17. Hukuk Dairesi 2016/5704 E. , 2019/1116 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 26/08/2013 tarihinde davacının oğlu olan ..."ın yolcu konumunda bulunduğu ... yönetimindeki motosiklet ile Ümit Akalper yönetimindeki aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında ..."ın yaralanarak hayatını kaybettiğini, bu vefat nedeniyle davacının derin acılar yaşadığını ve istikbale dönük maddi destekten yoksun kaldığını ayrıca defin işlemleri için bir kısım harcamalar yapıldığını, kazaya karışan her iki aracın da davalı ... şirketine ... poliçesi ile sigortalı olup poliçenin güvence altına aldığı riskin gerçekleştiğini, poliçe klozları gereğince davalı şirketin tazminattan sorumlu olduğunu, dava öncesinde davalı şirket tarafından 20.328,00 TL ödeme yapıldığını ancak yapılan ödemenin gerçek zararın çok altında olduğu için işbu davanın açıldığını bu nedenle 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; kazaya karışan motosiklet ile karşı aracın ... poliçesi ile davalı ... şirketine sigortalı olup, davalı şirketin sorumluluğunun poliçe limiti kapsamında olduğunu, dava öncesinde şirkete yapılan başvuru sonucu davacıya toplam da 20.900,30 TL ödeme yapıldığını, yapılan bu ödeme ile davalı şirketin sorumluluğunu yerine getirmiş olduğunu bu nedenle açılan davanın yersiz olup reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulüne, 19.302,00 TL tazminatın 16/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
10.4.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İ.B.K.nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İ.B.K. ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK.’nun 294. - 297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK.’nun 297/2. maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, 14.10.2015 günlü mahkeme kısa kararının hüküm fıkrasında "davanın kısmen kabulüne, 19.896,80 TL tazminatın 16/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı üzerinden davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” hükmünün yer almasına rağmen gerekçeli kararda hüküm fıkrasının 1. bendinde “davanın kısmen kabulüne, 19.302,00 TL tazminatın 16/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı üzerinden davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm fıkrası oluşturulmuştur. Bu bakımdan kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik olması nedeni ile kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek duyulmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 07/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.