17. Hukuk Dairesi 2014/10510 E. , 2014/9771 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın müvekkili şirkete kasko sigortalı araçta hasara neden olduğunu ve hasar bedelinin davacı tarafından ödendiğini ileri sürerek, 22.500,00 TL. tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıya kasko sigortalı araç ile davalıya trafik sigortalı araçların işletenleri aynı olup, olayda alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının birleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 25,20 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 23.6.2014 gününde Üye ... ve ..."un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortalı araca davalının sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu 22.500,00 TL hasar bedelini ödediğini, davalının olayda tam kusurlu olduğunu belirterek ödemiş olduğu miktarın ödeme tarihinden avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş,
Davalı ... vekili, her iki aracın işletenininuğunu, bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini belirterek davanın reddini savunmuş,
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiş,
Kararın davacı vekilince temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda karar onanmıştır.
Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyoruz.
Dava, TTK 1301.maddesinden kaynaklanan kasko rücu davasıdır.
Bir borç bakımından alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi borcu sona erdiren sebep olarak BK 116.maddesinde düzenlenmiştir.
BK 116/1 (TBK 135/1) maddesinde "alacaklılık ve borçluluk sıfatlarının bir şahısta içtimaiyle borcun sakıt olacağı, (f/1). Bu içtimaın zevaliyle borç avdet edeceği, (f/2) Gayrimenkul rehni ile kıymetli evrak hakkındaki hususi hükümler baki olduğu (f/3)",
2918 sayılı KTK"nin 85/1 maddesinde "bir motorlu aracın işletilmesi ile bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağı", 85/son fıkra ile de "işleten ve araç işletecisi teşebbüs sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurlarından kendi kusuru gibi sorumlu" bulunduğu,
2918 sayılı KTK"nin 91/1.maddesinde "işletenlerin bu kanunun 85/1 fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu" olduğu,
2918 sayılı KTK"nin 92.maddesinde de teminat dışında kalan haller sayılarak Genel Şartları 1.maddesi ile yapılan düzenlemelerle ölüm veya cismani zararlar yanında bir şeyin zarara uğraması halinin de teminat kapsamında olduğu öngörülmüştür.
Kısaca ZMSS"nin amacı, trafik kazaları sonucu 3.kişilere verilecek zararların güvence altına alınmasıdır. Ancak addesinde de işleten tarafından ileri Sürülecek tazminat taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğu belirlenmiştir.
Somut olayda, davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı lakalı araç ile davalıya kalı aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiş ve davacı kasko sigortası, sigortalısına hasar bedelini ödeyerek bu kasko rücu davasını açmıştır. Ancak her iki aracın da işleten"dir.
Bir başka deyişle dava dışı malik-işletenplakalı aracını davacıya kasko sigorta poliçesi ilekalı zarar veren aracını ise davalıya poliçesi ile sigorta yaptırmıştır.
Uyuşmazlık, aynı işletene ait iki aracın karıştığı trafik kazasında, gerek kasko sigortası, gerekse igortası farklı olsa da işletenin aynı kişi olması BK 116/1 (TBK 135/1) maddesindeki alacak ve borçluluk sıfatının birleşip birleşmediği ile birleşti ise borcun sona erip ermediği konusunda toplanmaktadır.
BK 116/1 (TBK 135/1) maddesi alacaklı ve borçlu sıfatının aynı mal varlığı kesimi içinde, aynı kişide birleşmesinin yarattığı "borcun sona ermesi" sonucu artık ifadan beklenen amaca ulaşılmasının imkansız oluşu olgusuna dayalıdır. Yani kişi kendisinin hem alacaklısı hemde borçlusu olamaz. Yasal düzenleme olmasaydı bile böyle bir ilişkinin doğal sonucu olarak borcun sona erdiği kabul edilebilirdi.
BK 116 maddesine göre birleşmenin var olabilmesi için bir "borcun" varlığı şarttır. Ayrıca borçlu ve alacaklı sıfatlarının aynı kişide toplanması gerekir. Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide borcun doğumundan sonra gerçekleşen bir birleştirici olay nedeniyle gerçekleşmesi gerekir. En önemlisi birleşmenin alacak hakkı ve edimsel yüküm yönünden aynı mal varlığı kesimi içerisinde bir araya gelmesi şarttır. Bu koşulların gerçekleşmesi halinde birleşmenin sonucu olarak ancak borç sona erer.
../...
Ayrıca yine somut olayda işleten-malik aynı olsada gerek zarar gören ve zarar veren araçlar farklı olduğu gibi, zarar gören aracın kasko sigortacısı davacı, zarar veren aracın sigortacısı ise davalıdır. Her iki sigorta şirketi farklı tüzel kişilikler olup, farklı kuruluş anasözleşmeleri, farklı bütçeleri ve ana sermayeleri vardır. Ayrıca davacı kasko sigortasının mal-zarar sigortası türünden olan kasko poliçesiyle davalı sigortası ise zorunlu sorumluluk sigortası türündeki poliçe ile kendilerine yapılacak sigorta poliçe değerlerinin ödenmesi karşılığında sigortalılarının davacı kasko ile zararını, davalı ile üçüncü kişilere verilecek işletenin sorumlu bulunduğu zararları ödeme yükümlülüğü altına girmişlerdir. Artık davacı ve davalı ... şirketleri işleten-malik ile yapılan sözleşmeler ile sorumluluk yüklenmişlerdir.
Bu nedenle yukarıda açıklanan BK 116 maddesindeki alacak ve borçlu sıfatının aynı kişide ve aynı mal varlığında birleşmesinin gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceği için birleşmenin şartlarının oluştuğu söylenemez. Kaldı ki, alacaklı ve borçlu sıfatları somut olayda işleten biçimsel olarak birleşse bile, birleşme sigorta sözleşmeleri nedenleri ile aynı mal varlığında gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. Bu tür olaylarda birleşmenin varlığını düşünmek, işletenin sorumluluğunu 3.kişilere karşı üstlenen in mal varlığında haksız bir kazanç yaratılmasına, zarar görenin zararını üstlenen kasko sigortasında ise mal varlığının azalması sonucunu doğurur. Bu durumu hukuk korumaz.
Bütün bu açıklamalardan sonra somut olayda, sigortalısına zararını ödeyen davacı kasko sigortasının, davalı işletenin 3.kişilere verdiği zararı üstlenen sigortasına karşı açtığı TTK 1301.maddesinden kaynaklanan rücu davasında, aynı işletenin farklı araçlarını sonuçları, kapsamları, amaçları farklı şirketler olarak farklı poliçe ile sigortaladıkları, BK 116 maddesindeki birleşme koşullarının aynı kişi ve aynı mal varlığı üzerinde gerçekleşmediği anlaşılmakla yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun kararın onanması yönündeki görüşüne katılamıyoruz.