlet Hastanesine bulantı, kusma, başağrısı şikayeti ile getirildiği,...hastanın gebeliği sebebi ile kranial tomografi çekilemediği için kranial mrg istendiği, hastanın kranial mr görüntülemeye gönderildiği, 20 dk sonra hasta tekrar geldiği, kranial mr incelendiği, kranial mr da acil gross patoloji izlenmediği, takip amaçlı kadın doğum servisinde özel odaya alındığı, medikal tedavi yapıldığı, hasta yanına öğlen saat 12.30'da yapılan kontrolde baş dönmesinin iyice azaldığı baş ağrısının kalmadığı kendisininde oldukça rahatladığını ifade ettiği, hasta yakınına takip amaçlı bir gün için yatış önerildiği, saat 14,30'da hasta yakını polikliniğe gelerek rahatladıklarını ve eve gitmek istediklerini belirttiği, şikayeti olmadığı için gidebileceğinin belirtildiği, eve gittiği,... kişinin 21/09/2016 tarihinde çekilen kraniyal MR’ın kurulca yapılan tetkikinde sagital flair kesitlerinde görülen sağ paietal de quadrigeminal sisternde SAK (subaraknoidal kanama) beyin kanaması ile uyumlu görüntü, T1 sekansta sağ parietal de sulcuslar hafif silik, post.parietalde lineer vasküler malformasyon görünümü olduğu, bu radyolojik bulgunun varlığında kişinin eve gönderilmesinin uygun olmadığı, ileri tetkik yapılması gerektiği veya ileri tetkik yapılacak bir merkeze ambulans ile sevk edilmesi gerektiği, bunların yapılmadığından nöroloji uzmanı Dr. ...’ın kusurlu olduğu, ancak kişinin zamanında hastanede yatırılarak tedavi edilmesi halinde de kurtulmasının kesin olmadığı" yönünde görüş verildiği, Başsavcılık talebi ile alınan ek rapor olan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun ... tarihli, ... sayılı raporunda; "... kişinin 21/9/2016 tarihinde çekilen kraniyal MR'ın yapılan tetkikinde SAK (subaraknoidal kanama) ile uyumlu görüntü olduğu, bu radyolojik bulgunun varlığında kişinin eve gönderilmesinin uygun olmadığı, ileri tetkik yapılması gerektiği veya ileri tetkik yapılacak bir merkeze ambulans ile sevk edilmesi gerektiği, bunların yapılmadığı cihetle Dr. ...’ın kusurlu olduğu, Dr. ...’ın kusurlu eylemi ile kişinin ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu ancak kişinin ölümüne neden olan beyin kanamasının lokalizasyonu, özelliği ve ağırlığı itibariyle zamanında tanı konularak hastanede yatırılarak tedavi edilmesi halinde de kurtulmasının kesin olmadığı" belirtildiği, müdahil Dr. ... hakkında açılan ceza davasında alınan söz konusu raporlar neticesinde taksirle ölüme neden olma suçundan ... Asliye Ceza Mahkemesinin E. ... sayılı dosyasında mahkumiyet kararı verildiği, soruşturma aşamasında Başsavcılıkça alınan adli tıp raporlarındaki tespitler hükme esas alınabilecek nitelikte görülerek olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varıldığı, bu kapsamda alınan hesap bilirkişi raporu neticesinde davacıların 670.292,44 TL maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile ... için 10.030,74 TL, kızı Ezgi için 52.479,88 TL, kızı ... için 21.140,26 TL, oğlu ... için 87.301,68 TL, oğlu ... için ise 87.301,68 TL olmak üzere toplam 258.254,26 TL (destekten yoksun kalma) maddi tazminatın 10.000,00 TL'lik kısmı için davanın açıldığı 02/05/2017 tarihinden (taleple bağlı kalınarak) itibaren, 248.254,26-TL'lik kısmının ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarihi olan 15/04/2019 tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar idarece hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, maddi tazminat talebinin fazlaya ilişkin 434.038,18 TL'lik kısmının ise reddine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile ... için 50.000,00 TL, kızı ... için 75.000,00 TL, kızı ... için 75.000,00 TL, oğlu ... için 150.000,00 TL, oğlu ... için ise 150.000,00 TL, olmak üzere toplam 500.000,00 TL manevi tazminatın davanın açıldığı 02/05/2017 tarihinden tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, manevi tazminat talebinin fazlaya ilişkin kısmının ise reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesince; maddi ve manevi tazminatın reddine ilişkin kısmının hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bu kısmının kaldırılmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı, davalı ve yanında katılan ...'ın ilk derece Mahkemesi kararının maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin kısıma yönelik istinaf başvurularının incelenmesinden; davacıların maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne ve manevi tazminat talebinin eş ... için 50.000,00 TL, kızları ... ve ... için ayrı ayrı 75.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL'lik kısmının kabulüne ilişkin kısmının hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bu kısmının kaldırılmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı, davacılardan müteveffa oğlu ... için 150.000,00 TL ve oğlu ... için 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin kısmına yönelik istinaf başvurularının incelenmesinden; caydırıcı, aynı zamanda cezalandırıcı ve her durumda zenginleşmeye yol açmayacak tutarda her bir çocuk için ayrı ayrı 75.000,00 TL olarak belirlenmesi gerekirken, manevi tazminat tutarının ilk derece Mahkemesince bu tutarın çok üzerinde her biri için farklı tutarlarda belirlenmesinde hukuksal isabet bulunmadığından; kararın her bir çocuk için ayrı ayrı 75.000,00 TL manevi tazminatı aşan başvuruya konu kısmının kaldırılması gerektiği, davacıların istinaf başvurusunun, ilk derece Mahkemesi kararının hükmedilen tazminatlara uygulanan faizin başlangıcına yönelik kısmına ilişkin olarak incelenmesine gelince; davacıların davalı idareye 11/01/2017 tarihli dilekçeyle ön başvuruda bulundukları, başvurusunun reddi üzerine 02/05/2017 tarihli dava dilekçesinde 10.000,00 TL maddi, ... için 150.000,00 TL, ... ve ... için 200.000,00 TL, ... ve ... için 150.000,00 TL olmak üzere 850.000,00 TL manevi zararın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tazmininin istenildiği, 08/04/2019 tarihli miktar artırım dilekçesinde maddi ve manevi tazminat talebinin arttırıldığı, bu dilekçenin davalı idareye 10/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen reddine ilişkin kısmına yönelik istinaf başvurularının reddine, hükmedilen maddi ve manevi tazminata uygulanan faizin başlangıcı yönünden istinaf başvurularının kabulüne, bu kısmında kaldırılmasına, hükmedilen toplam 258.254,26 TL maddi ve 350.000,00 TL manevi tazminata davacıların idareye başvuru tarihi olan 11/01/2017 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, dava sonucu itibarıyla, 670.292,44 TL maddi tazminat isteminin 258.254,06 TL'lik kısmının kabulü, 434.038,18 TL'lik kısmının reddi ile, 850.000,00 TL manevi tazminat isteminin 350.000,00 TL'lik kısmının kabulü ile 500.000,00 TL'lik kısmının reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, manevi tazminatın miktarının istinaf tarafından azaltılmasının hakkaniyete aykırı olduğu, manevi tazminat miktarının azaltıldığı ikiz çocukların annelerini göremediği için psikiyatri tedavisi gördükleri, gerekli sevk işlemlerinin yapılması halinde psikolojik durumlarının tespit edilebileceği, olay anında yeni doğdukları, şuan 2.5 yaşında olduklarından olayın idrakına yeni yeni vardıkları acılarının arttığı, kararın kısmen reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir. Davalı idare tarafından, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporlarının tebliğ edilmediği, ıslahla manevi tazminatın arttırılması için yeni olguların çıkması gerektiği olayda böyle bir durum olmadığından manevi tazminatın arttırılamayacağı, davacıların kendileri müşahade altındayken hastaneden ayrıldığı, mr raporunu radyoloji uzmanının yorumlaması gerektiği, çekilen filmin nöroloji uzmanınca yorumlanırken hata olabileceği ileri sürülmektedir. Müdahil tarafından, ceza mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında eksik tespitlere yer verildiği, raporda 2/8 yani %25 kusur atfedilmişken hekim %100 kusurlu gibi karar verildiği, hesap bilirkişi raporunda da hatalı hesaplama yapıldığı, izinsiz hastayı çıkaran yakınlarının da kusurlu olduğu, bunun kararda değerlendirilmediği, dosyaya sunulan ceza mahkemesince alınan 27/01/2020 tarihli Adli Tıp Üçüncü Üst Kurulu raporunda diğer iki rapordan farklı değerlendirmeye yer verildiği, bu rapor beklenmeden savcılıkça alınan raporlara dayalı olarak karar verildiği belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup, davacılar tarafından, temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır. Müdahil tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacıların ve müdahilin duruşma istemleri yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar murisi 1975 doğumlu müteveffa ...'nin 27 haftalık ikiz gebe olduğu, 21/09/2016 tarihinde Urla Devlet Hastanesi'ne bulantı, kusma ve başağrısı şikayeti ile getirildiği, acil serviste tansiyonun 110/70 mmhg olarak ölçüldüğü, ense sertliği tespit edilmediği, fizik muayenesi ve biyokimyasal tetkiklerinin istendiği, daha sonra ikiz gebelik olduğu için kadın doğum uzmanı tarafından yapılan muayenesinde bebeklerin canlı ve sağlıklı olduğunun anlaşıldığı, akabinde nöroloji polikliniğine müracaat ettiği, burada davalı yanında müdahil nöroloji uzmanı Dr. ... tarafından yapılan muayenesinde, hareketliliğin her yöne serbest olduğu, tansiyonun yeniden ölçümünde 110/70 mmhg olduğunun görüldüğü, gebeliği sebebi ile kranial tomografi çekilemediği için kranial MR istendiği, kranial MR'da acil gross patoloji izlenmediği, takip amaçlı kadın doğum servisinde özel odaya alındığı, burada medikal tedavi yapıldığı, müteveffanın öğlen saat 12.30'da yapılan kontrolünde baş dönmesinin iyice azaldığı, baş ağrısının kalmadığını ve rahatladığını ifade ettiği, takip amaçlı bir gün için yatış önerildiği, saat 14.30 da yakınları tarafından polikliniğe gelerek rahatladıkları ve eve gitmek istemeleri üzerine şikayeti olmadığı için gidebileceğinin belirtilmesinin ardından hastaneden ayrıldıklarının görüldüğü, 22/09/2016 tarihinde gece fenalaşılarak bulantı, kusma