Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/4115
Karar No: 2019/2884

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/4115 Esas 2019/2884 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2017/4115 E.  ,  2019/2884 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15/12/2016 tarih ve 2015/1116 E. - 2016/784 K. sayılı kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 27/04/2017 tarih ve 2017/165-2017/192 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 09.04.2019 günü hazır bulunan davacı vekilleri Av. ..., ... ile davalılar vekilleri Av. ..., Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili ile davalı ... arasında 06/11/2013 tarihinde davalıya ait Nuryol Çimento San. ve Tic. A.Ş."nin hisselerinin %90"ının müvekkili davacıya veya ortağı olduğu firmaya 13.000,00 USD bedelle satılmasını konu alan Ortaklık Protokolü imzalandığını, 16/11/2013 tarihinde de taraflar arasında " Nuryol Çimento San. ve Tic. A.Ş.’nin %90 Oranındaki Hissesinin Satışına Dair Hisse Satış Sözleşmesi"nin akdedildiğini, bu sözleşmenin taraflar arasında basit ve özet bir şekilde kaleme alınan 06/11/2013 tarihli protokolün detaylarının belirlenmesi ve tarafların üstlendiği edimlerini açık bir şekilde ortaya koyduğunu, davalı tarafın, Nuryol Çimento San. ve Tic. A.Ş. üzerindeki hisselerinin satış ve devrini konu alan sözleşmede anılan şirketin hiçbir davasının olmadığını, herhangi bir hukuki sorununun bulunmadığını beyan ettiğini, ayrıca tek sayfalık protokolde davalı yanı taahhüt ve sorumluluk altına sokan, " Bu çimento fabrikasının tüm işlemleri tamamlanmış ruhsatların alınmış ve inşaatları devam etmektedir." şeklinde açık bir ifadenin yer aldığını, müvekkilinin de davalı yana güvendiğini ancak bu durumun sözleşmede yazılmasını istediğini belirttiğini, taraflar arasında söz konusu protokol ve sözleşmenin akdedilmesinin akabinde müvekkili tarafından defaatle sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmesi ve müvekkil açısından yapılması gereken projelerin geciktiğini, yatırım planlarının bozulduğunu belirttiğini, buna rağmen davalı tarafın üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğini, ve ayrıca davalı yanın sözleşmeye konu şirketin faaliyetini ve işleyişini doğrudan etkileyecek Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 2012/735 Esas ve yine aynı mahkemenin 2012/1953 Esas sayılı dosyaları ile açılmış davaların mevcut olduğunun haricen öğrenildiğini, halbuki hisselerinin satışının sözleşmeye konu edildiği şirket hakkında herhangi bir dava açılmamış olduğu yönünde davalı yanın açık taahhüdünün bulunduğunu, ancak haricen öğrenilen davaların sonucunda çimento fabrikasının zincirleme olarak tüm ruhsat ve faaliyetlerinin durdurulması ihtimalinin mevcut bulunduğunu, bu durumun satışa konu malın esaslı unsuru olup, mevcut davaların müvekkile sözleşmesi öncesi ve sonrasında bildirilmediği gibi kötüniyetli şekilde ört pas edilmeye çalışılmasının dürüstlük kuralına ve sözleşmeye aykırı olduğunu, bu durumun öğrenilmesinden hemen sonra Ankara 16. Noterliği"nin 07/02/2014 tarihli 03779 yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı yana ihtarname gönderildiğini, davalı yanın da bu ihtara cevap olarak Ankara 30. Noterliğinin 13/02/2014 tarihli 02710 yevmiye nolu ihtarname gönderdiğini, gerek protokol şartları gerekse sözleşme hükümlerinin davalı yanca ihlal edildiğini ileri sürerek, tazminat haklarını saklı tutmak kaydıyla sözleşmeden doğan 