13. Hukuk Dairesi 2015/31393 E. , 2018/2082 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı şirketler ile aralarında imzalanan hizmet sözleşmesi gereğince davalı yüklenici nezdinde çalışan dava dışı işçi tarafından işçilik alacakları nedeniyle davalı ... Ltd. Şti. ve kurum aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava ve ek dava sonucu mahkemece hükmedilen kısma yönelik başlatılan takipler sonucunda toplamda 9.867,25 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, davalılarla imzalanan sözleşmeler gereğince işçi alacaklarının ödenmesinden davalı yüklenicilerin sorumlu olduğunun kararlaştırıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.867,25 TL’nın ödeme tarihlerinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte sorumlulukları oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, asıl işveren davacı Belediyenin, davalı şirket tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da, davacı idare ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; mahkemece, dava dışı işçi tarafından İş Mahkemesinde açılan davalarda işçinin kusurunun bulunmadığı, yaz mevsiminde ihtiyaç bulunmadığı gerekçesi ile bir kısım işçinin işten çıkarılması isteğinin, işten çıkarılacak işçilerin isim listeleri davacı idare tarafından belirlenerek hizmet veren ... Güvenlik Ltd. Şti.’ne tebliğ ettiği, hizmet alım sözleşmesine göre ... Güvenlik Ltd. Şti.’nin işten çıkarma konusunda direnme ve takdir hakkının bulunmaması nedeniyle herhangi bir kusurunun bulunmadığı, daha önce işçiyi çalıştıran diğer davalılara atfedilebilir kusur da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı idare ile davalı ... Ltd. Şti. arasında imzalanmış olan sözleşmenin 37.11.maddesinde; ’’Kurum Muvzuatında; Öğretim yılı Yüksek Öğretim Kurumlarının eğitim ve öğretim takvimlerine göre yurtların hizmete açıldığı ve kapadığı tarihler arasındaki süre tanımlanmıştır ve belirlenmiştir. Yüksek Öğretim kurumlarının normal eğitim başlaması ve kapanması dikkate alınarak yurtların yaz tatili normal kapanışları ile yeni öğretim yılı açılış tarihleri Genel Müdürlüğümüz tarafından belirlenir. Bu nedenle yaz döneminde yurtların geçici olarak tamamen veya kısmen Genel Müdürlük tarafından kapatılmasına karar verildiği takdirde bu dönemde idare geçici olarak personel azaltmasına gidebilir’’ hükmüne yer verilmiş olup, mahkemece yapılan yargılamada ve alınan bilirkişi raporunda sözleşmenin bu hükmü değerlendirilmediği gibi, yine sözleşme ve eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamelerde işçinin işten çıkartılması sonucu ödenmesi gereken bedelden hangi tarafın ne oranda sorumlu olacağına ilişkin düzenleme olup olmadığı da değerlendirilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, yeni bir bilirkişi raporu alınarak taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve eki şartnamelerin de değerlendirilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.