Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/894
Karar No: 2018/1743

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/894 Esas 2018/1743 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/894 E.  ,  2018/1743 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 5. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.12.2012 tarihli ve 2010/321 E., 2012/941 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24.12.2013 tarihli ve 2013/890 E., 2013/30260 K. sayılı kararı ile;
    “..Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğini belirterek davalıdan kıdem-ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil alacağının ödetilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin, hakaretamiz sözler sarfetmesinden dolayı bir işçinin istifa etmesine sebep olduğu, diğer çalışanlara da hakaret içeren sözler sarfettiği, ayrıca şiddet uyguladığı, seri iş olarak gelen parçalardan artakalan kumaş parçalarını yönetime iade etmesi gerektiği halde bu kumaş parçalarını keserek çöpe atılmasına sebebiyet verdiği gerekçeleriyle haklı sebeple feshedildiğini, bundan dolayı kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, sair alacak taleplerinin de haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Taraflar arasında, işveren tarafından yapılan feshin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususu tartışmalıdır.
    4857 sayılı İş Kanunu"nun “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı 25/II. maddesinde belirtilen hususlara uyan eylemlerde bulunması halinde, işverene, işçinin iş sözleşmesini derhal ve tazminatsız olarak feshetme hakkı tanınmıştır.
    Aynı Kanunun 25/II-d. maddesi: “İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması...” hükmünü içermektedir.
    Dosya içerisindeki belge ve bilgilerden, davalı işyerinde şef olarak çalışan davacının, işyerinde çalışan bayan işçilere “orospu, kaltak vs”, erkek çalışanlara “şerefsiz, ibne, yavşak” gibi sözler sarfederek hakarette bulunduğu, çalışanların kalçalarına iğne batırarak kahkahalar attığı, kumaş ruloları ile sırt, kalça ve bacaklarına vurduğu, en son, hakaretamiz sözlerinden dolayı Memnune Demir isimli işçinin 10.03.2010 tarihinde istifa etmek durumunda kaldığı, bunun üzerine işyerinde başlatılan soruşturma sonucunda çalışanların ifadesine başvurulduğu, davacıdan yukarıda belirtilen suçlamalarla ilgili savunma istendiği, davacının savunmasında suçlamaları kabul etmediği ve kendisine komplo kurulduğunu ifade ettiği, işveren tarafından savunmasının yeterli görülmeyerek 16.03.2010 tarihli disiplin kurulu kararı ile iş sözleşmesinin feshedildiği anlaşılmaktadır.

    Somut olayda, davacının işyerinde çalışan işçilere hakaret içeren sözler sarfettiği ve şiddet uyguladığı, bu tür olumsuz davranışlarının süreklilik ve devamlılık arz ettiği sabit olmakla, fesih haklı sebebe dayandığından kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulü isabetli görülmemiştir. 3-Taraflar arasında, tazminata esas ücret hesabı hususu da tartışmalıdır.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden davalı işyerinde servis hizmeti imkanı sunulduğu ve bunun temini için bir başka şirket ile taşımacılık sözleşmesinin imzalandığı anlaşılmaktadır.
    Davalı şirket ile dava dışı şirket arasında imzalanan Personel Servis Hizmet Sözleşmesi"nin 7. maddesinde taşımacının servis hizmetini sefer başına 78,50 TL karşılığında yapmayı taahhüt ettiği, 28. maddesinde “sabah getirip akşam götürmesi” hususunun bir (1) sefer kabul edildiği görülmektedir.
    Somut olayda, bilirkişi raporunda tazminata esas ücret belirlenirken sabah ve akşam seferi ayrı ayrı sefer kabul edilerek hesaplama yapılmış olup, servis sözleşmesine aykırı olarak belirlenen servis ücretinin eklenmesi suretiyle tespit edilen tazminata esas ücret ile alacakların hesaplanması isabetli görülmemiştir.