şikayetleri ile ambulansla Dokuz Eylül Üniversitesi'nin acil servisine getirildiği ve burda hastanın entübe edildiği, bebek kalp hızında yavaşlama nedeni ile acil sezaryen yapıldığı, girişimsel radyoloji tarafından embolizasyon işlemi yapıldığı, yoğun bakım ünitesinde takibi yapılan müteveffanın solunum sesleri azalmış olduğundan mekanik ventilatöre bağlandığı ve monitörize edildiği, 26/09/2016 tarihinde beyin ölümü gerçekleşerek vefat ettiği, müteveffanın eşi ve çocukları olan davacılar tarafından 10/01/2017 tarihinde davalı idareye tazminat istemli başvuruda bulunulduğu, davacıları yapmış olduğu başvurunun davalı idare tarafından zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun'a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Kanun'un "Bilirkişi raporunun verilmesi" başlıklı 280. maddesinde; bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği; raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği, "Bilirkişi raporuna itiraz" başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise; tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda aktarılan düzenlemeler uyarınca, Mahkemelerce esas hakkında karar verilmeden önce, bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edilmesi ve bilirkişi raporuna tarafların itiraz edebilmelerine olanak tanınması, uygulanması zorunlu bir usul kuralıdır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar tarafından nöroloji uzmanı müdahil hekim hakkında yapılan şikayet neticesinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma aşamasında alınan ve Ceza Mahkemesi tarafından alınan Adli Tıp Kurumu raporları neticesinde müdahil hekimin taksirle ölüme neden olma suçundan mahkumiyetine karar verilmiştir. Ayrıca müdahil tarafından temyiz aşamasında ceza mahkemesi tarafından alınan 27/01/2020 tarihli Adli Tıp Üçüncü Üst Kurulu raporununda temin edilerek karar verilmesi gerektiği iddia edilmiştir. İdare Mahkemesi tarafından hükme esas alınan raporların birer örneği taraflara tebliğ edilmeden, raporlara itiraz ve beyanları alınmadan esas hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporları ve ceza mahkemesi tarafından en son aşamada alınan ve müdahil tarafından 27/01/2020 tarihli Adli Tıp Üçüncü Üst Kurulu olduğu belirtilen bir rapor olup olmadığı var ise o raporun da temin edilmesi akabinde söz konusu raporların taraflara tebliğ edilerek itiraz hakkı tanınması gerekmektedir. Söz konusu usulün işletilmemesi adil yargılanma hakkı kapsamında çekişmeli yargılama ilkesinin ihlali ve hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
Öte yandan dosyaya sunulan hesap bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma tazminatı açısından müteveffanın anne ve babasının davacı olacağı durumda payları ayrılarak, davacı olmayacakları durumda payları ayrılmadan iki tür tazminat miktarına yer verildiği, Mahkeme tarafından ise müteveffanın anne ve babasının payları hesaba katılmadan bulunan maddi tazminat miktarının hükme esas alındığı görülmektedir. Yeniden verilecek kararda davacılara ödenecek destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken desteğin kendisine, eşine, çocuklarına, anne ve babasına da pay ayıracağı hususu dikkate alınarak rapor tarihinde anne baba hayattaysa davacı olmasa bile destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken onların payının da ayrılarak hesaplanan miktarın hükme esas alınması gerekmektedir.
İdare Mahkemesince somut olay nedeniyle hükmedilen manevi tazminat miktarının benzeri olaylarda hükmedilen manevi tazminattan yüksek belirlenmesini gerektiren farklı ve özel bir sebebin bulunmadığı (ve ayrıca davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu) görüldüğünden, olayın oluş şekli de dikkate alınarak manevi tazminatın, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracı olduğu, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabın kısmen de olsa hafifletilmesinin amaçlandığı, belirtilen niteliği gereği ise manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ve ölçülülük ilkesi de gözetilerek makul olarak belirleneceği tabiidir.
Bu durumda, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre hükmedilecek manevi tazminat tutarı yeniden belirlenmelidir.
Bu itibarla, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönündeki ... İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan yeniden verilecek kararda davacının idareye başvuru dilekçesinde sadece faiz istemine yer verdiği, faizin başlangıç tarihi açısından istemde bulunmadığı, dava dilekçesinde faiz istemine ilişkin olarak dava tarihinden itibaren hükmedilmesini talep ettiğinden taleple bağlı kalınarak karar verilmesi gerekeceği de açıktır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurularının kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan ... TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde müdahile iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 20/05/2021 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.