Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/810
Karar No: 2022/131
Karar Tarihi: 09.02.2022

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/810 Esas 2022/131 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/810
KARAR NO: 2022/131
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2012/106
KARAR NO: 2018/1298
DAVA TARİHİ: 08/05/2012
KARAR TARİHİ: 29/11/2018
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/02/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 04/08/2006 ve 09/09/2006 tarihleri arasını kapsayan Rumeli Hisarları Konserlerinin ana sponsorluğu yapımı konusunda sözleşme imzalandığı, sözleşme uyarınca müvekkili şirket tarafından Rumeli Hisarı Konserleri etkinliklerinin başlandığı, etkinliklerin devamı sırasında 18/08/2006 tarihinde davalı tarafın tek taraflı olarak sözleşmeyi haksız bir şekilde feshettiği, bunun üzerine müvekkilince Beyoğlu ... Noterliğinden gönderilen ihtarnameyle haksız fesihten dolayı zarar ziyan ve cezai şartın talep edildiği, davalı tarafın haksız fesihle konserlerin yarım kalmasına neden olduğu, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığı, sözleşmenin 11.maddesi gereğince tüm zarar ve ziyanların 12.maddesi gereğince de 100.000,00 USD cezai şartın ihtarname ile talep edildiği, müvekkilince sözleşmenin yapılacağına olan güven nedeniyle 413.000,00 TL masraf ve ödeme yapıldığı, yine bu güvenle dava dışı firmalarla 144.865,00 TL'lik yan sponsorluk ve reklam anlaşmaları yapıldığı, 01/08/2007 tarihinde İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtıkları ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttukları davada talep ettikleri 10.000,00 TL tazminatın müvekkiline verildiği, şimdi ise fazlaya ilişkin hakları kapsamında bu davayı açtıkları beyan edilerek haksız fesih nedeniyle müvekkili şirketin menfi zararı olan 413.000,00 TL + 144.865,00 TL = 557.865,00 TL'nin ve cezai şart bedeli olan (100.000,00 USD cezai şart bedeli karşılığı) 175.000 TL'nin toplamından davalı tarafından yapılan 236.070,00 TL ödeme ile kısmi dava değeri 10.000,00 TL'nin de düşümü neticesinde bakiye 486.795,00 TL'nin 01/08/2007 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davacı vekili 10/04/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde talep ettikleri kanuni faizi, ticari faiz olarak ıslah ettiğini belirtmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava zamanaşımına uğradığı için bu nedenle reddi gerektiği, öncelikle taraflar arasında 04/08/2006 ve 09/09/2006 tarihlerini kapsayan 95.000,00 USD bedelli sponsorluk sözleşmesinin yapıldığı, bu sözleşme ile davacının organizasyonu eksiksiz olarak yerine getirmeyi, davalının ise 95.000,00 USD'yi ödemeyi yüklendiği, davacı vekili tarafından davalıdan 75.000,00 USD ödeme alındığının İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada cevaba cevap dilekçesinde ikrar edildiği, bunun haricinde bir takım ödemelerin bizzat davacı şirket temsilcisine imza karşılığında bir kısım ödemelerin ise davacı şirketin banka hesabına yapıldığı, bunların 16. Asliye Ticaret Mahkemesince dikkate alınmadığı, davacının yeterli maddi olanağa sahip olmadığı için sözleşmede taahhüt ettiği hususları yerine getiremediği, Rumeli Hisarı Konserlerinin 4 Ağustos 2006 tarihinden 6 Eylül tarihine kadar sürmesi planlanmışken, bazı sanatçılara davacı şirket tarafından paralarının zamanında ödenmediği ve sanatçıların sahneye geç çıktığı, izleyicilerce bu durumun protesto edildiği, Sanatçı ...'nin sahne alacağı gün davacı tarafından konser alanının kira parası ödenmediği için Rumeli Hisarının kapılarının saat 20.00'a kadar açılmadığı ve bilet satın alan seyirciler tarafından protestolarda bulunulduğu, sahne ücretinin davalı tarafından ödenmesinden sonra ancak seyircilerin konser alanına girebildiği, ana sponsor olarak ödemesi gereken sponsorluk bedelini daha evvel davacıya ödemesine rağmen Rumeli Hisarı konserlerinin sözleşmede planlandığı şekliyle davacı tarafından gerçekleştirilmediği, sanatçı avans ve ücretleri, konser mekanı olan Rumeli Hisarının kirası, ses ekip ve ekipmanının ücretleri gibi ödemeler davacı şirket tarafından ya hiç ya da sağlıklı olarak yapılmadığı, böyle bir yükümlülüğünün olmamasına rağmen organizasyonun devamını sağlamak amacıyla son iki konser olan ... ve ... konserlerinin ücretlerinin davalı müverkkilince ödenerek anılan konserlerin gerçekleştirilmesinin sağlandığı, sözleşmeye konu tüm bedelin müvekkili tarafından ödendiği ancak sözleşmenin davacı tarafça ihlal edildiği, davacı tarafın müvekkiline 186.000,00 TL borçlu olduğu, müvekkili tarafından İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyası ile davacı hakkında takip başlatıldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; "...Davalı tarafından zamanaşımı definde bulunmuş ise de, taraflar arasında sözleşme bulunması nedeniyle zamanaşımı 10 yıl olup, taraflar arasındaki sözleşmenin 2006 tarihinde imzalandığı davanın ise 08/5/2012 tarihide açılması nedeniyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zaman aşımı definin reddine karar verilmiştir. İstanbul 16 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/38 esas nolu dosyası alınıp incelendiğinde; Davacı vekili, taraflar arasında yapılan sözleşmeyi davalının tek taraflı olarak feshettiğini, bu suretle müvekkili şirketin zarara uğradığını bildirerek müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki sponsorluk sözleşmesinin davalının tek taraflı olarak feshi nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu 200.000 TL maddi zarar+120.870 TL cezai şart