
Esas No: 2011/15269
Karar No: 2012/3688
Karar Tarihi: 13.03.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/15269 Esas 2012/3688 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.07.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.07.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 13.03.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av.... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayanarak kötüniyetli malik olan davalı adına olan tapu kaydının iptali ve tescili istemiyle açılmıştır.
Davalı, iyiniyetli tapu maliki olduğunu, açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın devir işlemlerinin inanç sözleşmesine aykırı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Davada dayanılan ve davacı ile dava dışı ...’ın taraf olduğu 15.08.2005 tarihli adi yazılı düzenlenen sözleşme, mahkemenin kabulünün aksine inanç sözleşmesi değil, inançlı temlik sözleşmesidir. Başlangıçtaki temlik “inançlı temlik” olarak yapılmışsa yapılan bu temlik geçerlidir. Zira inançlı temlikte alacaklının borçlunun borcunu ödeyememesi halinde temlik edilen taşınmazı hileli bir şekilde ele geçirmek gibi bir amacı yoktur. Bu gibi işlemlerde mülkiyet daha baştan alacaklı yana geçirilmekte borç ödendiği takdirde borçluya mülkiyeti iade hakkı tanınmakta ve fakat bu şart gerçekleşmezse mülkiyet alacaklı tarafta kalmaktadır. Kısaca, davacı ile dava dışı ... arasında yapılan 15.08.2005 günlü sözleşme geçerli bir sözleşmedir. Davacı da, bu sözleşmeye dayanarak kararlaştırılan edimleri yerine getirdiğini kanıtlamak suretiyle sözleşme konusu bağımsız bölüm mülkiyetinin iadesini isteyebilir.
Ne var ki, incelenen dosya kapsamından; taşınmaz mülkiyetinin 15.08.2005 tarihli sözleşmenin tarafı olan... üzerinde kalmadığı, bu kişinin taşınmazı 10.05.2006 tarihinde yine dava dışı ...’a, bunun da 21.02.2008 tarihinde davada taraf olmayan ...’a tapuda devrettiği, taşınmazın 28.07.2008 tarihinde davalı tarafından tapuda ...’dan satın aldığı anlaşılmaktadır. Hiç kuşkusuz, 15.08.2005 tarihli sözleşme, sözleşmede imzası bulunmayan son tapu maliki davalı ...’i bağlamaz. Bu yüzden davalının durumunun Türk Medeni Kanununun 1023. ve 1024. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat, “hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinememesidir”. Belirtilen bu ilke, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyiniyete dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde açıklanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde olan m.1024’de “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Davalı, çekişme konusu taşınmazı tapu sicilinin aleniyet prensibine güvenerek satın aldığından, kötüniyetinin ispatı davacıya düşer.
Davacının, davalının iyi ya da kötüniyetli olup olmadığını kanıtlamak için dinlettikleri tanıklar somut bilgi vermemiş, olayların akışını davacının eşi olan ...’dan duyduklarını ifade etmiştir. Davalının dinlettiği tanıklar ise, davacı ... ve taşınmaza sonradan malik olanlarla davalı arasında bir ilişki olmadığını, çekişme konusu taşınmazın davalı tarafından emlakçı vasıtasıyla satın alındığını belirtmiştir.
Olayların akışından ve dinlenen tüm tanıkların beyanından davalı kayıt malikinin kötüniyetli olduğu kanıtlanmadığından, davanın reddi yerine istemin yazılı bazı gerekçelerle hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
Karar, açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 13.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.