14. Hukuk Dairesi 2018/3493 E. , 2019/3620 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.12.1993 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 25.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, davalının 1220/65750 paydaşı olduğu 71 parsel sayılı taşınmazdaki (17.11.1989 tarihli ifraz işlemi ile oluşan 396 parseldeki 1220/65750; bilahare 08.03.2011 tarihli imar işlemi ile oluşan 1710 ada 1 parseldeki 12567/240000) payını Kadıköy 5. Noterliğinin 26.10.1989 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalının İstanbul 22. Noterliğinin 31.08.1987 tarihli vekaletnamesi ile vekil kıldığı ..."den 3.000.000 eski TL bedelle satın aldığını, satış bedelini nakten ve tamamen ödediğini ve taşınmazın kendisine teslim edildiğini, ancak davalının tapuyu devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, Sarıyer Noterliğinin 13.02.1990 tarihli azilnamesi ile davaya konu satış vaadi sözleşmesini vekili sıfatıyla imzalayan ..."yi azlettiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 14.04.1994 tarihli ve 1993/755 Esas, 1994/173 sayılı Karar ile davanın kabulüne ve dava konusu 71 parsel (17.11.1989 tarihli ifraz işlemi ile oluşan 396 parsel) sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 1220/65750 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Öte yandan, satış vaadi borçlusu davalı ... tarafından, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile vekili ve son kayıt maliki olan ... aleyhinde 02.04.2008 tarihinde tapu iptali ve tescil ya da tazminat istemiyle Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/142 Esas sayılı dosyası ile açılan davada mahkemece, 02.06.2009 tarihli ve 2009/157 sayılı Karar ile iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair kurulan hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.02.2010 tarihli ve 2009/13534 Esas, 2010/1402 Karar sayılı ilamı ile özetle ""çekişmeli taşınmazdaki davacı payının ... adına tesciline karar verilen ferağa icbar davasında, davacı ... taraf gösterildiği halde, kendisine tebligat yapılmadan azilnamede gösterilen adresine Tebligat Kanunun 35. maddesi uyarınca tebligat yapılarak davanın karara bağlandığı ve aynı şekilde kesinleştirildiği, mahkemenin 1993/775 Esas sayılı ferağa icbar davasında davalı olarak gösterilen eldeki davanın davacısının tebligata yarar adresi ilgili mercilerden ve zabıta eliyle hiç araştırılmadan o davadaki davacı tarafından fotokopi olarak sunulan azilnamedeki adrese Tebligat Kanunun 35. maddesi uyarınca tebliğ edildiği görülmekte ise de, tebliğin 7201 sayılı Tebligat Yasasına uygun olarak yapılmadığının açık olduğu, bu durumda çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline ilişkin olan mahkemenin 1993/755 Esas, 1994/173 Karar sayılı ilamının usulen kesinleştiğini ve tescilin dayanağını oluşturacak hale geldiğini söyleyebilme olanağının bulunmadığı, o halde henüz usulen kesinleşmediği sonucuna varılan Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.04.1994 tarihli 1993/775 Esas, 1994/173 Karar sayılı hükmünün temyizi için davacıya imkan sağlanması, temyiz edildiği taktirde sonucunun beklenmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş; bozma kararı üzerine davanın, İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/214 Esasına kaydedildiği ve mahkemece, ferağa icbar davasının sonucunun beklenmesi yönünde ara kararı kurulduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile hükmen tescile ilişkin 14.04.1994 tarihli kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine de Dairemizin 07.12.2011 tarihli ve 2011/12515 Esas, 2012/15085 Karar sayılı ilamı ile özetle; davaya konu 26.10.1989 tarihli satış vaadi sözleşmesinin vaat borçlusunun vekili ... ile davacı arasında düzenlendiği, orta yerde vekil marifetiyle yapılmış olsa dahi vekili bağlayan bir sözleşme varsa sözleşmenin vaat alacaklısı olan tarafın buna dayanarak ferağa icbar suretiyle tescil isteminde bulunabileceği, davanın açılışındaki maksadın ferağa icbar suretiyle taşınmaz mülkiyetinin aktarılması olup tescil iradi olarak sağlanmamışsa açılacak ferağa icbar davasında davanın taraflarının eksiksiz yer alması gerektiği; somut olaya gelince, sözleşmenin vaat borçlusu olan ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla vekili aleyhine Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/142 Esas sayılı dosyasıyla açılan davanın reddine karar verildiği, hükmün davacı vaat borçlusu tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.02.2010 tarihli 2009/13534-2010/1402 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş olup anılan Dairece yapılan saptamaya göre eldeki davada, davalıya yöntemince davetiye çıkartılmadığı, yargılamada bulunma hakkı elinden alınarak savunması tespit edilmeden davanın sonuçlandırıldığı, bu nedenle görünürde kesinleşen mahkeme kararının bozulması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; mahkemenin 14.04.1994 tarihli ve 1993/755 Esas, 1994/173 sayılı Kararı ile davanın kabulüne ve hükmen tescile ilişkin verilen kararın, taraflarca temyiz edilmeksizin 06.06.1994 tarihinde kesinleştiği ve 31.10.1994 tarihinde kesinleştirme işlemi yapıldığı, ancak karar henüz tapuya yansıtılmadan bu kez Kadıköy 9. Noterliğinin 14.09.2000 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazın davacı ... tarafından dava dışı vekil ..."ye devredilmek istendiği, ..."nın 23.09.2000 tarihinde ölümü üzerine vekil ... tarafından mirasçıları aleyhine ferağa icbar davası açıldığı, hükmen tescil ilamının ise 15.05.2007 tarihinde tapuya işlendiği ve aynı tarihte davacı ..."nın tek mirasçı olan oğlu ..."nın tapuda adına intikal işlemini gerçekleştirerek yine aynı tarihli satış işlemi ile taşınmazın ... adına tescilinin sağlandığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK"nin "Davaların Birleştirilmesi" başlıklı 166. maddesinin 1. fıkrası gereğince, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar diğer mahkemeyi bağlar.
Somut olaya gelince; eldeki dava ile aynı mahkemenin 2010/214 Esas sayılı dosyasında görülen dava konusunun aynı olup taraflarının ve hukuki sebeplerinin benzer nitelikte olduğu, dolayısıyla biri hakkında verilecek kararın diğer davanın sonucunu da etkileyeceği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunan bu davaların birleştirilerek görülmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözönünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.04.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.