olmak üzere toplam 320.870 TL’den fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, 320.870 TL zarar söz konusu ise, bu zararın ortaya çıkmasından itibaren, bir yılı aşkın bir süre boyunca, sessiz kalarak tüm olup bitenlere seyirci kalan davacının iyi niyetli olmadığını, müvekkili şirketin ana sponsor olarak üzerine düşen tüm mükellefiyetleri tam anlamıyla ve harfiyen yerine getirmesine rağmen bazı sanatçılara, konser alanının kirası yanında ses ve ışık düzenin yanı sıra ekipmanına paralarını ödemediği için sözleşmenin usule ve yasaya uygun olarak haklı sebeple feshedildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir. 16 Asliye Ticaret Mahkemesince alınan kök raporda, sponsorluk bedelinin 95.000 USD olduğu, buna karşılık davalı tarafından 236.070,85 TL ödeme yaptığı , davacının davalının yükümlülüklerinin yerine getirmediğinden dolayı zarara uğradığı iddiasının ispata muhtaç olduğu buna bağlı olarak cezai şart talebinin mümkün olmadığının bildirildiği, aynı bilirkişiden alınan birinci ek raporda, davacının sözleşmelerden doğan gelir kaybı kapsamında davacı ile başka firmalar arasında imzalanan sözleşmelerin davalı tarafın sözleşmeyi feshetmesinden dolayı toplam 144.865,00 TL organizasyon için yapılan masraflar kapsamında (... ajans ile yapılan anlaşmada 60.000 TL, ... masraflarına karşı 75.300,00 TL, ...'a yapılan avans 25.000 TL, organizasyon yeri kiralama bedeli 100.000 TL, çeklere uygulanan adli para cezası 153.000 TL) 413.300,00 TL olmak üzere toplam 558.165,00 TL olarak hesaplama yapıldığı, sonuç kısmında ise davalının dosyada sözleşmeyi fesheden beyanına rastlanmadığı, sözleşmeye aykırılığın davalıdan kaynaklandığının ispatlanamadığı yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. 16 Asliye Ticaret Mahkemesine ait gerekçeli karar incelendiğinde, uzman bilirkişi kurulu tarafından taraf ticari defter ve kayıtlarında incelemeler yapılmış, tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadıkları tespit edilmiş, davacı yanca uğranılan zarar kalemlerine ilişkin dosya sunulmuş, davalı ticari defterlerinden davacıya toplam 236.070,95 TL ödeme yaptığı tespit edilmiş, bilirkişi kurulunun 1.ek raporunda davacı ile dava dışı şirketler arasında sponsorluk sözleşmesi nedeniyle düzenlenen sözleşmeler sonrası davacı tarafından yapılan ödemeler tespit edilmiş, ayrıca davacının organizasyon nedeniyle yapmış olduğu ödemeler tutarı 413.300 TL olarak hesaplanmış, dava dışı firmalara yapılan sözleşmeler toplamı 144.865 TL olarak tespit edildiği belirtilerek, mahkemece, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davalı yanca sözleşmenin başlangıç tarihi olan 24/08/2006 tarihinden önce feshedildiği, sözleşmenin feshinin haklı nedenlere dayalı olduğu hususunun kanıtlanmadığı, bu durumda davacının BK'nın 108. maddesine dayanarak menfi zararını talep edebileceği, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak zarar tutarlarının belirlendiği, sözleşmenin 12. maddesinde "taraflar sözleşme nedeniyle üstlendikleri görevlerinden dolayı haklı bir sebebe dayanılmaksızın sözleşme süresi dolmadan fesih ettiği taktirde 100.000 USD cezai şartı kabul eder" hükmünün yer aldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay 11 Hukuk Dairesi 01/7/2013 tarih 2012/10889 esas 2013/13974 karar nolu ilamı ile kararı onamış , karar düzeltme talebi de reddedilerek karar kesinleşmiştir. İstanbul 16 Asliye Ticaret Mahkemesine ait dosyadan alınan bilirkişi raporunun, Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 28/4/2005 tarih 2004/6148 esas 2005/4334 karar nolu içtihadında da belirtildiği üzere hüküm vermeye yeterli olmamasına nedeniyle mahkememizce tekrar rapor alınması cihetine gidilmiştir. 18/01/2016 tarihli raporda, sözleşmeden doğan gelir kaybı kapsamında taraflar arasında imzalanan sponsorluk anlaşmasına göre davacının davalıdan 95.000 USD talep edebileceği belirtilerek bunun TL karşılığı olan 138.206,00 TL ile davacının davalı ile imzalanan sözleşmeye dayanılarak başka firmalarla yapmış olduğu sözleşmelerden dolayı elde etmeyi umduğu gelirleri elde edemediği belirterek, bu sözleşme bedelleri tek tek sıralanarak 138.206,00 TL asıl sözleşme bedeli de dahil olmak olmak üzere toplam 283.071,00 TL olarak belirlendiği, organizasyon masrafları olarak ise 100.000 TL kiralama bedeli, ...'a ödenen 25.000 TL lik avans bedeli, ... ile yapılan anlaşma nedeniyle 60.000 TL, ... masraflarına karşılık 75.300 TL olmak üzere 260.300 TL olmak üzere davacının yaptığı giderler ve muhtemel kar kaybının 543.371 TL olduğu davalının yaptığı ödemeler tutarının ise 198.312,00 TL olup daha önceki davada hükmedilen 10.000 TL nin mahsubu ile davacının talep edebileceği net alacak (zarar tutarının 335.059 TL olduğunun raporda açıklandığı görülmüştür. Rapora itiraz edilmesi üzerine ek rapor alınmış, bilirkişilerin ek raporda bilirkişiler kök rapordaki görüşlerini tekrarladıkları görülmüştür. 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde alınan bilirkişi raporu ile mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile çelişki olması nedeniyle başka bir bilirkişi heyetinden rapor alınmış, 12/10/2017 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde, sözleşme kapsamında davalı şirketin davacı şirkete 198.312 TL ödeme yaptığı, 100.000 TL lik kira ödemesinin davalı şirketçe davacı şirket adına yapıldığının tespit edildiğini, davacı şirketin sözleşmeden doğan gelir kaybı toplamının; ... ajansı ile yapılan sözleşme bedeli 18.000,00, ... AŞ ile yapılan sözleşme bedeli 31.865,00 TL, ... AŞ ile yapılan sözleşme bedeli 27.000 TL, ... ile yapılan sözleşme bedeli 28.000 TL, ... ile yapılan sözleşme bedeli 40.000 TL, ana sözleşmeden kaynaklanan KDV hariç gelir kaybı bedeli 117.123,73 TL olmak üzere toplam 261.988,73 TL, organizasyon için yapılan masraf ve giderler karşılığı olarak ... ile yapılan anlaşma 60.000 TL, ... masraflarına karşılık 68.500,00 TL, ...'a yapılan avans 25.000 TL organizasyon kiralama bedeli (KDV hariç kısmı) 84.745,76 TL, (çeklere uygulanan para cezası bedeli hesaba katılmaksızın) olmak üzere toplam 238.245,76 TL olarak belirlenmiş, tüm miktarlarının toplamının 500.234,49 TL olarak hesaplandığı, davalı tarafından ödenen 198.312,00 TL nin mahsubu ile kalan tutarın 301.922,49 TL olarak hesaplandığının bundan daha önce hükme bağlanan 10.000 TL nin düşümü ile davacının talep edebileceği kısmının 291.922,49 TL olarak hesaplandığı görülmüştür. 14/12/2017 tarihli duruşmada alınan ara kararı ile, "Daha önceki bilirkişi heyetinin yanına menfi ve zarar konusunda uzman bir bilirkişi eklenerek; Takdiri mahkemeye ait olmak üzere, 818 BK nun 106-108, Yeni Borçlar Kanunun 125.maddesinde seçimlilik haklarının sıralandığı, bu madde ve yargıtay uygulamaları gereğince, menfi ve müsbet zararın birlikte istenemeyeceği, onananarak kesinleşen 16 Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2011/38 esas 2012/58 karar nolu ilamda Yargıtay içtihadında da menfi zarardan bahsettiği dolayısıyla davacı tarafın menfi zarar talebinde bulunduğu dikkate alınarak, en son raporda tespit edilen zararların hangisinin menfi zarar hangisinin müsbet zarar kapsamında kaldığının ayrı ayrı değerlendirilmesinin yine davacı tarafın cezai şart talebi de olduğu dikkate alınarak, sözleşmede tespit edilen 100.000 USD cezai şartın, davalının ekonomik mahfına sebep olup olmayacağı hususu davalı tarafın bilançoları incelenerek tespit edilmesinin istenilmiştir. Alınan ek rapor incelendiğinde, olumlu zarar alacaklının borcunun ifasındaki çıkarının gerçekleşmemesi yüzünden uğradığı zarardır. Alacaklının mal varlığının borcunun ifası halinde alacağı durum ile borcun ifa edilmemiş olması halindeki durumu arasındaki farktır. Olumsuz zarar ise, hüküm doğurduğuna güvenilen bir sözleşmenin geçersiz olması veya kurulacağına güvenilen bir sözleşmenin kurulmaması yüzünden uğranılan zarardır. Güvenen kimsenin sözleşmenin hüküm ifade etmemesi veya kurulmaması halinde mal varlığının aldığı durum ile bu olay hiç gerçekleşmese idi mal varlığının içinde bulunacağı durum arasındaki fark olumsuz zararı ifade etmektedir. Hiçbir zaman hem olumlu zararın hemde olumsuz zararın tazmini birlikte istenemez. Zira olumlu zararın tazmini isteyen, borç doğru dürüst ifa edilseydi, zarar kapsamında yer alan kayıpları katlanacak olurdu. Diğer taraftan olumsuz zararın tazmini isteniyorsa borç hükümsüz sayılıyor demektir ki hüküm ifa etmeyen borcun ifasına ilişkin çıkarın tazmini istemez. Menfi zararda tazmini gereken hususlar kurulamayan veya geçerli olmayan bir sözleşmeden kaynaklanıyorken, müspet zarardan söz konusu olan zarar sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcun ifa edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Fili zarar mal varlığında meydana gelen azalmayı, yoksun kalınan kar ise mal varlığının artma imkanının kaybını ifade etmektedir. Bilirkişi heyeti rapordaki görüşlerinde fiili zarar ve kar kaybının olumlu yada olumsuz zarar tarzında ortaya çıkabileceğini belirterek sonuç kısmında gelir kaybı toplamı olan 144.865,00 TL lik tutarın olumlu yada olumsuz zarar tarzında ortaya çıkabileceği ana sözleşme bedelinden mahrum kalınma durumunun yani 117.123,73 TL nin müspet zarar olacağı, organizasyon için yapılan masraf ve giderler toplamı olan 238.245,76 TL lik tutarın ise menfi zarar olabileceği görüş ve kanaatine varıldığı görülmektedir. Davacı vekili dava dilekçesinde, menfi zararlarını talep ettiğini belirtmektedir. Müspet zarar ve menfi zararın birlikte talep edilmesi mümkün değildir. Müspet zarar ve menfi zararların tamını en son ek raporda bilirkişilerce yapılmıştır. Kar kaybı kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuru ile fesheden taraftan istenir. Kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelebilecek çoğalmadan mahrum kalır. Kar kaybı zararı müspet zarar kapsamındadır. 12/12/2017 tarihli raporda bilirkişi heyetince belirlenen zarar kalemleri irdelendiğinde ana sözleşmeden yani davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklı gelir kaybı bedeli 117.123,73 TL (95.000 USD karşılığı) ile davacının davalı ile imzalamış olduğu sözleşmeye güvenerek başka firmalarla reklam anlaşması yaptığı ve bu anlaşmalar gereğince dava dışı firmalardan elde etmeyi umduğu gelir kayıpları ise ... Ajansı ile yapılan sözleşme 18.000 TL, ... ile yapılan sözleşme bedeli 31.865,00 TL, ... ile yapılan sözleşme 27.000 TL, ... ile yapılan sözleşme bedeli 28.000 TL, ... ile yapılan sözleşme bedeli toplamı olan 144.865.00 TL lik gelir kaybı da kar kaybı kapsamında müspet zarardır, dolayısıyla ikinci raporda belirtilen 261.988,73 TL lik kısım müspet zarar kavramına girmektedir. 12/10/2017 tarihli raporda, davacının organizasyon için yaptığı masraf ve giderler karşılığı sıralanarak ... ajansı ile yapılan anlaşma 60.000 TL ... masraflarına karşılık 68.500,00 TL ...'a yapılan avans ödemesi 25.000 TL organizasyon kiralama bedeli 84.745,76 TL olmak üzere belirlenen miktar 238.245,76 TL olup, bilirkişi heyetince kiralama bedeli davacının zararları kapsamına dahil edilmiş ise de, toplanan delillerden kira bedelinin davalı tarafından yatırıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle kiralama masrafı düşüldüğünde davacının menfi zarar toplamı 153.500 TL yapmaktadır. Borçlar Kanunun 179.maddesine göre, "Cezanın sözleşmenin ifası ile ilişkisi başlığı altında, bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı , ya borcun yada cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun kararlaştırılan cezai ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır." Borçlar Kanunun 180.maddesine göre, "alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile kararlaştırılan cezanın ifasını ister. Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa, alacaklı , borçlunun kusurunun bulunmadığını ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez." denilmektedir. Davaya konu olan 09/8/2006 tarihli sözleşme incelendiğinde, sözleşme bedelinin KDV dahil 95.000 USD olduğu, cezai şartın sözleşmenin 12 maddesinde düzenlendiği, buna göre sözleşmenin haklı bir sebebe dayanılmaksızın süresi dolmadan feshedilmesi halinde 100.000 USD nin cezai şart olarak kararlaştırıldığı görüldüğünden, sözleşmedeki cezai şartın ifaya bağlı yani ifaya eklenen cezai şart olarak kararlaştırılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf, dava açmadan önce davalıya göndermiş olduğu ihtarnamede cezai şart bedelinin talep ettiği görülmektedir. BK 180.maddesine göre, alacaklı zarara uğramış olsa bile kararlaştırılan cezasının ifasını isteyebilecektir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı borçlunun kusurunun bulunduğunun ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemeyecektir. Dava konusu olayda yukarıda da belirtildiği üzere davacı taraf menfi zararının tazmini istemektedir. Kaldı ki, müspet zarar ve menfi zararın birlikte talep edilmesi de zaten mümkün değildir. Yukarıda da açıklandığı üzere davacının menfi zararının toplamı 153.500 TL yapmaktadır. Sözleşmede 100.000 USD cezai şart kararlaştırılmıştır, davacının menfi zararının cezai şart miktarının aşıp aşmadığı irdelendiğinde; davacı taraf 16 Asliye Ticaret Mahkemesinde 03/08/2007 tarihide dava açmış olup davacı 1 USD yi 1.2807 TL den çevirerek talepte bulunmuştur. Mahkeme cezai şart kapsamında 10.000 TL'ye karar vermiştir. Dava tarihinde 1 USD 1.3092 TL 'dir. 10.000 TL /1.3092 =7.638,25 USD cezai şarta karar verildiği anlaşılmaktadır. İşbu davada, davacı taraf 175.000 TL (100.000 USD nin TL karşılığı ) diyerek cezai şart talebinde bulunmuş olup, işbu davanın açılış tarihi 08/5/2012 dir. Bu tarihteki kur karşılığı 1.7606 TL olup davacı ise 1 USD 1.75 TL den çevirmiştir. Cezai şart kapsamında daha önce hükmedilen cezai şart miktarı düşüldüğünde 100.000 USD - 7.638,25 USD =92.361,75 USD cezai şart miktarı kalmıştır. 92.361,75 USD'yi davacının talep etmiş olduğu gibi 1.75 TL'den TL ye çevirdiğimizde talep edilebilecek TL karşılığı cezai şart miktarının 161.633,06 TL yaptığı görülmektedir. Davacının uğramış olduğu menfi zarar miktarı 153.500 TL olup bu miktar cezai şart miktarını aşmadığından davacı 161.633,06 TL cezai şartın ödenmesinin Borçlar Kanunun 180.maddesi kapsamından davalıdan talep edebilecektir. Cezai şartın ödenmesi davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı hususunda araştırılmış olup, davalının bilançoları alınarak dosyaya bırakılmış mali müşavir ve finans bilirkişi duruşmaya çağrılarak beyanı alınmış, davalının bilanço durumuna göre söz konusu cezai şartın ödenmesinin davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı bildirilmiştir. Toplanan tüm deliller alınan bilirkişi raporları 16 Asliye Ticaret Mahkemesine ait kısmi cezai şartın tahsili ile ilgili kesinleşmiş ilam, BK 180.maddesi kapsamında davacının ancak davalıdan cezai şart talep edebileceği kalan cezai şart miktarının yukarıda yapılan açık almaya göre 161.633,06 TL olduğu, söz konusu miktarın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı dikkate alınarak 161.633,06 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. (Davacı taraf dava dilekçesinde kanuni faiz istemiş olup daha sonra ıslahla avans faizine çevirmiştir, ıslahla faiz türü değiştirilemeyeceğinden yasal faize hükmedilmiştir.)" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Akdedilen sponsorluk sözleşmesinin her iki tarafın da tacir olması ve sözleşmenin içeriğinin açıkça kamu düzenine, kişilik haklarına ve ahlaka aykırı olmaması nedeniyle taraflar için bağlayıcı olduğunu, sözleşmede haksız fesih halinde fesheden tarafın hem kararlaştırılan miktardaki cezai şartı hem de diğer tarafın zarar ve ziyanını ödeyeceği kabul edilmişken, bu hükmün mahkemece gözardı edilerek menfi zarar tazmin talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2011/38 E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin menfi zararlarının toplamda 558.165,00 TL olduğunun tespit edildiğini ve kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin denetiminden geçerek kesinleştiğini, bu nedenle yerel mahkemenin menfi zarar taleplerinin reddine ilişkin kararının kaldırılarak 161.633,06 TL cezai şart ile 383.110,76 TL menfi zararın ayrı ayrı ödenmesi hususunda hüküm kurulması gerektiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye güvenilerek yan sponsorlarla yapılan sözleşmelerden doğan gelir kayıplarının olumsuz zarar (menfi zarar) olarak değerlendirilebileceği bilirkişi raporu ile sabit iken, yerel mahkemenin bu zarar kalemlerini müspet zarar olarak değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davaya konu sponsorluk sözleşmesi davalı şirket tarafından haksız olarak tek taraflı feshedildiği için işbu sözleşmenin yürürlüğü