Esas No: 2022/6565
Karar No: 2022/8529
Karar Tarihi: 07.11.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/6565 Esas 2022/8529 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/6565 E. , 2022/8529 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tüketici hakem heyeti kararının iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın kısmen kabulüne dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının velisi olduğu çocuğunu 2019-2020 döneminde anaokuluna kaydettirdiğini, ancak geçen dönemde pandemi nedeniyle okulun ve kreşlerin kapalı olduğundan bahisle istenilen hizmeti alamadığını, 64 günlük eğitim bedeli olan 6.755,00 TL ücretin iadesi için Tüketici Hakem Heyetine başvurduğunu, Gaziemir İlçe Tüketici Hakem Heyeti tarafından 6.330,00 TL eğitim bedelinin davalıya iadesine karar verildiğini, 15.04.2016 tarihinde davacı vakfın isim hakkını dava dışı ... Eğitim Hizmetleri A.Ş. devrettiğini, kendisine husumet düşmediğini, sözleşmenin kendisi ile yapılmadığını, bu hususun sözleşmenin 5. maddesinde belirtildiğini beyan ederek tüketici hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, nispilik ilkesi uyarınca davacı vakıf ile dava dışı şirket arasında imzalanan 15.04.2016 tarihli sözleşmeden doğan hak veya yükümlülüklerin yalnızca sözleşmenin tarafları arasında ileri sürülebileceğini, 15.04.2016 tarihli sözleşmeye taraf olmadığını savunarak davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddini dilemiştir.
Mahkemece, pandemi sebebiyle eğitim- öğretim hizmetine ara verildiği, bu süre içinde davalı tüketicinin hizmet almadığı, hizmet almayan bu dönem ücretlerinin iade edilmesi gerektiği, alınan eğitim alanında uzman bilirkişinin raporunun usul ve yasaya uygun denetlenebilir, hüküm kurmaya elverişli olduğu, pandemi döneminde muhtemel giderlerdeki azalış, Kısa Çalışma Ödeneğinden yararlanma durumu gerçeği dikkate alınarak eğitim ekonomisi ve finansmanı yönünden uzaktan eğitim maliyetinin ve kalitesinin yüz yüze eğitime oranla %50 düşük olacağı, yapılmayan yüz yüze eğitim yerine uzaktan eğitim indiriminin 4.749,00 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine,
Gaziemir İlçe Tüketici Hakem Heyeti'nin 13/11/2020 tarih ve ... sayılı kararının 4.749,00 TL yönünden kısmen iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 09/09/2022 tarihli yazısında; davacı Vakıf ile ... Eğitim Kurumları A.Ş arasındaki ilişki saptanarak, dava konusu bedel iadesine ilişkin adı geçen heyet tarafından ... Güçlendirme Vakfı Eğitim Öğretim Destek Hizmetleri İktisadi İşletmesine husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği açıklığa kavuşturularak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, pandemi nedeniyle eğitime ara verilmesinden kaynaklı alacak talebinin kabulüne dair verilen tüketici hakem heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacıya husumet düşüp düşmediği noktasında toplanmaktadır.
Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 187. maddesinde (HMK m. 116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden gözetilir.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Bkz. Baki Kuru- Ramazan Arslan- Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Bkz. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288 ).
Diğer taraftan, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda "sıfat" olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise, o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir. Taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve yargılamanın her aşamasında, isteme gerek kalmaksızın mahkemece kendiliğinden gözetilmesi zorunludur.
Somut olayda; bila tarihli eğitim sözleşmesinde "Özel Okul Adı: ... Güçlendirme Vakfı Okulları Gaziemir Kampüsü" isminin yer aldığı, sözleşmenin dava dışı şirket olan ... Eğitim Kurumları A.Ş. İle imzalandığına dair bir ibarenin yer almadığı, davacının husumet itirazı konusunda gerekli araştırma ve incelemenin mahkemece yapıldığı, 15.04.2016 tarihli davacı vakıf ile dava dışı ... Eğitim Hizmetleri A.Ş. arasında imzalanan isim hakkının devrine dair sözleşmenin tarafları bağlayacağı, davalının sözleşmeye taraf olmadığı, 15.04.2016 tarihli sözleşmede yer alan hususların sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği davalıya karşı ileri sürülemeyeceği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin reddine, dava dosyasının mahalline iade edilmek üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 07.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.