10. Hukuk Dairesi 2015/11006 E. , 2015/17286 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re"sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma
verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Davacının, davalı işyerinde 01.07.1998-26.08.2009 tarihleri arasında çalıştığının tespitini istediği davada mahkemece, 15.04.2010 tarihinde açılan davada davanın açıldığı tarihten geriye dönük beş yıllık süre hesaplandığında hak düşürücü sürenin 15/04/2005 tarihine tekabül ettiği, bu nedenle davada hak düşürücü sürenin gerçekleşmediği, davacının bildirimden önceki çalışmasının tanık anlatımlarına göre sezonluk olduğu, Ağustos ayında başlayıp, müteakip yılın Mayıs ayı sonuna kadar devam ettiği, buna göre 31/12/2005 tarihinden itibaren dava açma süresinin 31/12/2010"da hak düşürücü süreye uğrayacağı, davanın açıldığı tarih itibari ile 5 yıllık süreden önceki çalışmalar için hak düşürücü süre söz konusu olup, Ağustos 2004-Mayıs 2005 tarihleri arası sezon içindeki çalışmalar için hak düşürücü sürenin geçmediği, buna göre 01/09/2004-31/05/2005 tarihleri arasında davacının 180 gün çalışmasının kuruma bildirilmediği 2006-2009 yılları arasındaki çalışmanın SGK kayıtlarında mevcut olması nedenleriyle bilirkişi raporu doğrultusunda davacının 01.09.2004-31.05.2005 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiştir. Mahkemece, hak düşürücü süreye uğradığı nedeniyle reddi yönünde vermiş olduğu hüküm hatalı ve yanılgılı değerlendirme nedeniyle isabetsizdir. Zira davacının 01.07.1998-26.08.2009 tarihleri arasındaki blok çalışma iddiası ve Dairemizce de uygun görülen çalışma süresinin sonu dikkate alındığında hak düşürücü sürenin geçmediği ve bu dönemler için yöntemince araştırma yapılarak çalışmanın sabit olması durumunda tespite karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalılardan Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 20.10.2015 günü oybirliği ile karar verildi.