süresi içerisinde buna güvenilerek müvekkili şirketçe akdedilen yan sponsorluk sözleşmeleri için yapılan harcamaların müspet zarar olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, yan sponsorluk sözleşmeleri nedeniyle 144.865,00 TL ve sözleşme kapsamında yapılan masraflar nedeniyle 238.245,76 TL olmak üzere müvekkilinin toplamda 383.110,76 TL zararı oluştuğundan tamamının tahsilinin gerektiğini, kararın gerekçe kısmında; BK m. 180/II’ye göre, alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı borçlunun kusurunun bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemeyeceğini belirterek, müvekkili şirket menfi zararının 153.500,00 TL olduğu varsayımı üzerinden bu miktarın hesaplanan 161.633,06 TL cezai şart miktarını aşmadığından sadece cezai şart miktarını isteyebileceğini belirtilmiş ise de hesaplamanın da hatalı olduğunu, Mahkemenin görüşünü kabul anlamına gelmemek kaydıyla yukarıdaki menfi zarar olarak hesaplanan 383.110,76 TL (veyahut kira bedeli indirilmiş tutar olan 298.365,00 TL) menfi zararın cezai şart miktarını aştığı ve davalı şirketin de fesihte kusurlu olduğu dikkate alındığında aşan miktarın 221.477,70 TL (kira bedeli indirilmiş tutar üzerinden ise 136.731,94 TL) olduğu açık olup bu nedenle de kararın kaldırılması gerektiğini beyan ederek; sonuç olarak 161.633,06 TL miktarlı cezai şartın ve 383.110,76 TL miktarlı menfi zararın ayrı ayrı ödenmesi hususunda talepleri doğrultusunda hüküm kurulmasına, işbu taleplerinin kabul görmemesi halinde ise menfi zarar hesaplamasının dilekçelerinin son bölümü uyarınca açıklanan doğrultuda yapılarak cezai şart miktarını aşan menfi zarar miktarının 221.477,70 TL (kira bedeli indirilmiş tutar üzerinden kabul halinde ise 136.731,94 TL) olduğunun kabulü ile yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesinde ileri sürdüğü savunmalarını tekrar ederek, öncelikle zamanaşımı itirazları yönünden değerlendirme yapılmasını talep ettiklerini, sözleşme kapsamında davalının temel ve asli ediminin sponsorluk ücretinin ödenmesi olup 09/08/2006 tarihli sözleşmenin 9. maddesine göre 09/08/2006 tarihinde 50.000,00 USD ve 06/09/2006 tarihinde 45.000,00 USD ödemeyi taahhüt ettiğini, TCMB'nın 09/08/2006 tarihindeki kur bilgisine göre 50.000,00 USD'nin 72.500,00 TL'ye ve 06/09/2006 tarihindeki kur bilgisine 45.000,00 USD'nin 62.000,00 TL'ye tekabül ettiği, bu durumda davalı tarafından ödenmesi gereken toplam bedelin 134.500,00 TL olduğu, davalı şirketin bu kapsamda davacıya 09/08/2006 tarihinde toplamda 73.000,00 TL ve 06/09/2006 tarihinden önce 16/08/2006 ve 17/08/2006 tarihlerinde toplamda 62.900,00 TL olmak üzere toplamda 135.900,00 TL ödeme yaparak sözleşmedeki edimini 17/08/2006 tarihinde eksiksiz olarak yerine getirdiğini ve sponsorluktan doğan sorumluluğunun sona erdiğini bu nedenle hükmedilen cezai şartın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kiralama bedelinin davacı tarafından ödendiği iddia edilmiş ise de 100.000,00 TL olan bu bedelin davalı ... tarafından 31/07/2006 tarihinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı DÖSİM'e ait banka hesabına davalının ...'ta bulunan banka hesabı üzerinden EFT yapılarak ödendiğini ve dekontun dosyaya ibraz edildiğini, yine davalı şirketin bunlar haricinde sırf davacının organizasyonu sağlıklı bir şekilde götürebilmesi ve aksaklıkların giderilmesi için üzerine vazife olmamasına rağmen iyi niyetli olarak 176.070,00 TL (28/07/2006 tarihinde davacıya imza karşılığı elden 13.000,00 TL, 09/08/2006 tarihinde davacının banka hesabına 13.000,00 TL, 09/08/2006 tarihinde davacıya imza karşılığı elden 60.000,00 TL, 17/08/2006 tarihinde davacının banka hesabına 20.000,00 TL, 16/08/2006 tarihinde davacı adına Turizm Bakanlığı'na yapılan 20.000,00 TL, 17/08/2006 tarihinde davacı adına ... Ltd. Şti.'ye yapılan 22.900,00 TL, 04/01/2007 tarihinde davacıya imza karşılığı elden 27.170,85 TL) fazladan ödeme yaptığını, bu durumda kira bedeli ile birlikte davalı tarafından davacıya toplamda 276.070,00 TL'lik fazladan ödeme yapıldığını, davacı tarafından talep edilen cezai şart bedeli 100.000,00 USD'nin talep şartlarının oluşmadığını, davalı şirket sözleşmede belirtilen tüm edimlerini eksiksiz yerine getirdiğinden sözleşmenin fiilen sona erdiğini, bu sebeple davalı açısından sözleşmeyi feshetmekte hukuki bir fayda ya da zarar bulunmadığı gibi davacının da tüm edim ve alacaklarını tahsil etmiş olması sebebi ile sözleşmenin feshi halinde hukuki bir fayda ya da zararının bulunmadığını, bu nedenle davacının cezai şart talebinin şartları oluşmadığından dolayı reddi gerektiğini ayrıca müvekkili davalı tarafından tüm sponsorluk ödemelerinin sözleşme gereği zamanında yapılmasına rağmen davacının sözleşme konusu edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle davalıyı mağdur ettiği için de davacı taleplerinin reddi gerektiğini, açıklanan nedenlerle mahkemenin kısmen kabul kararının hatalı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca HMK'nun 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasındaki ana sponsorluk sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiası ile uğranılan zararların tazmini ve sözleşmeyle kararlaştırılan cezai şart bedelinin ödenmesi istemine ilişkindir. Davacının zarar iddiası; organizasyon etkinliği çerçevesinde yan sponsorlarla yapılan sözleşmelerden kaynaklanan (... ile yapılan sözleşmeden 18.000,00 TL, ... AŞ ile yapılan sözleşmeden 25.000,00 USD <1 USD=1,2746 TL hesabı ile 31.865,00 TL>, ... AŞ ile yapılan sözleşmeden 27.000,00 TL, ... Ltd. Şti ile yapılan sözleşmeden 28.000,00 TL ve ... ile yapılan sözleşmeden 40.000,00 TL olmak üzere) 144.865,00 TL gelir kaybı, organizasyon için 3.kişilere yapılan ödemelerden kaynaklanan (... ile yapılan anlaşmada 60.000 TL, ...'a ses/ışık/görüntü için yapılan masraflarına karşı 75.300,00 TL, ...'a yapılan avans 25.000 TL, organizasyon yeri kiralama bedeli 100.000 TL, çeklere uygulanan adli para cezası 153.000 TL (davalıya verilen 73.000,00 TL ve 113.000,00 TL bedelli çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle Şişli 11. Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile verilen 153.000,00 TL adli para cezası) toplamı 413.300,00 TL) 413.000,00 TL masraf olmak üzere toplam 557.865,00 TL'dir. Dava konusu talebini ise 557.865,00 TL zarar miktarı ile 100.000,00 USD karşılığı 175.000,00 TL cezai şart toplamı 732.865,00 TL'den, davalı tarafından yapılan toplam 236.070,00 TL ödeme ve İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/38 E. no'lu dosyasında hükmedilen 10.000,00 TL düşüldükten sonra kalan 486.795,00 TL olarak açıklamıştır. Taraflar arasında 09/08/2006 tarihinde imzalanan ana sponsorluk sözleşmesinde; davacı "Yapımcı", davalı "Ana Sponsor" olarak adlandırılmıştır. Sözleşmenin 04/08/2006-06/09/2006 tarihleri arasında Rumeli Hisarında gerçekleştirilecek 34 adet konser nedeniyle düzenlendiği ve Rumeli Hisarı Konserlerinin başına "..." sponsor isminin eklenmesiyle "..." olarak anılacağı ifade edilmiştir. Sözleşmenin "Bütçe ve Faturalandırma" başlıklı 8.maddesinde "Ana sponsorluk toplam bedeli 95.000 USD KDV' dahildir. 50.000,00 YTL karşılığında ...'ten alacaklarına ilişkin 01/08/2006 tarihinde Beyoğlu ... Noterliği tarafından yapılmış olan temlikname teminat karşılığı sözleşme ekinde bulunan sanatçı listesine ait konserlerin bitimine kadar ... AŞ tarafından teminat olarak alınacaktır.", sözleşmenin "Ödeme Şekli" başlıklı 9.maddesinde "09 Ağustos 2006 tarihinde 50.000 USD kalanı 45.000 USD organizasyonun son günü nakit olarak Merkez Bankası satış kurundan yapılacaktır.", Sözleşmenin "Fesih" başlıklı 11.maddesinde "17/07/2006 tarihinde 125.000 YTL'lik taraflar arasında düzenlenen sözleşme karşılıklı olarak iptal edilmiştir. ... ve ... yaptığı sözleşmenin genel ve özel şartlarındaki herhangi bir hükme uygun hareket edilmemesi halinde sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkına sahiptir. Taraflar yukarıdaki anlaşmayı uygulamadıkları takdirde mağdur olan tarafın mağduriyetini tazmin eder.", sözleşmenin "Cezai Şart" başlıklı 12.maddesinde "Taraflar sözleşme nedeni ile üstlendikleri görevlerinden dolayı haklı bir sebebe dayanılmaksızın sözleşme süresi dolmadan fesih ettiği takdirde 100.000 (yüzbin) Amerikan Doları cezai şart olarak kabul eder.", sözleşmenin "Yürürlülük" başlıklı 17.maddesinde ise "İş bu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girer ve taraflar için geçerlilik kazanır." hükümlerine yer verilmiştir. Bu sözleşme içeriğinde ifade edilen 17/07/2006 tarihli ilk sözleşmede ise genel olarak benzer hükümler yer almakla birlikte "Bütçe ve Faturalandırma" başlıklı 8.maddesinde "Ana sponsorluk toplam bedeli 75.000 USD + KDV'dir. Bunun karşılığında müşteri çekleri teminat olarak (75.000 USD + KDV) alınacaktır.", sözleşmenin "Ödeme Şekli" başlıklı 9.maddesinde "Sözleşmeyle birlikte 75.000 USD + KDV teminat karşılığında Merkez Bankası satış kurundan yapılacaktır...", sözleşmenin "Cezai Şart" başlıklı 12.maddesinde "Taraflar sözleşme nedeni ile üstlendikleri görevlerinden dolayı haklı bir sebebe dayanılmaksızın sözleşme süresi dolmadan fesih ettiği takdirde 100.000 (yüzbin) Amerikan Doları cezai şart olarak kabul eder..." hükümleri yer almaktadır (davacı vekili tarafından 17/07/2006 tarihinde 2 adet sözleşme imzalandığı, birinin 75.000,00 USD diğerinin 125.000,00 USD olduğu ifade edilmiş ise de gerek bu dosya gerekse İstanbul 16. ATM dosyası kapsamında ikinci sözleşme bulunmamaktadır ve 09/08/2006 tarihinde imzalanan sözleşmede de, 17/07/2006 tarihli 125.000,00 YTL'lik sözleşmenin karşılıklı olarak iptal edildiği belirtilmiş olup iptal edilen sözleşme 17/07/2006 tarihli 75.000,00 USD (KDV dahil 78.500,00 USD bedelli) sözleşmedir. Sözleşmenin imzalandığı 17/07/2006 tarihinde 1 USD = 1,59 TL'ye karşılık geldiğinden TL karşılığı ise 124.815 TL'dir.) Davalı, 17/08/2006 tarihinde yapmış olduğu basın açıklaması ile davacının taahhüt ettiği anlaşma hükümlerini yerine getirmemesinden dolayı 17/08/2006 tarihinde ana sponsorluktan çekilme kararı aldığını ve bu konuda 18/08/2006 tarihinde basın toplantısı düzenleneceğini bildirmiştir. Davacı vekili tarafından, davalıya keşide edilen Beyoğlu ... Noterliği'nin 22/08/2006 tarih ve ... no'lu ihtarnamesi ile; 04/08/2006-06/09/2006 tarihleri arasında Rumeli Hisarında gerçekleştirilecek olan 34 adet konserin organizasyonunun müvekkili şirket tarafından yapıldığı ve davalının bu organizasyonun ana sponsorluğunu üstlendiği ancak yükümlülüklerini yerine getirmediği, sözleşme hükümlerini ihlal ettiği, basın yoluyla sponsorluktan çekildiğini duyurduğu, ilk sözleşme gereği müvekkiline 113.000,00 YTL ödendiği, ikinci sözleşme gereğince 50.000,00 USD ödendiği ve bunun karşılığında müvekkili tarafından 73.000,00 YTL'lik müşteri çekinin teminat olarak verildiği ayrıca ...'ten olan 50.000,00 YTL alacağının da temlikname ile teminat olarak verildiği, davalının bu temliknameyi nakde çevirerek 35.000,00 YTL'sini haksız olarak tahsil ettiği, teminat olarak verilen 73.000,00 YTL ve 113.000,00 YTL'lik iki adet çek yaprağının müvekkiline iadesi gerektiği belirtilmiş, davalının sözleşme hükümlerini ihlal etmesi ve tek taraflı basın açıklaması ile sponsorluktan çekildiğini açıklaması nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı maddi/manevi zararların ve sözleşmenin 12.maddesi uyarınca 100.000,00 USD cezai şartın hukuki yollarla talep edileceği ihtar edilmiştir. Davalı vekili tarafından, davacıya keşide edilen Beyoğlu ... Noterliği'nin 28/08/2006 tarih ve ... no'lu ihtarnamesi ile; davacının sponsorluk sözleşmesinin gereklerini yerine getirmeyerek müvekkilini zarara uğrattığı beyan edilerek, Beyoğlu ... Noterliği'nin 22/08/2006 tarih ve ... no'lu ihtarnamesindeki iddia ve taleplerinin kabulünün mümkün olmadığı cevaben bildirilmiştir. Davacı vekilinin, davalı şirketin tek taraflı yaptığı basın açıklaması ile sponsorluktan çekilmesinden dolayı müvekkili şirketin 200.000,00 TL maddi zararı oluştuğu, ayrıca sözleşme kapsamında 100.000,00 USD (1 USD=1,2807 TL olup 120.870,00 TL) cezai şart kararlaştırıldığı, bu durumda uğranılan toplam zararın 320.870,00 TL olduğunu iddiaları ile İstanbul 16 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2011/38 E. no'lu dosyası kapsamında 10.000,00 TL üzerinden açtığı kısmi davada, mahkemenin 19/03/2012 tarihli 2012/58 K. sayılı kararı ile; "...taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davalı yanca sözleşmenin başlangıç tarihi olan 24/08/2006 tarihinden önce feshedildiği, sözleşmenin feshinin haklı nedenlere dayalı olduğu hususunun kanıtlanmadığı, bu durumda davacının BK'nın 108. maddesine dayanarak menfi zararını talep edebileceği, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak zarar tutarlarının belirlendiği, sözleşmenin 12. maddesinde "taraflar sözleşme nedeniyle üstlendikleri görevlerinden dolayı haklı bir sebebe dayanılmaksızın sözleşme süresi dolmadan fesih ettiği taktirde 100.000 USD cezai şartı kabul eder" hükmünün yer aldığı, davanın kısmi dava olduğu ve 10.000,00 TL üzerinden davanın kabulü gerektiği" gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 01/07/2013 tarih 2012/10889 E. 2013/13974 K. sayılı ilamı ile onanarak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 17/12/2013 tarih 2013/15476 E. 2013/23046 K. sayılı ilamı ile karar düzeltme talebi reddedilerek kesinleşmiştir. Bu karar ile sözleşmenin davalı tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiği ve davacının menfi zararlarını talep edebileceği kesinlik kazanmıştır.Cezai şart 818 sayılı Borçlar Kanununda 158-161.maddelerinde düzenlenmiş olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 179-182.maddelerinde ise "ceza koşulu" ismini almıştır. Cezai şart borçlunun asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan fer'i bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararını ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etmek imkanını bulacaktır. Zira cezai şart borcun ihlali halinde verilmesi gereken, önceden kararlaştırılmış kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 341-343).Asıl borcun fer'isi olan cezai şart, asıl borca bağlıdır, fakat ondan ayrı bir edim niteliğini taşır ve cezai şartın istenebilmesi için zararın gerçekleşmesi şart değildir. Cezai şartın esas itibariyle üç temel işlevi bulunmaktadır; ilki borçluyu ifaya zorlayarak borcun ifasını teminat altına almak, ikincisi borcun yerine getirilmemesi sebebiyle doğacak zararı önceden belirlemek, üçüncüsü ise borçlunun cezai şartı ödeyerek sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır.Taraflar arasında sözleşmenin imzalandığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 158. maddesinde cezai şartın türleri; seçimlik cezai şart (BK 158/1), ifaya eklenen cezai şart (BK 158/2) ve ifa yerine cezai şart yani dönme cezası (BK 158/3) olarak düzenlenmiştir. 818 sayılı BK'nun 158/1 hükmüne göre; "Akdin icra edilmemesi veya natamam olarak icrası halinde tediye edilmek üzere cezai şart kabul edilmiş ise, hilafına mukavele olmadıkça, alacaklı ancak ya akdin icrasını veya cezanın tediyesini isteyebilir." (6098 sayılı TBK 179/1.maddesi) Borçlu, borca uygun hareketle yükümlü olup, bu hükme göre taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesini ya da ceza koşulunu ödenmesini kararlaştırmış olabilirler ancak bu durumda seçim hakkı alacaklıya tanınmıştır. Alacaklı borcun aynen ifasını talep edebileceği gibi bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini de talep edebilir. Bu hükme göre, maddenin bir sonraki fıkrasında belirtilen ifanın zamanında ve yerinde yapılmaması şeklindeki borç ihlalleri dışında, bütün borca aykırılıklarda alacaklı ya ifayı yada cezayı isteyebilir. Hem cezanın ödenmesini hem de borcun ifasını isteyemez (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Oğuzman/Öz 3. Bası, İstanbul 2000, s. 876). BK 158 hükümleri emredici nitelikte değildir. Taraflar aralarında anlaşarak, bir borcun ifa edilmemesi veya kötü ifa edilmesi halinde, hem ifanın veya ifa etmeme tazminatının hem de cezanın istenebileceğini kararlaştırabilirler (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 350, 351).818 sayılı BK'nun 158/2 hükmüne göre; "Akdin muayyen zamanda veya meşrut mahalde icra edilmemesi halinde tediye olunmak üzere cezai şart kabul edilmiş ise, alacaklı hem akdin icrasını hem meşrut cezanın tediyesini talep edebilir. Meğer ki alacaklı bu hakkından sarahaten feragat etmiş veya kayıt dermeyan etmeksizin edayı kabul eylemiş olsun." (6098 sayılı TBK 179/2.maddesi) Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. 818 sayılı BK'nun 158/3 hükmüne göre; "Borçlunun, cezai şartı tediye ile akitten rücu etmek hakkını ispat edebilmek salahiyeti mahfuzdur." (6098 sayılı TBK 179/3.maddesi) Bu hükme göre ise borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Yani ceza koşulu ifanın yerini aldığı için borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Cezai şart ile borçlunun kusuru ve alacaklının zararı arasındaki ilişki ise 818 sayılı BK'nun 159.maddesinde düzenlenmiştir. BK'nun 159.maddesinde; "Alacaklı zarara düçar olmasa bile ceza lazım olur. Şart olunan ceza miktarından fazla zarara düçar olan alacaklı, borçlunun bir kusuru olduğunu ispat etmedikçe fazlasını isteyemez." (6098 sayılı TBK 180.maddesi) hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre cezai şartın ödenmesi alacaklının zarar görüp görmediğine ve zararının miktarına bağlı değildir. Ayrıca borçlunun kusurlu olduğunun alacaklı tarafından ispat edilmesine de gerek bulunmamaktadır. Zira bu durumda kusursuz olduğunu ispat yükü borçlu üzerindedir. Ancak alacaklı cezai şart miktarının üzerinde zararının olduğu iddia eder ise bu durumda, aşan zarar yönünden borçlunun kusurlu olduğunu ispat etmek zorundadır. Müspet zarar ve menfi zarar kavramları değerlendirildiğinde ise; müspet zarar (olumlu zarar) sözleşme tam olarak ifa edilmiş olsa idi alacaklının mal varlığının oluşacağı durum ile sözleşmeden ifa edilmememiş olması nedeniyle mevcut durum arasındaki farktır. Menfi zarar ise yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zararlardır. Yani müspet zararın konusunu sözleşme gereği gibi ifa edilmiş olsaydı doğmayacak zararlar oluşturmaktayken, menfi zararın konusunu ise sözleşme hiç yapılmamış olsaydı doğmayacak olan zararlar oluşturmaktadır.818 sayılı BK'nun 106.maddesinde; "Karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin veya münasip bir mehilin tayinini hakimden isteyebilir. Bu mehil zarfında borç ifa edilmemiş bulunduğu surette alacaklı her zaman onun ifasını talep ve teahhür sebebi ile zarar ve ziyan davası ikame eylemek hakkını haizdir; birde aktin icrasından ve teahhürü sebebiyle zarar ve ziyan talebinden vazgeçtiğini derhal beyan ederek borcun ifa edilmemesinden mütevellit zarar ve ziyanı talep veya akdi fesh edebilir." düzenlemesi ile alacaklının borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararlarını talep edebileceği düzenlenmiştir. Bu hükümde ifade edilen zarar müspet zararlardır. Aynı düzenleme 6098 sayılı TBK'nun 125/2 maddesinde yer almaktadır. BK'nun 108.maddesinde ise; "Akitten rücu eden alacaklı, vaidolunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir. Bundan başka borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat edemezse alacaklı akdin hükümsüzlüğünden mütevellit zararın tazminini de talep edebilir." düzenlemesi ile alacaklının sözleşmenin hükümsüz kalmasından kaynaklanan zararlarını talep edebileceği düzenlenmiştir. Bu hükümde ifade edilen zarar ise menfi zararlardır. Aynı düzenleme 6098 sayılı TBK'nun 125/3 maddesinde yer almaktadır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 12.maddesi ile kararlaştırılan cezai şart, 818 sayılı BK'nun 158/1 maddesinde düzenlenen seçimlik cezai şarttır. Sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 17/12/2013 tarih 2013/15476 E. 2013/23046 K. sayılı ilamı ile kesinleşmiştir. Bu durumda davacının cezai şartı talep edebileceği ve cezai şart miktarını aşan kısım yönünden ise menfi zararlarını talep edebileceği açıktır. Davacının talep kalemleri incelendiğinde organizasyon nedeniyle yapılan masraflar ve 3.kişilere yapılan ödemeler menfi zararları kapsamındadır. Ancak yan sponsorlarla yapılan sözleşmelerden kaynaklanan gelir kaybı müspet zarardır. Mahkeme kararında da isabetli olarak bu yönde değerlendirme ve hesaplama yapılmıştır. Davacının uğradığı menfi zarar miktarı ... ile yapılan anlaşmadan kaynaklı yapılan 60.000 TL ödeme, ...'a ses/ışık/görüntü için yapılan masraflarına karşı 68,500,00 TL ödeme, ...'a yapılan 25.000 TL avans ödemesi toplamı olan 153.500,00 TL'dir. Davacının menfi zarar olarak talep ettiği organizasyon yeri kiralama bedeli 100.000,00 TL'nin davalı tarafça ödendiği açık olup, çeklere uygulanan adli para cezası nedeniyle talep edilen 153.000,00 TL yönünden ise herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Taraflar arasında kararlaştırılan cezai şart miktarı ise 100.000,00 USD'dir. Mahkemenin kararında da ifade edildiği gibi, davacının İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde 03/08/2007 tarihinde açmış olduğu davada talep edilen 10.000,00 TL cezai şart bedelinin USD karşılığı 7.638,25 USD'dir. Bu durumda kalan miktar 100.000,00 USD - 7.638,25 USD = 92.361,75 USD olup, mahkemece bu miktar üzerinden ve kur bilgileri dikkate alınarak yapılan hesaplama doğrudur. 92.361,75 USD cezai şartın TL karşılığı 161.633,06 TL hesap edilmiş, davacının uğramış olduğu menfi zarar 153.500,00 TL olduğu anlaşılmakla, davacının cezai şart bedelini aşan miktarda bir zararı söz konusu olmadığından, kararda isabetsizlik bulunmamaktadır. Dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme neticesinde 161.633,06 TL'nin davalıdan tahsili yönünden verilen karar usul ve yasaya uygundur. HMK'nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re'sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL'nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 2.760,28 TL'den mahsubu ile bakiye 2.679,58 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,6-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 7-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2022

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi