11. Hukuk Dairesi 2020/821 E. , 2020/5064 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 28.03.2018 tarih ve 2017/57 E. - 2018/206 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 16.10.2019 tarih ve 2018/1281 E. - 2019/1231 K. sayılı kararın Yargıtay"ca davacı vekili ve duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ise de 21.02.2020 tarihinde davalı vekili tarafından verilen duruşmadan vazgeçme dilekçeside dikkate alınarak dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının yetkilileri tarafından paranın istendiği an geri alınabileceği ve yüksek oranda kar verileceği taahhüdü ile nakit para toplandığını, müvekkilinin bu beyanlara güvenerek davalıya toplam 50.080,00 DM yatırdığını, müvekkilinin parayı geri almak için yaptığı başvurularının sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, 50.080,00 DM"nin dava tarihindeki TL karşılığından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 20.000,00 TL"nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini toplam 55.555,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının iddiasına dayanak gösterdiği belgenin müvekkilini ilzam etmediğini, davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanamayacağını, hile iddiasının yasal dayanağının bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının avans faizi talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davalının hak düşürücü süre ve zamanaşımı def"inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK"ya kendisinin sunduğu CD"ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalı şirkete toplam 14.953,00 Euro ödeme yaptığı, davacıya 27.10.2010 tarihinde yapılan 800,00 TL ile 06.12.2010 tarihinde yapılan 820,00 Euro"luk ödemelerin davacı alacağından mahsubu gerektiği, dava tarihi itibariyle Merkez Bankası efektif satış kurunun 1 Euro = 4,0433 TL olduğu, buna göre sonuç itibarıyla davacının davalıdan 56.343,95 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının, davalı ... Holding A.Ş."nin ortağı olmadığının tespitine, 55.555,00 TL"nin temerrüt tarihi olarak kabul edilen 24.01.2017 dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, mahkemece yapılan hesabın hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusu bu yönden kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulüne, davacının davalı ... Holding A.Ş."nin ortağı olmadığının tespitine, 39.323,20 TL"nin temerrüt tarihi olarak kabul edilen 24.01.2017 dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığından bahisle, davalı şirkete verilen paranın iadesi istemine ilişkindir. Davacı taraf ıslah dilekçesi ile 55.555,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş olup bölge adliye mahkemesince talebin kısmen kabulü ile 39.323,20 TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. HMK"nın 6763 sayılı Kanunun 42. maddesi ile değişik 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL"ni geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Bu miktar, HMK"nın Ek 1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm tarihi olan 2019 yılı itibariyle 58.800,00 TL"dir. Bu durumda reddine karar verilen 16.231,80 TL davacı yönünden temyiz sınırının altında kalmaktadır. HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bir karar verilebileceğinden davacı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin temyiz istemine gelince; Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 41. maddesinde 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ""31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu"nun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun"un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, Bölge Adliye Mahkemesince taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu"nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek üzere kararın re"sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 16.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.