14. Hukuk Dairesi 2016/10692 E. , 2019/3552 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.11.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın konusuz kalması sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına, diğer sebepler yönünden davanın reddine dair verilen 19.02.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalının komşu parsellerde ikamet ettiklerini, davalının taşınmazına yaptırdığı ahır ve tuvaletin müvekkil taşınmazı duvarına müdahale ettiğini, ayrıca bu yapıların çatı kiremit yönlerinin de müvekkil taşınmazına bakmasından dolayı, yağmur sularının kiremitlerden süzülerek müvekkil taşınmazına zarar verdiğini, müvekkilin bahçesinde içme amaçlı su kuyusunun bulunduğunu, davalının taşınmaz bahçesine yaptırdığı tuvalete ait fosseptiğin bulunmaması sebebi ile buradan gelen pis suyun kuyunun içerisine sızdığını beyanla, davalı yapılarından kaynaklanan müdahalenin men’i talep edilmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, yapıların eski tarihli olduğunu, davacıya zarar vermediğini beyanla davanın reddini savunmuş; keşif aşmasında ise ahır kiremitleri üzerindeki olukları, davacının yağmur suyundan rahatsız olduğunu bildirmesi sebebi ile yaptırdığını beyan etmiştir.
Mahkemece, çatı kiremitlerinden sızan sular yönünden açılan dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ahır ve tuvaletin davacı taşınmazı ile sınır olmaması ve tuvaletten kuyuya su karışması şeklinde müdahalenin bulunmaması sebebiyle bu talepler yönünden, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili olmayıp, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunması yeterlidir. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için mülkiyet hakkının kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve bizzat Medeni Kanunun 737. maddesi hükmüne ters düşer.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu madde uygulamasında doğrudan bir tecavüz söz konusu olduğundan, ayrıca katlanma sınırını aşan bir zararın bulunup bulunmadığını, mülkiyetin taşkın kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya gerek yoktur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davalının taşınmazında bulunan tuvaletten gelen pis suyun davacının taşınmazında bulunan kuyuya karışmadığını tespit eden inşaat bilirkişisinin raporuna davacı tarafından süresi içerisinde itiraz ediliğinden, bu kez heyette çevre mühendisi yahut bulunamaması halinde çevre teknisyeni ve jeoloji mühendisinin bulunduğu heyet vasıtasıyla kaşif yapılarak denetime elverişli rapor alınmak suretiyle, tuvaletten çıkan pis suyun davacının taşınmazında bulunan kuyu suyuna karışıp karışmadığının bilimsel yöntemler kullanılarak araştırılmak suretiyle tespit edilmesi ve rapor sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile davacı vekili temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.04.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.