11. Hukuk Dairesi 2020/827 E. , 2020/5065 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 26/12/2017 tarih ve 2014/949 E- 2017/1189 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 09/10/2019 tarih ve 2018/1468 E- 2019/1188 K. sayılı kararın Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ise de 21/02/2020 tarihinde davalı vekili tarafından verilen duruşmadan vazgeçme dilekçeside dikkate alınarak dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 31.03.2000 tarihinde 31.300 DM (16.300,00 Euro"ya tekabül eden 33.430,00 TL) karşılığında 400 adet hisse ile davalı şirkete ortak yapıldığını, müvekkilinin şirket ile arasında bulunan ortaklığı sonlandırmak için yaptığı görüşmelerin ve 24.03.2010 tarihli Konya 6. Noterliği"nin 5980 nolu ihtarnamesinin sonuçsuz kaldığını ve kâr payı dahi alamadığını ileri sürerek ederek 31.300 DM’nin (16.300,00 Euro"ya tekabül eden 33.430,00 TL) 31.03.2000 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili şirket ile davacı arasında ortaklık ilişkisi bulunduğunu, TTK.m.329 ve 405 gereğince davacının elinde bulunan hisse senetlerinin alınıp parasının iade edilerek ortaklık ilişkisine son verilmesinin mümkün olamadığını, davacının kar payı alamadığı gerekçesiyle ortaklığını sona erdirmek istemesinin iyi niyet kurallarına ve TTK"ya aykırı olduğunu, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davalı tarafın hak düşürücü süre ve zamanaşımı def"inin yerinde olmadığı, 15.182,00 Euro"nun dava tarihi itibariyle TL karşılığının 31.355,38 TL olduğu, davadan önce temerrütün oluşmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalı şirkete ortak olmadığının tespitine, 31.355,38 TL"nin temerrüt tarihi olarak kabul edilen dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce, davalı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, dava dilekçesinde parantez içerisinde TL karşılığının gösterilmesinin istemin TL"ye çevrildiği ve TBK"daki seçimlik hakkın kullanıldığı anlamına gelmeyeceği, davacı isteminin yabancı para cinsinden olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı ...Ş."nin ortağı olmadığının tespitine, 15.182 Euro"nun 08.06.1999 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi gereğince işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığından bahisle, bu amaçla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçeyle, davanın kısmen kabulü ile davacının davalı ...Ş.’nin ortağı olmadığının tespitine ve 15.182 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"nun 41. maddesinde 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ""31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun"un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, Bölge Adliye Mahkemesince taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu"nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re"sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı şirkete iadesine, 16.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.