    Mahkemece, servis sözleşmesindeki esaslar dikkate alınmak suretiyle belirlenecek servis ücretine göre davacının tazminata esas ücreti yeniden tespit edilmeli ve hak ettiği alacaklar bu miktar üzerinden hesaplanarak sonucuna göre karar verilmelidir…”
    gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Davacı vekili müvekkilinin davalı şirket bünyesinde 01.12.1994-16.03.2010 tarihleri arasında kesim ustası olarak çalıştığını, davalı şirketin on yıl ve üzeri kıdemi bulunan işçilere çeşitli isnatlarda bulunmak suretiyle iş sözleşmelerini feshettiğini, fesih bildiriminde davacıya atfedilen eylemlerin gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
    Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacı işçinin iş yeri çalışanlarına hakaretlerde bulunup, kumaş rulosu ile vücutlarının çeşitli yerlerine vurduğunu, davacının eylemleri sebebiyle iş yeri çalışanlarından birinin istifa ederek işten ayrıldığını, yine seri olarak yapılan işlerden arta kalan kumaş parçalarını çöpe atarak şirketi zarara uğrattığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davalı işverenin fiili öğrendiği tarihten itibaren altı iş günü içerisinde ve her hâlde fiilin vukuundan itibaren bir yıl içerisinde İş Kanunu"nun 26’ıncı maddesi uyarınca fesih hakkını kullanması gerektiği, 15.01.2004 ve 29.11.2007 tarihlerinde meydana gelen olaylar nedeni ile davacının iş sözleşmesinin feshedilemeyeceği, davacının çalışma arkadaşlarına yönelik tahkir edici ifadelerinin bulunduğu iddiasının ise on beş yılı aşkın çalışması olan davacının genel davranış özelliği olamayacağı ve bu konularda savunmasının alınmadığı dikkate alındığında, bu hususların fesih nedeni olarak kabul edilemeyeceği, davalı işveren tarafından feshin haklı nedene dayandığına dair delil sunulmadığı, dolayısıyla feshin haklı nedene dayanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece önceki gerekçelerle ve karşı oy da dikkate alınarak direnme kararı verilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2014/22-2420 E., 2017/783 K. sayılı kararı ile direnme kararının gerekçesiz olduğu belirtilerek, karar usul yönünden bozulmuştur.
    Mahkemece Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde, on beş yıldan fazla süredir iş yerinde çalışan davacı hakkında çalışanlara hakaret ettiğine, iğne batırarak fiili müdahalede bulunduğuna, sürekli küfür ederek ve kumaş ruloları ile çalışanlara vurduğuna ilişkin herhangi bir şikâyete ve bu isnatlara dayalı olarak verilmiş ceza ya da uyarıya rastlanmadığı, yine ifadesi alınan işçilerin tamamı davacının kendilerine kötü davrandığını beyan etmişler ise de, iddia olunan fiillerin işlendiği zaman dilimi yönünden herhangi bir gün belirtmedikleri, davacı tanıklarının, şirket tarafından yapılan soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan işçilerin ve davalı tanıklarının beyanlarının aksine davacının iş yerinin huzurunu bozan bir davranışını görmediklerini, iddia edilen fiilleri işlemediğini beyan ettikleri, davalı tanıklarının hâlen davalı işveren nezdinde çalışmaları sebebiyle davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilmediği, kamera kayıtlarında olayların gerçekleştiği iddia edilen yerin kör nokta olduğu, davacının tüm eylemlerinin kör noktada vuku bulduğu, bu nedenle kayıtlara alınamadığı belirtilmiş ise de, sürekli kamerayla izlenen iş yerinde davacının süregelen fiillerinin görülmemesinin ve tüm fiillerin kör nokta tabir edilen yerlerde gerçekleşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, servis ücreti yönünden bozma kararına ilişkin olarak da sözleşmenin 28’inci maddesinde personelin sabah getirilip akşam götürülmesinin bir sefer olarak kabul edileceğinin düzenlendiği, buna göre personelin hem sabah getirilmesi hem de akşam götürülmesinin ayrı ayrı bir sefer olması gerektiği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle mi yahut geçerli nedenle mi feshedildiği, burada varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamayacağı ile tazminata esas ücretin belirlenmesinde servis ücretinin hatalı şekilde hesaplanıp hesaplanamadığı noktalarında toplanmaktadır.
    I-İş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip feshedilmediğine ilişkin uyuşmazlık yönünden:
    İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır (Senyen Kaplan, E. Tuncay: Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Haksız Feshinin Hüküm ve Sonuçları, Sicil İş Hukuku Dergisi, 2016, Sayı 36, s.23).
    İş sözleşmesi işçi ile işveren arasında kurulan ve her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, işçi ile işveren arasında karşılıklı güvene dayanan kişisel ve sürekli bir ilişki yaratır. Bu nedenle işçi veya işveren taraflarından birinin davranışı ile bu güveni sarsması hâlinde güveni sarsılan tarafın objektif iyi niyet kurallarına göre artık bu ilişkiyi sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği durumlarda iş sözleşmesi ile bağlı kalamayacağı gerçeğinden hareket eden kanun koyucu, yaptığı düzenleme ile taraflara iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız fesih hakkı tanımıştır.
    Hukukumuzda "olağanüstü fesih", "bildirimsiz fesih", "süresiz fesih", "önelsiz fesih", "derhal fesih", "muhik sebeple fesih" gibi terimlerle ifade edilen haklı nedenle fesih 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) md. 435, İş K. md. 24 ve 25; Deniz İş K. md. 14, 16; Basın İş K. md. 11"de düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, haklı nedenle fesih kanunla tanınmış bir haktır. Bir tarafın işte bu haklı nedenle fesih hakkına dayanarak, karşı tarafa yöneltilmesi gereken irade beyanıyla iş sözleşmesine geçmişe etkili olmaksızın derhal son vermesi, haklı nedenle fesih olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla İş Kanunu, haklı nedenle fesih hakkını "Haklı nedenle derhal fesih" başlığı altında düzenlemektedir (Mollamahmutoğlu, H./ Astarlı, M. / Baysal, U.: İş Hukuku Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Bası, Ankara 2014, s. 794).
    4857 sayılı İş Kanununun 24 ve 25’inci maddeleri, iş sözleşmesinin işçi ve işveren tarafından haklı nedenle derhal fesih hâllerini düzenlemektedir.
    4857 sayılı İş Kanunu’nun “İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı” başlıklı 25’inci maddesi “Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

    II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
    a)İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı hâlde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.

    b)İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması.
    c)İşçinin, işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
    d)İşçinin, işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması
    e)İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
    f)İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
    g)İşçinin, işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki iş günü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç iş günü işine devam etmemesi.
    h) İşçinin, yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
    ı)İşçinin, kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, iş yerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.

    İşçi feshin yukarıdaki bentlerde öngörülen sebeplere uygun olmadığı iddiası ile 18, 20 ve 21 inci madde hükümleri çerçevesinde yargı yoluna başvurabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    4857 sayılı İş Kanununun 25’inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı hâlinde, işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle fesih imkânının olduğu açıklanmıştır.
    Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, davacı tarafından iş sözleşmesinin işverence haklı neden olmaksızın feshedildiği iddia edilmiş, davalı işveren ise iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayandığını savunmuştur.
    Somut uyuşmazlıkta 01.12.1994 tarihinden itibaren davalı yanında çalışan ve en son görevi şef olan davacı işçinin iş sözleşmesi, 16.03.2010 tarihli fesih bildirimi ile kesim bölümünde çalışan toplam on işçiye hakaret içeren sözler söylediği, bu hususlara tahammül edemeyen Memnune isimli işçinin istifa etmesine sebebiyet verdiği, işçilere fiili müdahalelerde bulunduğu, seri iş olarak gelen parçalardan arta kalan kumaş parçalarını yönetime iade edeceği yerde bu kumaş parçalarını keserek çöpe atılmasına sebebiyet verdiği gerekçeleriyle disiplin kurulunun 16.03.2010 tarihli kararıyla 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II (d), (i) maddelerine istinaden işverence feshedilmiştir.
    Dosya içeriğine göre, iş sözleşmesi feshedilmeden önce işverene bağlı disiplin kurulunca soruşturma icra edilmiş ve bir kısım işçilerin beyanları alınmıştır. Fesih bildiriminde isimleri belirtilen işçiler yazılı ve benzer ifadelerinde; davacının, aniden kalçalarına iğne sapladığını ve sonrasında kahkaha atarak güldüğünü; seri iş olarak gelen kumaşlardan arta kalan parçaları yönetime iade edeceği yerde keserek çöpe attırdığını; hakaret ettiğini; kumaş rulosu ile kalçalarına, sırtlarına, bacaklarına, enselerine ve dizlerine vurduğunu; tekme attığını beyan etmişlerdir.
    Diğer taraftan, davacı işçi yazılı savunmasında, Memnune isimli işçinin çalışma şartlarını kabul etmediği için kendisine komplo kurduğunu, Memnune’nin yakın arkadaşları olan işçilerin daha önce hakkında hiçbir iddia yok iken, onun ayrılmasından sonra bu şekilde iddialarda bulunduklarını, Memnune’nin kendisini “ben burada ekmek yemiyorsam sana da yedirmem, göreceksin” diyerek tehdit ettiğini belirtmiştir.
    Yargılama sırasında taktiren yeminsiz dinlenilen davalı tanıkları, davacının, hakaret ettiğini, kumaş rulo ile vurduğunu, şırıngalı iğne batırdığını, tekme attığını, artan kumaşları iade etmediğini ifade etmişlerdir. Yine Mahkemece taktiren yeminsiz dinlenilen ve davacı ile aynı dönemde iş yeri çalışanı olan davacı tanıkları ise, feshe konu olayların yaşanmadığını, davacıya iftira atıldığını, iş yerinde kameralar bulunduğu için söz konusu olayların yaşanmasının mümkün olmadığını, işverence bahane üretilerek iş sözleşmesinin feshedildiğini beyan etmişlerdir.

    Bu noktada belirtmek gerekir ki, her ne kadar dosya kapsamı ve tanık beyanlarından iş yerinde kamera sisteminin mevcut olduğu anlaşılmakta ise de, davalı işveren tarafından feshe konu olayların tamamının kör noktalarda gerçekleştiği ifade edildiğinden, herhangi bir görüntü kaydı olmadığı anlaşılmıştır.
    Bu açıklamalar karşısında öncelikle, yargılamada yeminsiz olarak dinlenilen davalı tanıklarının beyanları ile soruşturma sürecinde işverence alınan yazılı beyanlarda, davacı tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlerin somut tarih belirtilmeksizin soyut şekilde ve genel olarak ifade edildiği, bu suretle beyanların birbiri ile tutarlı olup olmadığının denetlenemediği, ayrıca alınan çok sayıda beyanın tamamının soyut şekilde olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
    Bu hususlar yanında, davacı tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlerin çok sayıda ve süreklilik arz edecek şekilde olduğunun tanıklarca beyan edilmesine karşın, kamera ile sürekli izlenen çalışma alanında eylemlerin tamamının kör noktalarda meydana gelip herhangi bir görüntü kaydının mevcut olmaması da, davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceği sonucunu doğurmaktadır.
    Öte yandan, davacıya ait iş yeri sicil dosyası içeriğinde, davacı hakkında sataşma eylemi niteliğinde herhangi bir şikâyet, tutanak ve disiplin cezası yer almamakta olup, sadece iş yerini zarara uğrattığına dair 2004 ve 2007 tarihli iki tespit tutanağı mevcuttur. Belirtmek gerekir ki, anılan tespit tutanaklarının tarihleri dikkate alındığında, işverenin zarara uğramasına yönelik fesih nedenine ilişkin olarak feshin süresinde gerçekleşmediği sabittir.
    İş yerinde yaklaşık on beş senedir çalışan davacıya isnat edilen eylemlerin niteliği ile açıklanan hususlar birlikte değerlendirildiğinde, soyut ve genel nitelikteki davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceği ve feshe konu eylemleri kanıtlar nitelikte işverence başkaca somut delil de ibraz edilemediği gözetildiğinde, işverence gerçekleştirilen feshin haklı nedene dayanmadığı sonucuna varılmıştır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Memnune isimli işçinin istifası üzerine davalı işverence soruşturma başlatıldığı, soruşturma kapsamında alınan işçilerin beyanlarıyla davacının iş yerinde çalışanlara yönelik fesih konusu yapılan eylemlerinin sabit olduğu, dosya kapsamında aksini gösterir delil bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
    Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle feshin haklı nedene dayanmadığına ilişkin direnme kararı yerindedir.
    Ne var ki, hüküm altına alınan alacak miktarlarına ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
    II-Tazminata esas ücretin belirlenmesinde servis ücretinin hatalı şekilde hesaplanıp hesaplanmadığına ilişkin uyuşmazlık yönünden:
    4857 sayılı İş Kanunu’nun "Ücret ve ücretin ödenmesi" başlıklı 32’nci maddesinde genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para olarak ödenen tutar olarak tanımlanmış olup, bu ücret asıl (çıplak) ücrettir.
    Kıdem ve ihbar tazminatlarına esas alınacak olan giydirilmiş ücretin tespitinde ise, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 32’nci maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur.
    Somut olay bakımından, dosya içeriğinden davalı iş yerinde servis hizmetinin bulunduğu, bu kapsamda davalı işveren ile dava dışı şirket arasında işçi servis hizmet sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır.
    30.01.2009 imza tarihli sözleşmenin 7’nci maddesinin a bendinde taşımacının, personel (işçi) servis hizmetini KDV hariç sefer başına 78,50TL karşılığında yapmayı taahhüt ettiği, 28’inci maddesinde ise taşıma işinde bir taşıtın belirlenen güzergâhı takip etmek suretiyle işveren personelini, sabah getirip akşam götürmesinin “Bir Sefer” kabul edileceği belirtilmiştir.
    Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, giydirilmiş ücretin tespitinde sabah ve akşam ayrı sefer kabul edilerek servis ücreti hesaplanmış ise de, bu hesabın yukarıda açıklanan sözleşme hükmüne aykırı olduğu açıktır.
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
    O hâlde, bu yöne ilişkin direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : I-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin hüküm altına alınan alacak miktarlarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE oy çokluğu ile,
    II-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararının 3 numaralı bendinde gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine oy birliği ile, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 20.11.2018 tarihinde kesin olarak karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi