1. Hukuk Dairesi 2020/1625 E. , 2020/4042 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESPİT
Taraflar arasında görülen tapu kayıt maliki ile davacının murisinin aynı kişi olduğunun tespiti davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan dedesi Süleyman oğlu İbrahim’in paydaşı olduğu 25 parsel sayılı taşınmazın, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satışına karar verildiğini, satış işlemlerinin tamamlandığını ancak Süleyman oğlu İbrahim’in kimliği tespit edilemediğinden payına isabet eden bedelin kayyım idaresinde olduğunu ileri sürerek, mirasbırakanı ile çekişme konusu taşınmazda 192/576 pay ile malik olan Süleyman oğlu İbrahim’in aynı kişiler olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; "... Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir. Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır. Hal böyle olunca, davada ileri sürülen isteğin HMK"nın 382. maddesi kapsamında çekişmesiz yargı işlerinden bulunduğu ve aynı Kanunun 383. maddesi uyarınca uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği dikkate alınarak, kayıt malikinin mirasçılarının dinlenilerek işin esasına girilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. "" gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; bozmaya uymakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır.
Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma ilamında gösterildiği şekilde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; hükmüne uyulan önceki bozma kararında değinilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, davacının mirasbırakanı olan dedesinin nüfus kayıtlarına tam olarak ulaşılamadığı görülmekle, davacının dedesi Süleyman oğlu İbrahim ve onun da dedesinin (üstsoyunun) nüfus kayıt örneklerinin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden yazışma yapılarak temin edilmesi, diğer yandan dava konusu 25 parsel sayılı taşınmazın evveliyatı da tapulu olmakla bu tapu kaydının getirtilmesi, Tapu Müdürlüğü"nden gelen yazıya göre anılan kayıtlar Osmanlıca yazılmış ise usulüne uygun tercümesinin yaptırılması, sonrasında dava konusu taşınmazın davacının mirasbırakan dedesine mi (yada dedesinin dedelerine mi) yoksa başkasına mı ait olduğunun belirlenmesi, mülkiyet nakline sebebiyet vermemek bakımından davacının mirasbırakanı ile taşınmazın kayıt malikinin aynı kişi olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; önceki bozma ilamında ""Tapu Müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır."" denilmiş olmasına rağmen; davalı ... aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.