Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/17790
Karar No: 2020/4096
Karar Tarihi: 15.09.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/17790 Esas 2020/4096 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/17790 E.  ,  2020/4096 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.09.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:


    -KARAR-
    Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Asıl davada davacı, mirasbırakan annesi ...ın eşi ...’den gelen ve imarla oluşan 202 ada 2, 207 ada 2 ve 3, 208 ada 1 ve 210 ada 8 parsel sayılı taşınmazlardaki ( kök 1696 sayılı parsel ) miras payları ile kendisine ait 689 ve 692 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı çocuklarına satış göstererek temlik ettiğini, mirasbırakan ile davalıların birlikte hareket ettiklerini, temlikin mirastan mal kaçırma, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
    Birleştirilen davada davacılar ... mirasçıları ), asıl davadaki iddiaları aynen tekrarlayarak aynı taşınmazlar yönünden miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
    Asıl ve birleştirilen davada davalılar, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, mirasbırakanın taşınmazlarını satma ihtiyacının olduğunu, mirasbırakanın her türlü ihtiyacı ile ilgilendiklerini, ölünceye kadar baktıklarını, bir takım rahatsızlıklarının bulunduğunu, bakım karşısında minnet duyduğundan kendilerine maddi açıdan destek olmak içim taşınmazlarını satışa çıkardığını, yabancı kişilere satılmaması için bedeli karşılığında aldıklarını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, mal kaçırma iddiasının kanıtlanamadığı, mirasbırakanın bakıma muhtaç olduğu, ihtiyacı nedeniyle taşınmazlarını sattığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
    1926 doğumlu mirasbırakan ...’ın 01.03.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak asıl davanın davacısı oğlu ...’ı, birleştirilen davanın davacıları olan torunları ( 1974 yılında ölen kızı ...’ün çocukları ) ... ... ... ve ... ’u, asıl ve birleştirilen davaların davalıları olan çocukları... ..., ... ve ...’ı ve dava dışı torunları ( kızı ...’nin çocukları ) ...,..,...ve ...’yi bıraktığı anlaşılmıştır.
    Celp edilen tapu kayıtları incelendiğinde;
    12.901 m2’lik arsa niteliğindeki 207 ada 3 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan adına kayıtlı 636/2400 payın tamamının vekili ... ( davalı ...’nin eşi ) tarafından 139/2400 payının davalı ...’a, 227/2400 payın davalı ...’e, 135/2400 payın davalı ...’ye ve 135/2400 payın davalı ...’e 07.10.2002 tarih ve 2310 yevmiye no’lu akitle satış suretiyle, 6.600 m2’lik tarla niteliğindeki 689 sayılı parseldeki 23/33 pay, 3.650 m2’lik tarla niteliğindeki 692 sayılı parselin tamamı, 1.950 m2’lik arsa niteliğindeki 202 ada 2 sayılı parseldeki 636/2400 pay, 1.950 m2’lik arsa niteliğindeki 207 ada 2 sayılı parseldeki 636/2400 pay, 5.971 m2’lik arsa niteliğindeki 208 ada 1 sayılı parseldeki 236/2400 pay, 1.817 m2’lik arsa niteliğindeki 210 ada 8 sayılı parseldeki 636/2400 pay ile dava dışı 184 ve 188 sayılı parsellerin tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, vekili ... tarafından; 210 ada 8 sayılı parseldeki pay ile 184 sayılı parselin tamamının davalı ...’ye, 188 sayılı parselin tamamı ile 689 ve 207 ada 2 sayılı parsellerdeki payların davalı ...’a, 692 sayılı parselin tamamı ile 202 ada 2 sayılı parseldeki payın davalı ...’e ve 208 ada 1 sayılı parseldeki payın davalı ...’e 15.04.2003 tarih ve 618 yevmiye no’lu akitle satış suretiyle temlik edildiği kayda dayalı tespit edilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, davalılar; birleştirilen davanın davacılarının dava konusu 202 ada 2, 207 ada 2 ve 3, 208 ada 1 ve 210 ada 8 parsel sayılı taşınmazlardaki dedeleri Tahir’den ( mirasbırakan Şehriban’ın 1991 yılında ölen eşi ) gelen paylarını dayıları ...’a satış vaadi sözleşmesi ile satıp zilyetliğini de devrettiklerini, dava açma haklarının bulunmadığını savunmuşlar ise de; eldeki davanın mirasbırakan Şehriban Arslan’ın terekesine ilişkin olduğu, birleştirilen davanın davacılarının mirasbırakan Şehriban’ın yasal mirasçıları olmakla muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı eldeki davayı açma hakları bulunduğu tartışmasızdır.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
    Somut olaya gelince; dosya kapsamına göre mirasbırakan Şehriban’ın terekesinin tamamına yakınını vekil kıldığı damadı Alper aracılığıyla davalı çocuklarına devrettiği, tanık beyanlarına göre mirasbırakanın, düzenli bir işi bulunmayan davalı oğlu İsmail ile birlikte dönem dönem yaşadığı, daha yakın bir ilişki kurduğu, davalılar Bayram ve Aysel’in kamu görevlisi olup Kumluca ilçesi dışında yaşamlarını sürdürdükleri, emekli olduktan sonra Antalya il merkezine yerleştikleri, yine davalı ...’nin de Antalya il merkezinde ikamet ettiği, mirasbırakanın yaşamını idame ettirecek olanaklara sahip iken dava konusu taşınmazları çocuklarından bir kısmına satış yoluyla devrettiği, 6 ay içerisinde bu devirlerin yapıldığı, kısa süre içerisinde mirasbırakanın mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacı bulunmadığı, aksinin davalılar tarafından kanıtlanamadığı, taşınmazların satılığa çıkarıldığının ve satıldığının yerel halk ya da aile çevresi tarafından duyulmadığı, temlikler yapıldıktan sonra gizlendiği, davalıların akitte gösterilen bedelden farklı bir satış bedelini ödediklerini kayda dayalı ispat edemedikleri, kaldı ki akitte gösterilen bedel ile keşfen saptanan gerçek değer arasında fahiş fark bulunduğu anlaşılmıştır.
    Öte yandan, davalılar; satışların bedel karşılığı yapıldığı savunması yanında mirasbırakana baktıklarını ve mirasbırakanın minnet duygusu ile hareket ettiğini de savunmuşladır. Yukarıda yer verildiği üzere semenin mutlaka para olması gerekmemektedir. Ne var ki, dava konusu taşınmazların miktarı, temlik tarihlerindeki değerleri ve mirasbırakanın terekesindeki oranı gözetildiğinde, mirasbırakana yapılan bakım ve emeğin, devre konu taşınmazlara oranla semen özelliği arz etmesinin mümkün olmadığı, bir çocuğun anne ve babasına karşı göstermesi gereken ahlaki ödev kapsamında kaldığı, bu ödevi aşacak şekilde bir bakımın olmadığı tespit edilmiştir.
    Yukarıda yer verilen olgular ile açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakanın yaptığı temlikler ile mirastan mal kaçırma amacı ile hareket ettiği saptanmıştır.
    Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı ve birleştirilen davada davacılar vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davalılardan alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 15/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi