10. Hukuk Dairesi 2015/16134 E. , 2015/17251 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesini tarafların avukatlarının istemesi ve davalı avukatının duruşma talep etmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.10.2015 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davalı adına Av. ... ile karşı taraf adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunanların açıklamaları dinlenip duruşmaya son verilerek aynı günde, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Davacı Kurum, 14.10.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik kaybına uğrayan sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle oluşan zararın 506 sayılı Kanun’un 26"ncı maddesi uyarınca davalıdan rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İşveren ve üçüncü kişilerin, meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalı ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımları yapmakla görevli olan Kuruma karşı 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesi uyarınca sorumluluğu, kusur sorumluluğu ile sınırlı bulunmaktadır. Anılan kusur sorumluluğu; ancak işverenin kastı, suç sayılır eylemi, işçilerin sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına aykırı eyleminin; üçüncü kişilerin kasıt ve kusuru ve bunlarla meydana gelen iş kazası arasında illiyet bağının bulunması halinde oluşmaktadır. Buna göre; işverenin/üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı
ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü"nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin ise uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
Öte yandan; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumlularına karşı açılan tazminat davasında alınan kusur raporu, rücu davası yönünden bağlayıcı olmayıp, kesinleşmesi halinde güçlü delil niteliğinde sayılması gerekmektedir.
Somut olayda; tazminat dosyasındaki kusur oranlarının işbu davaya ilişkin bağlayıcılığı bulunmadığı ancak Yargıtay onamasıyla kesinleşmesi nedeniyle güçlü delil niteliğinde kabul edilmesi gerektiği dikkate alınarak, Mahkemece, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, 506 sayılı Kanun’un 26, 4857 sayılı Kanun’un 57, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 2 ve devamı maddelerine uygun olarak düzenlenmiş kusur raporu alınarak, davalının kusur oran ve aidiyetinin gerçeğe uygun olarak tespiti yapıldıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
2-) Davaya konu işkazası sonucu sigortalıda meydana gelen sürekli iş göremezlik oranındaki artışa bağlı olarak değişime uğrayan gelir, düşük iş göremezlik oranı nedeniyle bağlanmış olan başlangıçtaki gelir olup; gelir hesabındaki unsurlardan biri olan iş göremezlik oranındaki değişim karşısında, başlangıçtaki gelirin, değişen iş göremezlik oranına uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu durumda, davacı kuruma sorulmak suretiyle tespit edilmesi gereken peşin sermaye değerli gelirin, gelir başlangıç tarihi olan 12.03.2007 tarihi itibariyle artan sürekli iş göremezlik oranı olan % 47"ye göre belirlenmesi; yeni oran üzerinden belirlenmiş olan bu peşin sermaye değerli gelirden, sürekli işgöremezlik geliri başlangıcı olan 12.03.2007 tarihinden, sürekli iş göremezlik derecesinin yükseldiği 11.10.2010 tarihine kadar ödenen gelirin, % 35,2 iş göremezlik oranı ile, artan iş göremezlik oranı arasındaki fark iş göremezlik oranına (% 11,8) karşılık gelen miktarının mahsubu gerekecektir. Belirlenen bu miktara davalının/tazmin sorumlularının kusuru uygulunmalı ve tazmini mümkün sürekli işgöremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değerinin karşılığı tespit edilerek taleple bağlı olarak karar verilmelidir. Öte yandan, başlangıçtaki gelir onay tarihinin faize esas alınması gereği de dikkate alınmalıdır.
3-)6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde; "(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar: ... c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini,
sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri... (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmü bulunmaktadır.
Belirtilen yasal düzenlemelere göre; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde birbiriyle çelişik olmayan hüküm kurulması gerekir.
Bu yasal çerçevede; davaya konu işkazası sonucu sürekli işgöremezlik kaybına uğrayan sigortalıya işkazasının meydana geldiği 14.10.2005 tarihi ile sürekli işgöremezlik geliri bağlanan 12.03.2007 tarihleri arasında ödenen geçici işgöremezlik ödeneği kuşku ve duraksamaya yer kalmayacak şekilde davacı kuruma sorularak belirlenip, tedavi gideri toplamı ile birlikte davalının/tazmin sorumlularının kusuru uygulanmalı ve tazmini mümkün geçici işgöremezlik geliri ve tedavi giderinin karşılığı tespit edilerek taleple bağlı olarak infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde karar verilmelidir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu birbiriyle çelişik ifadeler içerecek şekilde yazılı biçimde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, tarafların avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davacı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, davalı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, 20.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.