10.000.000 USD tutarındaki cezai şartın şimdilik 500.000,00 USD"lik kısmının ihtar tarihi olan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa"nın 4/a. mad. gereğince yabancı paraya uygulanan ve devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden bulunacak faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili tarafından, taraflar arasında üç sözleşmenin imzalandığını, birincisinin dava dilekçesinde sözü edilen 06.11.2013 tarihli “Ortaklık Protokolü” başlıklı sözleşmenin olduğunu, ikincisi 16.11.2013 tarihli sözleşme, üçüncüsünün ise 18.11.2013 tarihli sözleşme olduğunu, bu sözleşmenin başlığının ikinci sözleşmenin başlığı ile aynı olduğunu, üçüncü sözleşme’ ile davacının davasına dayanak yaptığı 16.11.2013 tarihli sözleşmenin iptal edildiğini, taraflar arasında akdedilen 18.11.2013 sözleşmenin 9.5 maddesinin 3. Fıkrasıının “Dokuz (9) maddeden oluşan işbu sözleşme, alıcı ve satıcı (lar) arasında 18.11.2013 tarihinde Ankara"da iki asıl nüsha olarak imzalanarak yürürlüğe girmiş ve taraflar arasında daha önce imzalanmış olan 16.11.2013 tarihli sözleşme yürürlükten kaldırılmıştır” hükmünün bulunduğunu, davacı tarafın vekiline 16.11.2013 tarihli sözleşmeyi vermiş fakat bu sözleşmeyi iptal edip yürürlükten kaldıran 18.11.2013 tarihli sözleşmeyi vermediğini, bu nedenle davacı vekilinin bu davasını yürürlükten kaldırılan 16.11.2013 tarihli sözleşmeye dayandırdığını, mahkemenin iptal edildiğini doğal olarak bilmediği 16.11.2013 tarihli sözleşme yürürlükte ve geçerli imiş gibi ihtiyati haciz kararı verdiğini, iptal edilmiş ve yürürlükten kaldırılmış olan 16.11.2013 tarihli sözleşmeye göre karar verilemeyeceğini, taraflar arasında akdedilen 18.11.2013 tarihli sözleşmenin “Yürürlük” kenar başlığını taşıyan 9.5 maddesinin 1. fıkrası uyarınca “Bu sözleşme’nin yürürlüğü için bir ön şart mevcut değildir, bu sebeple, imza tarihinde yürürlüğe girer ve hisse senetleri ve ödemelerin karşılıklı tediyesiyle geçerli olacaktır” hükmünün bulunduğunu, tarafların sözleşmenin 9.5 hükmüyle sözleşmenin geçerliliğini “hisse senetleri ve ödemelerin karşılıklı tediyesi” koşuluna bağladıklarını, taraflarca iptal edilen 16.11.2013 tarihli sözleşmede 9.5 maddesine benzer böyle bir hükme yer verilmediğini, iptal edilen 16.11.2013 tarihli sözleşmenin bunun yerine konulmuş olan 9.5. maddesi "Sözleşmenin yürürlüğü için bir ön şart mevcut değildir, bu sebeple, imza tarihinde yürürlüğe girecek ve geçerli olacaktır” bu maddede sözleşmenin yürürlüğe girmesi ve geçerliliği “hisse senetleri ve ödemelerin karşılıklı tediyesi” koşuluna bağlanmadığını, ancak iptal edilen 16.11.2013 tarihli sözleşmenin 5. maddesinde benzer bir düzenleme yer aldığını, bu sözleşme iptal edildikten sonra akdedilen 18.11.2013 tarihli sözleşmenin 9.5 maddesinin 1. fıkrasında sözleşmenin geçerliliği “hisse senetleri ve ödemelerin karşılıklı tediyesi” koşuluna bağlandığını, yeni hüküm, tarafların bilinçli bir şekilde sözleşmenin geçerli olmasını ve yürürlüğe girmesini “hisse senetleri ve ödemelerin karşılıklı tediyesi” koşuluna bağladıklarının açık kanıtı olduğunu, tarafların her ne kadar sözleşmenin “imza tarihinde yürürlüğe” gireceğini belirtmişlerse de, bu açıklamalarının amaçlarına göre TBK. md.19 hükmü gereğince yorumlandığında, sözleşme taraflarca imza edilmiştir, geçerlidir, fakat yürürlüğe girmesi hisse senetleri ve ödemelerin karşılıklı tediyesi ile mümkün olacağını kabul ettiğini, davacı taraf sözleşmede sözü edilen bedeli ödemediğinden davalıların da bu yüzden davacıya hisse senetlerini devir etmediğini, bu durum karşısında sözleşmenin 9.5 f.I hükmü karşısında taraflar arasındaki sözleşme geçersizdir ya da daha doğru bir yorumla yürürlüğe girmediğini, kendi edimini yerine getirmeyen ve sözleşmenin yürürlüğe girmesini sağlamayan davacının sözleşmenin 8.2 maddesindeki hükme sarılarak cezai şart talep etmesi kötüniyetli ve haksız zenginleşme amaçlı olduğunu, sözleşmede hisse devrinin gerçekleşmemesi halinde nakdi ödemeler dışında hiçbir talepte bulunulmaması öngörüldüğünü, sözleşmenin cezai şart alacağının talep edilmesi ile ilgili 8.2 maddesinin koşullarının olayda mevcut olmadığını, dava konusu olayda sözleşmeden doğan “edimlerini yerine getirmekten imtina eden tarafın bizzat davacı olduğunu, davacının davasına gerekçe olarak gösterdiği Sakarya İdare Mahkemesindeki davaların da cezai şart alacağının gerekçesi olamayacağım savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk derece mahkemesince, 18/11/2013 tarihli sözleşmenin, 7/3. maddesi ve 8. maddesi gereğince dava konusu hisselerin ÇED sorunsuz olduğuna dair sözleşme maddesinin ihlal edildiği ve bununla ilgili sözleşme hükümleri gereğince cezai şart alacağının doğduğu, sözleşmenin 9/5.maddesinin hisse senetleri ve ödemelerin tediyesi ile ilgili olup cezai şart alacağı ile ilgili 7/3. maddesi ile ilgisinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, 500.000,00 ABD Dolarının 20/02/2014 tarihinden itibaren ABD Dolarının devlet bankalarının uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, bu karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, taraflar arasında imzalanan 18/11/2013 tarihli sözleşmenin 9.5 maddesine göre sözleşmenin geçerli olabilmesi için aynı sözleşmenin 6.2.1.maddesinde belirlendiği şekilde sözleşme bedelinin 3.000.000 USD"lik kısmının sözleşme tarihi itibariyle ödenmiş olması gerekmekte olup bu tarih itibariyle bu bedel ödenmediğinden taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli hale gelmediği, geçerli olmayan bir sözleşmeye dayanılarak da cezai şart istenmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki, 18/11/2013 tarihli sözleşmenin fesih başlıklı 8. maddesinde taraflar, hukuki veya fiili imkansızlıklar yada haklı ve makul nedenlerden ötürü, hisse devrinin gerçekleşmemesi veya sözleşmenin geçersiz sayılması yada hüküm ifade etmemesi halinde birbirlerinden hisseler için nakdi ödemeler dışında masraf, kazanç kaybı ve sair isim altında hiçbir talepte bulunmayacaklarını kabul ettiklerinden bu madde kapsamına göre de davacının cezai şart talep etmesinin mümkün olmadığı, davalıların istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi" nin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yanca yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına ve 18.11.2013 tarihli sözleşmenin 9.5 numaralı yürürlük maddesinin ""...imza tarihinde yürürlüğe girecek ve hisse senetleri ve ödemenin karşılıklı tediyesiyle geçerli olacaktır....taraflar arasında daha önce imzalanmış olan 16.11.2013 tarihli sözleşme yürürlükten kaldırılmıştır."" şeklinde olmasına, maddede öngörülen koşulun yerine getirilmemiş olması sebebiyle sözleşmenin geçersiz olarak kabul edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. madddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesinegönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 11/04/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi