10. Hukuk Dairesi 2015/14633 E. , 2015/17244 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Ödeme emirlerinin iptali davasının bozmaya uyarak yapılan yargılaması sonunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın yasal süresi içinde temyizen incelenmesini tarafların avukatlarının istemesi ve davacının avukatının duruşma talep etmesi üzerine dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılıp, duruşma için 20.10.2015 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderildi. Duruşma günü davacı adına Av. ... ile karşı taraf adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenip duruşmaya son verilerek aynı günde, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, asıl prim borçlusu .... tarafından davaya konu olanlar da dahil olmak üzere Kuruma olan tüm borçlarını 6552 sayılı Kanun kapsamında, dava açıldıktan sonra yapılandırdığı anlaşılmaktadır.
Bu aşamada, davaya konu ödeme emirlerinin içeriğini teşkil eden prim borçlarının yapılandırılması halinde, eldeki davanın konusuz kalıp kalmayacağı; başka bir anlatımla, yapılandırma üzerine, “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir.
Bazı hallerde dava devam ederken, dava açılmasından sonra meydana gelen (dava konusu alacağın ödenmesi gibi) bir nedenle dava konusu ortadan kalkabilir.
Davanın konusuz kalması halinde, artık dava hakkında yargılama yapılmasına ve hüküm verilmesine gerek kalmaz. Başka bir deyişle, her iki tarafın da davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararı kalmamış demektir. Bu halde, mahkemece, davanın konusunun kalmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir.
Bu çerçevede; asıl prim borçlusu anonim şirket tarafından davaya konu olanlar da dahil olmak üzere Kuruma olan borçlarını yapılandırmasının sonucunun; davacı aleyhine yürütülmesine karşın yapılandırmaya konu icra takiplerinden Kurumun vazgeçtiğini ortaya çıkardığının belirgin olması nedeniyle, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekir.
2-)Kabule göre;
a-) HMK."nın 297. maddesindeki, "Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar: ... c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri... (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz
tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmü gereğince; dava konusu yapılan herbir ödeme emri hakkında infaza uygun karar verilmemiş olması ve dava konusu yapılmayan ödeme emri hakkında karar verilerek ödeme emirlerinin numaralarının yanlış yazılmış olması;
b-)Anonim şirketlerde, yönetim kurulu üyelerinin Kuruma karşı prim borçlarından sorumluluğu hususunu 5510 sayılı Yasanın Yürürlüğe girmesinden önceki ve sonraki dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirmek gerekecektir.
01.10.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları nedeniyle davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde; “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için, primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.
Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesi uyarınca; bir anonim şirketin idare ve yönetimi aynı zamanda karar organı olarak, yetkili idare meclisince yerine getirilmektedir. Her iki hükmün birlikte değerlendirilmesi durumunda; anonim şirket yönünden primlerin ödenmesinde, sorumlu üst düzey yöneticiden söz edebilmek için bu kimsenin yönetim kurulunda başkan veya başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya imza yetkisine sahip üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür, finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan, karar organında yer almayan kişilerin işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğu düşünülemez. Şirkette görevli bir kimsenin belli konularda imza sahibi olması da bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
506 sayılı Kanun, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup, 01.10.2008 tarihinden sonra tahakkuk eden prim borçları hakkında 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi ile, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile şirket yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan, 506 sayılı Kanununun 80. maddesi primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yönelik olup, anılan maddenin 1. fıkrası hükmüne göre, işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur. 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde
çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder, hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi takip eden ayın sonu olarak belirlemiştir. Primlerin ödenmesi gereken son gün itibariyle de olsa, kişiler yukarıda açıklanan statüde oldukları dönemlerde ödenmesi gereken ve tahakkuk eden primlerden sorumlu tutulmalıdırlar.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olayda, 21.05.2007 – 25.11.2008 tarihleri arasında davadışı asıl prim borçlusu ...."de temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi olduğu anlaşılan davacının 2007 yılı 4. ay (dahil) – 2008 yılı 9. ay (dahil) olan dönemdeki prim borçlarından müteselsilen sorumlu olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, tarafların avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, davacı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, davalı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, 20.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.