Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 tarih ve 2010/12-443 E. – 2010/471 K. sayılı ilamına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 17.15. TL onama harcının temyiz edenden alınmasına, 11/11/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Karşı Oy Yazısı:
Uyuşmazlık, bankalarca kullandırılan kredilerin icra yoluyla geri ödenmelerini sağlamak amacıyla yapılan işlemlerin icra tahsil harcına tabi olup olmadığına ilişkin bulunmaktadır.
2.1.2004 tarihli 5035 Sayılı Kanunun 31.maddesiyle değiştirilen 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 123.maddesinin son fıkrasında; anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemlerin harca tabi tutulamayacağı hükme bağlanmıştır.
6.6.2008 tarihinde yürürlüğe giren 4.6.2008 tarih ve 5766 Sayılı Kanunun 11/ç maddesiyle, 492 Sayılı Kanunun 123/son maddesi yeniden düzenlenmiş ve son fıkrada yer alan “harca tabi tutulmaz” ibaresi, “bu kanunda yazılı harçlardan müstesnadır” şeklinde değiştirilmiştir.
İstisna ve muafiyet kavramları vergi hukukunda ayrı ayrı düzenlenmiş olup, istisna bir işleme, muafiyet ise şahsa ilişkindir. Maddede açıkça müstesna ifadesinin kullanılmış olması karşısında, yapılan bu son değişiklikle bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler, alacaklı-borçlu ayrımı yapılmaksızın 492 Sayılı Harçlar Kanununda yer alan yargı harçlarından da müstesna tutulmuştur. Nitekim, maddenin gerekçesinde de bu değişiklik “492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 123.maddesinde kredilere ilişkin istisna hükmünün yargı harçlarını da kapsamı içine aldığı hususu açıklığa kavuşturularak uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda anılan kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Maliye Bakanlığı’nın 1.11.2005 tarih ve 2005/1 sayılı Harçlar Kanunu sirkülerinde de; bankalar, özel finans kurumları, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılan kredilerin vadesinde ödenmemesi sebebiyle kredi borçlusunun veya kefillerinin, borca karşılık teminat gösterilen gayrimenkullerin krediyi kullandıran kuruluş tarafından satın alınması halinde istisnanın söz konusu gayrimenkullerin kredi kuruluşunun aktifine girmesine kadar geçecek süreçte noterde, yargıda icrada ve tapuda yapılacak işlemler nedeniyle doğacak harçlarla sınırlı olduğu, şirket aktifine kaydedilen gayrimenkullerin daha sonra satılması işlemlerinin harçtan bağışık tutulmasına imkan bulunmadığı düzenlemesine yer verilmiştir.
TC. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 3.4.2006 havale tarih ve 6340-166 sayılı yazısının son paragrafı; “Buna göre, bankalar, özel finans kurumları, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslar arası kredi kurumlarınca kullandırılan kredinin geri ödenmesi amacıyla açılan davalar ile icra takibine ait harçların tahsil edilmemesi gerekmektedir.” şeklindedir.
Aynı şekilde, TC. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 6.2.2008 tarih ve 6340-348 sayılı yazısının son paragrafı; “Bu nedenle kredinin geri dönüşüne ilişkin olmak kaydıyla, icra dairelerince tahsil edilen başvuru harcı, ilamsız takiplerde peşin harç ve icra tahsil harcının, söz konusu harcı ödeyen kişinin başvurusu halinde, kredinin borçlusu veya alacaklısı ayırımı yapılmaksızın iade edilmesi gerekmektedir” şeklindedir.
Bu hükümler ve düzenlemelerden, bankalar tarafından müşterilerine kullandırılan kredilerin rızaen geri ödenmemesi durumunda gerçekleştirilen cebren tahsil işlemlerinin de, söz konusu kredilerin geri ödenmelerine ilişkin işlemler kapsamında olduğu sonucu çıkmaktadır.
Bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi’nin 14.1.2010 tarih ve 2008/81 E. – 2010/8 K.sayılı kararının gerekçesinde yer verilen; “Yasa koyucunun, finansman sıkıntısı çeken bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumların, müşterilerine kullandırmak amacıyla sendikasyon kredisi gibi büyük miktarlı kredilere kendi portföylerinde yer vererek yurt içi veya yurt dışı kredi kuruluşlarından finansman desteği alabilmelerini kolaylaştırmak ve kredi maliyetlerini azaltmak amacıyla bu nitelikteki kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemlerinden harç alınamayacağını öngördüğü, dolayısiyle bankaların kendi öz kaynaklarından veya diğer kredi kurumlarından temin ettikleri kredileri, genel kredi sözleşmesiyle gerçek veya tüzel kişilere teminatlı veya teminatsız olarak kullandırmalarının, yukarıda açıklanan istisnaya girmedikleri" yönündeki görüşü Harçlar Kanunu’nun 123.maddesinin açık metni ile çelişmekte olup, sayın çoğunluğun bu görüşe dayanan düşüncesine katılamıyorum. Tüm bu nedenlerle şikayetin kabulü yerine reddine karar veren mahkeme kararının bozulması görüşündeyim.