17. Hukuk Dairesi 2014/9929 E. , 2014/9065 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2012/53-2013/572
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı, müvekkiline ait aracın tek taraflı kazada hasarlandığını, ihbara rağmen davalının zararı karşılamadığını, tespit raporuna göre aracın pert olduğunu ve 19.000,00 TL. Araç bedeli tespit edildiğini belirterek 19.000,00 TL"nin kaza tarihinden işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, aracın özel oto olarak sigortalandığını, davacının ren a car işi yaptığını, sigortalı aracın kısa süreli kiralık araç olarak kullanılması sırasında kazanın meydana geldiğini, bu halin teminat kapsamında olmadığını, doğru ihbar mükellefiyetine uyulmadığını, hasar talebinin fahiş olduğunu, temerrüde düşmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 16.000,00 TL. tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak, sigortalı tarafından, davalı sigorta şirketi aleyhine açılan alacak istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa karar ile gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İ.B.K."nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İ.B.K. İle bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Diğer taraftan, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış, 297/2. bendinde "hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 01.10.2013 tarihli kısa kararda " Davanın kısmen kabulüne" şeklinde hüküm kurulmuş olmasına karşın, gerekçeli kararı içeren hüküm fıkrasında ise " Davanın kısmen kabulü ile; 16.000,00 TL. tazminatın kaza tarihi olan 02.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine" şeklinde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus yukarıda açıklanan yasa maddelerine ve İ.B.K"na aykırılık teşkil ettiğinden, ve hükmün infazında tereddüt oluşturacağından hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre de, davacı vekili 19.000,00 TL. zararın davalıdan tahsilini talep etmiş; davalı duruşmalarda kendini vekille temsil ettirmiştir. Davanın 16.000,00 TL. yönünden kısmen kabulüne karar verilmesine göre, reddedilen kısmı üzerinden davalı taraf lehine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu yada olumsuz hiç bir karar verilmemesi ve yine yargılama giderlerinin davanın kabul ve red oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekirken, yargılama giderinin tamamından davalı tarafın sorumlu tutulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı A. Anonim Türk Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 05.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.