Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/417
Karar No: 2018/1727
Karar Tarihi: 15.11.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/417 Esas 2018/1727 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/417 E.  ,  2018/1727 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki“ihtiyati haciz” istemi nedeniyle yapılan yargılama sonunda; Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince talebin reddine dair verilen 08.10.2013 tarihli ve 2013/140 D. İş sayılı karar ihtiyati haciz talep eden vekilince temyiz edilmekle, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 02.05.2014 tarihli ve 2014/5674 E., 2014/8263 K.sayılı kararı ile,
    “…İhtiyati haciz isteyen vekili, 27.03.2012 tanzim 15.06.2012 ödeme tarihli 100.000,00-TL bedelli bono dayanak gösterilerek, karşı tarafın mal kaçırma ihtimaline binaen alacakları olan 100.000,00-TL karşılığında borçluların taşınır ve taşınmaz malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.
    Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, eski TTK.’nın 688/2. maddesi, yeni TTK"nın 776/1-b maddesine göre, bononun kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadiyle düzenlenmesi gerektiği, mevcut bononun taraflar arasındaki sözleşmeye binaen teminat olarak düzenlendiği, bundan dolayı söz konusu bononun belirtilen madde şartlarındaki kayıtsız şartsız ödeme vaadini içermediği gerekçesiyle, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
    Kararı, ihtiyati haciz isteyen vekili temyiz etmiştir.
    İstem, bonoya dayalı ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkindir. İcra ve İflâs Kanunu"nun 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesinin gelmesi hâlinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için, alacaklının, alacağın varlığı ile yasada belirtilen koşulların oluştuğu yönünde mahkemeye kanaat getirecek delilleri ibraz etmesi gerekli ve yeterlidir (İİK m.258). Buradaki ispat, asıl davadaki gibi tam bir ispat değildir.
    Somut olayda, ihtiyati haciz istemine konu kambiyo senedinin incelenmesinde bononun tüm unsurlarını taşıdığı, istemde bulunanın lehtar olduğu ve karşı tarafın keşideci sıfatını taşıdığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar “İşbu senet taraflar arasında yapılan sözleşmenin şartlarının teminatı olarak düzenlenmiştir. Teminattır.” açıklamasına yer verilmiş ise de bu kayıt senedin bono vasfını ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmayacaktır. Ayrıca, ihtiyati haciz istemine de engel teşkil etmeyecektir. Bu durum karşısında, ihtiyati haczin niteliği, senedin bononun tüm unsurlarını taşıdığı ve vadesinin geldiği dikkate alınarak ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken açılacak bir menfi tespit davasında tartışılması gereken nedenlerle istemin reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir...”
    gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Talep, ihtiyati haciz kararı verilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
    İhtiyati haciz talep eden (alacaklı) vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı ihtiyati haciz talep eden (alacaklı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, bonoya dayalı olarak ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkin yasal şartların (İİK. m. 257) oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 258’inci maddesi hükmü uyarınca ihtiyati haciz talebini reddeden yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin Yargıtay Özel Daire kararına karşı direnme kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp tartışılmıştır.
    Ön sorunun çözümü için uygulanması gereken mevzuatın açıklanmasında yarar vardır.
    İhtiyati hacze ilişkin yasal düzenleme 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 257 ilâ 268’inci maddeleri arasında yer almaktadır.
    Bilindiği üzere rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan mallarını, alacaklarını ve diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir (İİK. m. 257).
    Eldeki uyuşmazlık ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin hükmün temyizine yönelik olup, bu husustaki düzenleme İİK’nın 258’inci maddesinde yer almaktadır.
    Anılan kanun hükmü aynen; “İhtiyati hacze 50’nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.
    Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir.
    İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.” şeklindedir.
    Kanun hükmünde bölge adliye mahkemesinin verdiği kararın kesin olacağı açıkça belirtilmiş durumdadır.
    Şu durumda ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin mahkeme kararına karşı, alacaklı tarafından istinaf (eldeki dosya bakımından temyiz) kanun yoluna başvurulması üzerine, Özel Dairece verilen bozma kararı, İİK’nun 258’inci maddesi gereğince kesindir. Kesin nitelikteki bu bozma kararına karşı yerel mahkemece direnme kararı verilmesi usulen olanaklı değildir.
    Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2014 tarihli ve 2014/11-565 E., 2014/1079 K.; 04.11.2015 tarihli ve 2014/11-559 E., 2015/2409 K.; 13.04.2016 tarihli ve 2014/11-575 E., 2016/509 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler esnasında bir kısım üyelerce; bozma ilamına karşı yerel mahkemenin direnme kararı verebileceği, zira İİK’nın 258’inci maddesinin, 02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanunun 16’ncı maddesi ile değiştirilen madde metninin son fıkrasının, “İhtiyati haciz talebinin reddi halinde alacaklı kanun yoluna başvurabilir” şeklinde düzenleme içerdiği, kararın kesin olacağına yönelik bir düzenlemenin yasanın önceki bu halinde mevcut olmadığı, 5311 sayılı Kanunla bu konuda getirilen farkın “kesinliğe” ilişkin olduğu, bu nedenle de, 5311 sayılı Kanunun 29’uncu maddesiyle İİK’ya eklenen geçici 7’nci madde hükmü uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında İİK’nın 5311 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinin uygulanmasının gerekmesi nedeniyle 5311 sayılı Kanun ile yapılan bu “kesin hüküm” değişikliğinin henüz yürürlük kazanmadığı, bu itibarla Yargıtay bozma ilamının kesin olduğunun söylenemeyeceği ifade edilmiş ise de, çoğunluk tarafından bu görüş benimsenmeyerek ihtiyati haciz kararlarının acil sonuçlar doğuran niteliği gereği yasa koyucunun iradesinin nazara alınmasının gerektiği, istinaf mahkemesinin vereceği kararın kesin olması karşısında, bu konuda Yargıtay tarafından verilen kararın da kesin olacağı ve İİK’nın 265’inci maddesinde de bu yönde düzenleme bulunduğu belirtilmek suretiyle, ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan yasa yolu başvurusu sonucu verilen bozma kararının kesin olduğuna karar verilmiştir.
    Hâl böyle olunca, kesin nitelikteki Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken yasa hükmü göz ardı edilerek önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    SONUÇ: Direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre ihtiyati haciz talep eden (alacaklı) vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.11.2018 gününde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.





    KARŞI OY YAZISI

    01.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 2004 sayılı İİK geçici 7. maddeye göre; bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra ve İflâs Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanır.
    Somut olayda bölge adliye mahkemelerinin kurulmasından önce verilen bir karar söz konusu olduğundan İİK’nın değişiklik öncesi hükümleri uygulanmalıdır. Temyiz konusu ihtiyati hacizle ilgili olduğundan İİK’nın ihtiyati hacizle ilgili değişiklik öncesi temyiz hükümlerine göre incelemenin yapılması gerekir.
    İİK 258. maddenin başlığı "İhtiyati Haciz Kararı” olup; 3. fıkrasında “İhtiyati haciz talebinin reddi halinde alacaklı kanun yoluna başvurabilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
    İİK 265. maddenin başlığı ise "İhtiyati Haciz Kararına İtiraz ve Temyiz olup maddenin 5. fıkrasında "İtiraz üzerine verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Yargıtay bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. Temyiz, ihtiyati haciz kararının uygulanmasını durdurmaz." düzenlemesi mevcuttur.
    Bu hükümlere göre ihtiyati haciz talebin reddi halinde temyiz ile, ihtiyati haciz talebinin kabulü halinde temyiz farklı düzenlenmiştir. Kabul halinde önce bu karara itiraz edilmesi gerekli olup, ancak itiraz üzerine verilecek karar temyiz edilebilecektir. Bu kararın temyizi halinde verilen kararın kesin olduğu maddede açıkça düzenlendiği için bu karara karşı direnme kararı verilemeyeceği açıktır.
    Somut olayda ise mahkemece ihtiyati haciz talebi reddedildiği için temyiz talebi 258. maddeye dayandığından 265. maddenin uygulanması mümkün değildir.
    Talebe dayanak olan 258. maddede ise bu şekilde bir kesinlik düzenlenmediğinden, başkaca da yasaklayıcı bir hüküm mevcut olmadığından direnme kararı verilmesi mümkündür, 265. maddedeki kesinlik başlığı ve içeriği itibarıyla uygulanamayacağı gibi kıyas yoluyla da 258. madde kapsamını daraltacak şekilde uygulanamaz.
    Belirttiğimiz nedenlerle direnme kararı verilmesi mümkün olduğu için esastan inceleme yapılması gerektiği görüşünde olduğumuzdan direnme kararı verilmeyeceği yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi