1. Hukuk Dairesi 2018/2581 E. , 2020/4118 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın 5 parça taşınmazını torunu olan davalıya ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın istek ve iradesi doğrultusunda devir işleminin gerçekleştirildiğini, bakım borcunu yerine getirdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, "Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi için mahallinde keşif yapılarak çekişmeli taşınmazların ve mirasbırakan adına kayıtlı taşınmazların değerinin uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanması, temlik edilen taşınmazların değerinin mirasbırakanın toplam mal varlığına oranı, temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yetinilerek, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. " gerekçesiyle bozulmuş olup, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece, muvazaa iddiasının ispat edilemediği, temlik bakım karşılığında ivazlı olarak yapıldığından tenkis talebinin dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 5 parça taşınmaz mirasbırakana aitken, 04.09.2006 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile torunu olan davalıya temlik edildiği, 1928 doğumlu mirasbırakan ..."ın 26.10.2012 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geriye çocukları davacılar ile davalının babası olan dava dışı Yüksel’i bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın 5 parça taşınmazını aynı tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile 18 yaşındaki torunu davalıya devrettiği, mirasbırakanın davalının babası Yüksel ile aynı avlu içindeki yanyana evlerde birlikte yaşadığı, temlik edilen taşınmazların toplam değerinin mirasbırakanın geride kalan taşınmazlarının toplam değerine olan oranı gözetildiğinde makul sınırın aşıldığı, mirasbırakanın kendisine baktırmak için daha azını verebilecekken taşınmazlarının değer itibariyle ekseriyetini verdiği, davalı ve babası Yüksel ile davacıların küs olduğu, davacıların mirasbırakanla görüşmelerinin engellendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; yukarıda belirlenen olgular değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.