Sanıklar U. Ü.. ve V. Y.. hakkında silahlı tehdit suçundan 765 sayılı TCK’nun 191/2. maddesi gereğince 6 ay hapis, meskun mahalde korku kaygı ve panik yaratabilecek şekilde ateş etme suçundan lehe kabul edilen 5237 sayılı TCK’nun 170/1-c maddesi gereğince 6 ay hapis, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan aynı kanunun 13/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis ve 440 TL adli para, sanık A. A.."ın ise silahlı tehdit suçundan 765 sayılı TCK’nun 191/2 ve 65/3 maddeleri gereğince 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Antalya 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2009 gün ve 970-776 sayılı hükmün, sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.12.2010 gün ve 6611-14129 sayı ile;
“1- Sanık V. Y.."in adının, karar başlığına "V.." olarak yanlış yazılması,
2- Mağdurun olayın akabinde kolluğa herhangi bir müracaatının bulunmadığı, yaklaşık iki ay sonra başka bir olayın şüphelisi olarak yakalandığında, olay günü sanıklar tarafından silah tehdidiyle kaçırılmak istendiğini ve arkasından ateş edildiğini belirterek şikayetçi olduğu, dava konusu eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğine dair soruşturma aşamasındaki mağdur anlatımlarının başka kanıtlarla doğrulanmadığı ve suçlamayı kabul etmeyen sanıklar hakkında elde edilen kanıtların mahkumiyetlerine yeter nitelik ve derecede olmadığı gözetilmeden beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 27.04.2011 gün ve 204-244 sayı ile;
“...Olay sonrasında ilk olarak faili belirlenemeyen olay şeklindeki eylemin sonradan müştekinin ayrıntılı şikayet beyanının alınması ile olay yerinde elde edilen deliller ile müştekinin iddiası birbirine tamamen uyumludur. Başka bir eylemden dolayı yakalanan şikayetçi; soruşturması devam eden ve C.Savcılığındaki dosya içinde bulunan olay tutanağı, olay yeri inceleme raporu, ekspertiz raporu gibi delilleri görerek iddiasını buna göre şekillendirmesi söz konusu bulunmamaktadır... Olay yerinde 2 farklı tabancadan atıldığı belirlenen mermi kovanları ve tam şikayetçinin aracı ile evine doğru dönmek istediği yerde mont ve kazağın bulunması şikayetçinin iddiasını birebir doğrulamaktadır..." gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıkların müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “düşme ve onama” istekli 26.06.2012 gün ve 69619 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suçun sübutuna ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıklara yüklenen ve 765 sayılı TCK"nun 191/2. maddesinde düzenlenen tehdit suçuna altı aydan iki seneye kadar hapis ve sanıklar U. Ü.. ile V. Y.."e yüklenen 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçuna ise aynı kanunun 13/1. maddesi uyarınca bir yıldan üç yıla kadar hapis ve üç bin Liradan beş bin Liraya kadar adlî para cezası öngörülmüş olup, buna göre, 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçların asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda ise kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır.
Sanıklar U. Ü..ve V. Y.."e yüklenen 765 sayılı 264/7. maddesinde düzenlenen meskun mahalde korku , kaygı ve panik yaratabilecek şekilde ateş etme suçuna ise iki yıldan aşağı olmamak üzere hapis ve beşbin liradan az olmamak üzere ağır para cezası öngörülmüştür. Aynı kanunun 15. maddesinde yer alan “Hapis cezası yedi günden yirmi seneye kadardır. Kanunda açıklanmayan yerlerde yukarı haddi beş senedir” şeklindeki düzenleme uyarınca 264. maddenin 7. fıkrasında düzenlenen suça öngörülen cezanın üst haddi 5 sene hapis olup buna göre, bu suçun da asli dava zamanaşımının 5 yıl ve kesintili dava zamanaşımının 7 yıl 6 ay olduğu anlaşılmaktadır.
Suç niteliği yönünden aleyhe temyizin bulunmadığı, daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 13.01.2004 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemlerle ilgili olarak 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği tarihten sonra dosya Ceza Genel Kuruluna gelmeden dolmuş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Ceza Genel Kurulunun 26.04.2011 gün ve 245-72, 10.03.2009 gün ve 25-58 ile 29.04.2008 gün ve 79-90 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; zamanaşımının 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca gerçekleşmesi nedeniyle sanıklara ceza verilebilme imkanı büsbütün ortadan kalktığı bir durumda, lehe kanun araştırmasına yönelmek ve lehe sonuç verecek kanunun 765 sayılı TCK olduğu gerçeğinden uzaklaşmak mümkün değildir.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davalarının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.04.2011 gün ve 204-244 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davalarının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.12.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.