Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2013/12-370
Karar No: 2013/607

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/12-370 Esas 2013/607 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2013/12-370 E.  ,  2013/607 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname :2012/244764
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : POZANTI Asliye Ceza
    Günü : 17.07.2007
    Sayısı : 58-200

    Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan sanık M. K.."nın 5237 sayılı TCK"nun 85/1, 22/3 ve 63 ve 2918 sayılı Kanunun 118/5. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, mahsuba ve sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin, Pozantı 12. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2005 gün ve 80-319 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.05.2007 gün ve 9239-4368 sayı ile;
    "1- Sanığın, yüklü kamyon ile iniş eğimli yolda seyri sırasında fren sisteminin devre dışı kalması ve ölenin aracına arkadan çarpması biçiminde gelişen olayda, bilinçli taksir koşullarının oluşmadığı gözetilmeden 5237 sayılı TCK"nun 22/3. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
    2- Suç tarihi itibariyle sürücü belgesinin 5237 sayılı TCK’nun 53/6. maddesi yerine, 2918 sayılı Yasanın 118/5. maddesi uyarınca geri alınmasına karar verilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiş,
    Bozma kararına uyan yerel mahkeme tarafından 17.07.2007 gün ve 58-200 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCK"nun 85/1, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, mahsuba ve sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmiş,
    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 06.12.2011 gün ve 3904 – 7265 sayı ile; onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 06.11.2012 gün ve 244764 sayı ile;
    "...Yerel mahkeme gerekçesinde "S.K..’nın taksirle bir kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçundan sabit olan eylemine uyan 5237 sayılı TCK"nun m.85/f.1 maddesi gereğince, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin taksire dayanan kusurunun ağırlığı dikkate alınarak taktiren 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,..." ifadelerine yer vermiştir.
    Suçun işleniş biçimi: Sanık sevk ve idaresindeki karpuz yüklü kamyon ile iniş eğimli yolda uygun vitesle seyretmemesinden dolayı kamyonun frenlerinin devre dışı kalmasına yol açtığı, kamyonu ile en sağ şeritte gitmesi gerekirken en sol şeride geçtiği, bu sırada en sol şeritte ilerlemekte olan ölenin kullandığı otomobile çarparak onu daha önde gitmekte olan otobüs ile kamyonun arasında sıkışmasına ve uzun süre bu şekilde gidilmesi sonucu otomobil sürücüsünün ölümü ile sonuçlanan olayın oluşumuna sebebiyet vermiştir.
    Suçun işlendiği zaman ve yer: vakit gündüz, 10,5 m genişlikte otoyol, tek yönlü, zemin asfalt kaplama, yüzey kuru, yatay güzergah hafif viraj, düşey güzergah dik eğimli, meskun mahal dışında kaza meydana gelmiştir.
    Suçun konusunun önem ve değeri:
    Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı: Kaza sonucunda 1976 doğumlu ve bekar olan otomobil sürücüsü Ö.E.. ölmüştür.
    Failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı: Hükümlü tüm raporlarda tam kusurludur.
    TCK"nın 22/4. maddesine göre, taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenmelidir.
    Tüm bu yasal düzenlemelere göre, üç şeritli otoban yolda, frenlerin boşalması sonucu önündeki otomobile çarpıp onu daha önde giden otobüs ile arasında sıkıştırarak uzun süre bu şekilde sol bariyerlere çarparak ilerlenmesi sonucu bir kişinin öldüğü taksirli suç açısından temel cezanın belirlenmesinde; failin kusurunun yanında, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığının da dikkate alınması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri hükümlü açısından alt sınırdan uzaklaşmayı gerektiren hususlar değildir. Zira sanığa kusur atfedilen hususlar gerçekleşmeseydi zaten böyle bir kaza meydana gelmeyecekti. Sanığın tam kusurlu olması cezanın belirlenmesinde hakkaniyete ve yasaya uygun olacak ise de, sadece kusur durumuna göre en üst sınırdan ceza verilmesi hakkaniyete uymayacaktır.
    Hükümlü aynı kazayı bir otobüse çarpması sonucu otobüstekilerden bir kişinin öldüğü ve onlarca kişinin en ağır olacak şekilde yaralandığı ancak şikayetçi olmadıkları bir olay gerçekleşmesine sebebiyet verseydi, bu kişiye verilecek ceza da yine 2 yıl ile 6 yıl arasında hapis cezası olacaktı. Bir kişinin dahi ölmesi Başsavcılığımızca önemli görülmekle birlikte, arz edilmeye çalışılan daha vahim olaylarda sanığa en fazla 6 yıl hapis cezası verilebilecektir.
    Nitekim Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu 17.05.2011 gün ve 2011/9-92E-2011/105 K sayılı kararında da, tam kusurlu olarak bir kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında verilen 6 yıl hapis cezasının verildiği yerel mahkeme hükmünün "adalet, hak ve nesafet kurallarına aykırı" olduğundan bahisle bozulmasına karar vermiştir.
    Bu nedenlerle yerel mahkemenin bir kişinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasında TCK"nın 85/1. maddesi gereğince en üst sınır olan 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kararda adalet, hak ve nesafet kurallarına aykırılık olduğunun kabulü ile kararın bozulması gerekir...” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 16.01.2013 gün ve 32377-1155 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nun 85/1. maddesi gereğince 2-6 yıl hapis cezasını gerektiren taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 6 yıl olarak üst sınırdan verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamına göre;
    12.06.2005 günü saat 19.30 sıralarında, sanığın sevk ve idaresinde bulunan .... plaka sayılı, 1998 model, 17.000 kg. yük kapasiteli olup, olay tarihinde 14.840 kg. karpuz yüklü kamyonla, Adana yönünden Pozantı istikametine doğru, gündüz vakti, tek yönlü, iniş eğimli, hafif virajlı, görüşün ve havanın açık olduğu otoyolda seyrederken önünde aynı istikamette giden ölen Ö.E..’un yönetimindeki ... plaka sayılı otomobile arkadan çarpması sonucu otomobilin önünde seyir halinde olan yolcu otobüsüne çarptığı ve sonrasında kamyonunun otomobili yaklaşık 420 metre önünde sürüklediği, kaza sonucunda otomobil sürücüsünün olay yerinde öldüğü,
    Trafik kazası tespit tutanağında; TEM otoyolu Adana-Pozantı istikameti 4. km. de sürücü M. K.. yönetimindeki ... plaka sayılı kamyonu ile dik eğimli karayolunda “aracın hızını, aracın yük ve teknik özellikleriyle, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadan” kullanması neticesi (çarpma şiddeti, kilit anında 4. viteste oluşu) önünde aynı istikamette seyreden sürücü Ö. E..yönetimindeki ... plaka sayılı otomobile arkadan çarparak 420 metre sürükleyerek altına aldığı, yine aynı istikamete doğru seyreden sürücü M. T.. idaresindeki ... plaka sayılı otobüsün arka tampon hizasından çarparak ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinin belirtildiği,
    Olay tarihinde bilirkişi sıfatıyla iki oto tamircisinin yaptığı inceleme sonucunda tutulan tutanakta; ... plaka sayılı kamyonun çalıştırıldığında, havasının dolduğu, fren rekorlarının sağlam olduğu, aracın durduğu yerde 4. (dördüncü) viteste olduğu, bu tür araçların böyle iniş eğimli yollarda 2. (ikinci) vitesle inmesi gerektiği, yüksek vitesle inmiş olmasından dolayı freninin bu nedenle tutmadığının tespit edildiği,
    13.06.2005 tarihinde Pozantı C.savcılığı tarafından Ford servisinde çalışan bilirkişi marifetiyle yapılan keşif inceleme tutanağında; aracın sağ arka tekerleğini tutan fren körüğünün patlak olduğu, frene sürekli basılması nedeniyle balataların ısındığından fren körüğüne etki edip fren körüğünün patlamasına neden olduğunun ifade edildiği,
    Keşif sonrasında trafik polisi olan bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda; sanık M.K.. aynı istikamette gitmekte olan araçları, aracın yükünü ve yol durumunu göz önünde bulundurmayarak uygunsuz yerde ve zamanda solmaya kalkarak vites değiştirmesi nedeniyle aracın hız kazanmasına neden olduğu, bu durumun kazanın oluşumuna başlangıç oluşturduğu, ayrıca frenin boşaldığını fark ettiği anda aracını sağ şeride çekmeye çalışmak yerine sol şeritte bulunan hız şeridine geçtiğinden asli kusurlu olduğunun belirtildiği,
    Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporunda; otomobile çarpma noktasının sol şerit içersinde olduğu, kamyonun bu noktadan itibaren otomobili 420 metre önünde sürüklediği, bu esnada otomobilin önünde seyretmekte olan otobüsün de sadmeye maruz kaldığı, kamyon üzerinde kaza sonrası yapılan tespitlerde, kamyonun çalıştırıldığında havasının dolduğu, fren rekorlarının sağlam olduğu, tespit edilmiş olup, bu itibarla kazanın sanık sürücü M.K..’nın idaresindeki yüklü kamyon ile iniş eğimli kesimde uygun vitesli seyretmemesinden kaynaklandığı, otomobil sürücüsü ve otobüs sürücüsünün kazanın oluşumunda kendilerine kusur izafesini gerektirecek hatalı tutum ve davranışlarının olmadığı ifade edildiği,
    Tanık M. T..aşamalarda; Pozantıya yaklaştığı sırada arkasında bir kamyon ve bir taksi olduğunu, hızının 75-80 km. civarında olduğunu, bu sırda arkada çarpmaya bağlı bir gürültü duyduğunu, kamyonun aradaki taksinin üstüne çıktığını ve kullanmakta olduğu otobüsün arka tarafına çarptığını beyan ettiği,
    Sanık aşamalarda; Akçatekir beldesi sınırlarına geldiğinde aracının yüklü olması nedeniyle düşük hızla rampa aşağı indiğini, Pozantı istikametine doğru yolun orta şeridinde ilerlediğini, rampanın ortasına geldiğinde bir an aracın frenlerinin tutmadığını fark ettiğini, rampa aşağı indiği için aracın hızının artmaya başladığını, önündeki araçlara çarpmamak için orta şeritten sol şeride geçtiğini, bu arada diğer araç şoförlerini uyarmak için dörtlü ikaz lambalarını yakıp, selektör yapmaya başladığını, 350-400 metre kadar gittikten sonra aynı şeritte seyir etmekte bulunan bir otobüs olduğunu gördüğünü, otobüsle ile arasında 15-20 metre kaldığı sırada, orta şeritte seyir halinde bulunan bir otomobilin otobüsle kullanmakta olduğu kamyonun arasına girdiğini, aracın frenleri tutmadığından yavaşlayamadığından otomobile çarpmak zorunda kaldığını ifade ettiği,
    Hız tespitine yarayan takometrenin arızalı olduğu,
    Yerel mahkemece, temel cezanın belirlenmesi sırasında alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak; “5237 sayılı TCK’nun 61. maddesindeki cezanın belirlenmesi kriterlerini göz önünde bulundurarak, sanık M. K...’nın, kendisinin sebebiyet verdiği ölümlü trafik kazasında tam kusurlu olduğundan, kazada maktulün ya da başka bir kişinin kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından, sanık M. K..’nın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 85/1 maddesindeki cezanın üst haddi ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir”, hüküm fıkrasında da bununla uyumlu ve benzer şekilde; “suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin taksire dayanan kusurunun ağırlığı” hususlarının gösterildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Taksirle ölüme sebebiyet verme suçu 5237 sayılı TCK’nun 85. maddesinin 1. fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlemiş, aynı kanunun “taksiri” düzenleyen 22. maddesinin 4. fıkrasında; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir” hükmüne yer verilmiştir.
    Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK’nun 61/1. maddesinde, 765 sayılı TCK’nun 29. maddesine benzer olarak;
    “(1) Hakim, somut olayda;
    a) Suçun işleniş biçimini,
    b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
    c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
    d) Suçun konusunun önem ve değerini,
    e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
    f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
    g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
    Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
    Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nun 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı kanunun 22. maddenin 4. fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nun 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
    Öte yandan, TCK’nun 61/1. maddesindeki ölçütler genel nitelikli olup, bunların her biri, her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil, sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Sözgelimi, taksirli suçlar açısından 61/1. maddenin (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütü uygulanamayacaktır.
    Ayrıca, 5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesindeki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki düzenleme ile de cezanın, işlenen fiilin ağırlığına uygun olarak belirlenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
    Tüm bu kanuni düzenlemelere göre, taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu açısından temel cezanın belirlenmesinde; failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır. Bununla birlikte, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği zaman ve yerin, kusurun belirlenmesi sırasında suç konusunun önem ve değeri ile meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığının da dikkate alınacağında şüphe bulunmamaktadır.
    Her ne kadar kanun koyucu, taksirli suçlar açısından 765 sayılı TCK’nda yer alan ve matematiksel kusur hesabına dayalı cezalandırma sisteminden vazgeçmiş ise de, 5237 sayılı TCK uygulamasında da alt ve üst sınır arasındaki cezanın meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı ile suç konusunun değeri de gözetilerek, fakat ağırlıklı olarak kusura göre belirlenmesi hakkaniyete ve kanuna uygun olacaktır. Bunun dışında, cezanın kanunda yer alan objektif ölçütler terk edilerek, tamamen sübjektif olan hak ve nesafet gereğince tayin edilebileceğinin kabul edilmesi halinde ise, kişilere göre değişkenlik gösterecek olan adaletsiz uygulamalar ortaya çıkabilecektir.
    Diğer taraftan, yargılamayı gerçekleştiren hâkimin, bilirkişilerin belirledikleri kusur oranları ile bağlı olmadığı, aksine bilirkişilerin yapacakları teknik belirlemeler çerçevesinde failin kusurunun ne olduğunun ve bu kusurun cezanın belirlenmesinde ne derece etkin olacağının, her olayın özelliklerine göre ve yasal gerekçelerle belirlemesi gerektiği, ayrıca vurgulanması gereken önemli bir husustur. Yine bir diğer önemli husus da, olayın kabul şeklini belirleme görevinin hâkime ait olduğudur. Bilirkişi bu hususta ortaya koyacağı teknik veriler ile hâkime yardımcı olacak ve tarafların taksirli davranışlarının ve kusur durumlarının nelerden ibaret olduğunu gösterecektir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
    Sanığın sevk ve idaresindeki 14.840 kg. karpuz yüklü kamyon ile Adana yönünden Pozantı istikametine doğru giderken aracın hızını, yük ve teknik özellikleriyle yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlayarak güvenli şekilde seyir etme imkanı varken, gerekli dikkat ve özeni göstermeyip, iniş eğimli ve trafiğin yoğun olduğu yolda, daha düşük vitesle gitmesi gerekirken 4. vitesle seyir ederek aracının hızlanmasına sebep olduktan sonra maktulün kullandığı kendi yolunda seyir eden otomobile arkadan çarparak 420 metre kadar sürüklediği ve tam kusurlu olarak maktulün ölümüne sebep olduğu olayda, yerel mahkemece temel cezanın üst hadden belirlenmesi ve bu konuda gösterilen gerekçe TCK’nun 61. maddesi anlamında kanuni ve dosya kapsamına uygundur. Yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan, sanığı birebir gözlemleyen yerel mahkemece, alt sınırı 2 yıl üst sınırı ise 6 yıl olan taksirle öldürme suçunda temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 6 yıl olarak tayin ve takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmamakta olup, bu uygulama 5237 sayılı TCK’nun 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesine de aykırılık oluşturmadığından, Özel Daire onama kararı isabetlidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.12.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi