1. Hukuk Dairesi 2019/1441 E. , 2020/4054 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar davacı ... mirasçıları tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacı, felçli olduğu ve konuşma zorluğu çektiği dönemde tedavi olmak için yanına gittiği arkadaşı olan davalı İskender Kılıç"ın eşine, kendi adına arsa alması ve tapuda tescil ettirmesi amacıyla vekaletname vermek için notere gittiklerini, ancak davalı İskender’in diğer davalı ... adına vekaletname verdirdiğini, tedavisi ile ilgili evrakları imzalaması gerektiği söylenerek evraklara parmak basmasının sağlandığını, hile ile alınan vekaletname kullanılarak adına kayıtlı dava konusu 1783 ada 12 parsel sayılı taşınmazın birleştirilen davada davalı ...’a satıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, 23.05.2013 tarihli dilekçesi ile davasını davalı ... yönünden ıslah ettiğini ve davalı ... tarafından ...’e ödendiği bildirilen 141.700 TL’nin davalı ...’den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı ...(Suşehri Noteri), noterlikte düzenlenen vekaletnamenin resmi bir işlem olup tanıklar huzurunda düzenlendiğini, davacıdan işlem yapmaya ehil ve temyiz kudretini haiz olduğuna ilişkin rapor alındığını, işlem sırasında 64 yaşında olan davacının yaşı itibariyle bir sorun gözlemlenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar ... ve İskender Kılıç, davacı ..."ın davalı ..."den iki adet traktörünü satın aldığını ve 80.000-TL olan bedelini 10 yıla yakın bir zamandır ödemediğini, traktör borcuna karşılık bedelinin mahsup edilmesi için davacının verdiği vekaletname ile taşınmazın davalı ... tarafından satıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Asli müdahil ve birleştirilen davada davalı ..., taşınmazı banka yolu ile bedelini ödeyerek satın aldığını, iyiniyetli üçüncü kişi durumunda olduğu, diğer davalıları tanımadığını, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ispat edilemediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “… Somut olaya gelince; yukarıda anlatılan ilke ve olgular karşısında son kayıt maliki Ayhan’ın kötüniyetli olduğu husususunun kanıtlanamadığı, ayrıca diğer davalılar Suşehri Noteri ve İskender’in son malik ile işbirliği içerisinde olduğu ispatlanamadığından bu davalılar açısından davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının, davalı ... yönünden ileri sürülen temyiz itirazlarına gelince, Davacının dava konusu taşınmazı satış iradesi bulunsa dahi davalı ...’nün diğer davalı ...’dan aldığı bedeli davacıya ödediği hususunun kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davacının ıslah talebi doğrultusunda bu bedelin davalı ...’den tahsiline karar verilmesi gerekirken, bu davalı açısından da davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Birleştirilen davada davalı ...’ın temyiz itirazlarına gelince, davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verilmesine rağmen kendisini vekille temsil ettirdiği hususu gözönünde bulundurularak lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu husus hakkında karar verilmemiş olması isabetli değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, işlemden kaldırılan dosyanın üç ay içinde yenilenmediği gerekçesiyle HMK’nın 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, davacı ...’ın ilk karar tarihinden sonra kısıtlanarak kızı ...’ın vasi olarak atandığı, yargılamanın devamı sırasında davacı ...’in 31.01.2016 tarihinde öldüğü, Dairenin bozma kararından sonra, 23.11.2017 tarihli celsede mahkemece, davacının kısıtlandığından bahisle husumete izin kararının ve vasiye ait vekaletnamenin sunulması için davacı vekiline mehil verildiği, bunun üzerine davacı vekili 11.12.2017 tarihli dilekçesiyle, davacı ...’ın ölümü üzerine vekalet ilişkisinin sona erdiğini, mirasçılara tebligat yapılarak davaya devam edilmesini istediği, 12.12.2017 tarihli bir sonraki celse mahkemece, davacı vekili tarafından sunulan 11.12.2017 tarihli dilekçenin ekinde davacıya ait veraset ilamının sunulmadığı gerekçesiyle taraflarca takip edilmeyen dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, 20.03.2018 tarihli kararla da üç ay içinde yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalarda taraflardan birinin ölümü halinde mecburi dava arkadaşı konumundaki mirasçılarının davada yer alması zorunludur.
Ne var ki, mahkemece yargılamanın görülebilirlik koşulu olan taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca, taraf teşkilinin sağlanması zorunlu bulunduğundan, 31.01.2016 tarihinde öldüğü anlaşılan davacı ...’ın tüm mirasçılarına tebligat yapılması, gerektiğinde miras şirketine TMK." nun 640.maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken davacıya ait veraset ilamı sunulmadığı gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilerek, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davacı mirasçılarının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.